Geçtiğimiz akşam, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak canlı yayında Koronavirüs salgınının ekonomiye etkisi, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar, Merkez Bankası'nın faiz hamleleri, salgına karşı alınan ve alınacak tedbirleri açıkladı.
Programı soluksuz izlerken Berat Albayrak’ı yeterince tanımadığımı fark ettim. Bakan Albayrak’ı bugüne kadar hep gündemdeki ekonomik gelişmelerle ilgili konuşurken izlemiştim. Ekonomi-tarih ya da ekonominin dünü gibi konularda pek fazla değerlendirmesine şahit olmamıştım. Bakan Albayrak bu kez ekonomi-tarih meselesinde önemli şeyler söyledi.
Dolayısıyla geçtiğimiz akşam katıldığı canlı yayındaki konuşmasını çok beğendim. Bakan Albayrak’ın bunu daha fazla yapması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü kendisine yönelik anlamsız bir algı yürütülüyor. Hatta kara kampanya diyebiliriz buna.
Bugüne kadar devletin etinden sütünden sınırsızca faydalanan zevatın algıları neticesinde Berat Albayrak hakkında olumsuz bir imaj çizildi. Hatta kimileri damat diyerek aklınca aşağıladı.
Mesela bu ülkede ekonomi hakkında en son laf söyleyecek kişi Faik Öztrak’ın açıklamaları tüylerimi diken diken etti. Kemal Derviş’in çantacısı, İMF’nin Türkiye temsilcisi olan Öztrak’ın hele hele sosyete benzetmesi yapması akıllara ziyan bir durum.
Dedesi, babası, amcası başta olmak üzere bütün sülalesi devletin her kademesine çöreklenmiş, kendisi de uzun yıllardır CHP’de koltuk işgal eden Faik Öztrak, Berat Albayrak’a ‘sosyete’, Selçuk Bayraktar’a ise ‘havacı’ diyerek aklınca alay etmişti.
Berat Albayrak’ın bu zat hakkında söyledikleri, Albayrak’a saldırmalarının asıl sebebi aslında. Bakan Albayrak’ın Faik Öztrak hakkında söylediği şu sözler bile yürütülen kara kampanyanın sebebini açıkça ortaya koyuyor.
"Kendi imkanlarıyla köyden gelip 2 evladını okutan babanın oğlu olarak ben mi sosyeteyim, yoksa 7 sülalesi, dedesi, babası, amcası devletin her imkanını kullanan mı? Hazine Müsteşarlığı yaptığı dönemde yüzde 12 faizle 30 yıl ödemeli dolarla kredi almış. Hala onun faizlerini ödüyoruz. Yüzde 12 faizle milyarlarca dolar borçlanmış bir yapıdan, Hazine Müsteşarlığı yapmış kişiden bahsediyoruz. Kim tefeci?”
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, Berat Albayrak’a karşı yürüttükleri kara kampanyanın sebebi, faizcilere açılan savaşın neticesidir. Bu çok net.
Benim için asıl üzücü olan ise bu ülkeyi sevdiğinden şüphe etmediğim isimlerin; kötü niyetli, algıcı, habis ruhlu, hatta işbirlikçi birkaç kodamanın yürüttüğü bu algıya kapılmaları. Kendi çevremde, akrabalarımda, arkadaşlarımda, tanıdıklarım arasında olan, hatta AK Parti’ye oy verdiğini bildiğim kişilerde de görüyorum bu durumu. Kara kampanyaya bir şekilde meze oluyorlar.
İlk çağlarda düşman bellediğimize taş atılırdı. Sonra ok ve mızrak atıldı. Daha sonra tüfek atıldı, bomba atıldı. Şimdi Tweet atılıyor. Adam sosyal medyada esiyor gürlüyor. Tweet atıyor, paylaşım yapıyor. “Her şey iyi güzel de şu damat bir gitseydi” diyor.
Soruyorum; “Damat ne yaptı, hatası nerede? Sen ne öneriyorsun, kim gelmeli?” diyorum. Tabi ki cevap yok. Ya da saçma sapan öneriler var.
Bak bak bak şu cevaba bak. “Efendim o gitsin de kim gelirse gelsin.”
Aslında kendisi de bilmiyor Berat Albayrak’a neden ön yargılı ya da öfkeli olduğunu. Sadece modaya uymuş. Kendi aklı ile değil de habis ruhlulardan gelen telkinlerle hareket ediyor. Bakın Doris Lessing çok güzel bir öğüt veriyor: “İsterseniz yanlış düşünün ama her durumda kendi kafanızla düşünün.”
Mantıklı bir eleştirisi olsa, ‘haklısın kardeş’ diyeceğim de kendi kafasıyla düşünmeyenler ne düşündüğünü bile bilemiyor işte.
Bakın böyle düşünenlere Berat Albayrak yine güzel bir cevap vermiş, "Okları takip etmek lazım kim kime ok atıyor? Bana nereden ok geliyorsa bakıyorum onları atanlara, hasetinden mi, kötülüğünden mi, yerli milli söyleminden rahatsız olandan mı? Sonra diyorum ki 'Elhamdülillah doğru işler yapıyoruz'. Ekonomi politikalarında kazan-kazan ilişkisine dayalı hareket ediyoruz. Hamaset yapmıyoruz ama ahmak da olmayacağız. Ülkemizin varlığını ve değerlerini teslim etmeyeceğiz."
Evet, mesele çok net. Onların derdi; Türkiye’nin zenginliğini, hatta Türkiye’yi teslim almak, kudurmaları bu yüzden!
İmam-ı Şafi'ye sordular: “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?”
Dedi ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür."
Evet okları iyi takip etmek lazım. Hele hele CHP’nin 6 okunu ise bu aralar çok daha iyi takip etmek lazım. Berat Albayrak’a ve Selçuk Bayraktar’a saldırmaları boşuna değil. Bu saldırılar sıklaştı iyice. Bir gün Faik Öztrak saldırıyor, öbür gün Sezgin Tanrıkulu. Say say bitmiyor.
Buna alet olmamak lazım!
Bazıları da bu aralar Ali Babacan güzellemesi yapmaya başladı. Çok sevdiklerinden değil tabi ki, sadece AK Parti gitsin de kim gelirse gelsin, onların derdi de bu.
Efendim ekonominin en iyi olduğu zamanlar Ali Babacan dönemiymiş de Ali Babacan’ın tekrar gelmesi lazımmış da...
Şıp diye parmak şıplatıp da Türkiye ekonomisini düzeltecekmiş ya Ali Babacan; Türkiye’nin siyasi istikrar bakımından en iyi dönemiyken, her yerden para akarken, her şey güllük gülistanlıkken, dışarıda ve içeride huzursuzluklar yokken, Suriye’de barış hakimken ekonomi yönetmek kolay.
Sefasını sen sür cefasını başkaları çeksin, yok öyle bir dünya. "Başarı benim, başarısızlık başkalarının" yok öyle bir dünya.
Ekonomiden az bir şey anlayanlar bilir ki; Türkiye’nin ithal ürünlerin cenneti olmasının, cari açık oluşmasının en büyük müsebbibi bellidir. Paranın bol döneminde üretim yerine fiziki yatırımlarla ve inşaatla büyüme modelini uygulayan kişi de bellidir. Bu konuda hele onun ahkam kesmeye hakkı yok.
Şıp diye parmak şıplatıp serbest bırakmayı vadettiği kişilerin kim olduğunu da hepiniz çok iyi biliyorsunuz…