İnsan aklını iyi kullanamıyor ise, bulunduğu toplumun ve inandığı değerlerin doğrultusunda iyi bir eğitim almamış demektir.
Allah, insanı yeryüzünde halife olabilmesi, yüklenilen görevleri yerine getirebilmesi için mükemmel özelliklerle donattığını elbette biliyoruz.
Allah’a itaat, kulluk ve yeryüzü imarı için yaratılan varlıklların en mükemmeli insan, sahip olduğu donanımlarını, diğer varlıklara üstün kılan özelliklerini, “ iyilikte yarışma” doğrultusunda kullanmıyor, kullanamıyorsa, önemli bir problem var demektir.
Nedir bu problem!?
Allah’ın insanı, bütün güzelliklere ulaşabilecek özellikte yarattığını biliyoruz. Doğuştan sahip olunan güzelliklerin, bulunulan ortamın ve eğitimin etkisi ile, olumlu yönde geliştirilmesi iyi insanın, olumsuz yönde geliştirilmesi, yaratılışa ters insan tipinin ortaya çıkması, en büyük problem diyebiliriz.
Ülkemizi yıllardan beri meşgul eden, sayısı oldukça fazla insanımızın hayatına mal olan terör ve bölücü olayların, yerelde görülen etkilerinin uzantılarını, artık ülke dışı bağlantılarını da görmeye başladık.
30 yıldan beri yaşadığımız terör olaylarının seyrine, takip ettiği rotaya baktığımızda, haklı mücadelemizde yalnız olduğumuzu görebiliyoruz.
Ankara ve ardından İstanbul’da yaşanan terör olayları sonunda sözde(!?) dostlarımızın tepkilerini, Belçika’da meydana gelen olaydan sonra daha iyi görebilme şansını yakalamış olduk.
Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasında serbestçe hareket eden, hiç bir sıkıntı yaşamadan her türlü imkana sahip olan terör örgütleri, ne oldu da, eylemlerini Avrupanın göbeğine, Avrupa Birliği başkenti Brüksel’e taşıdılar?
Terör örgütlerinin, işbirliğine yönelişi, terör olaylarını, beslendiği kaynaklara doğru kaydırması, üzerinde durulması gereken önemli bir gelişime olduğunun farkında olmalıyız.
Devletimizin kararlı mücadelesi, halkımızın devlete güveninin doğal mecrasına dönmesi, bölücü örgütlerin temizlenmesini kolaylaştırmıştır.
Anadolu coğrafyası, üzerinde bulunan lüzumsuz ağırlıklarından ve tafralarından –Allah’ın izniyle- kurtulacaktır.
Dağlarda başlayan terör, köylere, şehirlere taşındı. Zaman zaman şekil değiştirdi. Siyasi maske taktı. Mazlum(!?) postuna büründü. Kan dökücü, şiddet uygulayıcı, hemcinsine zarar veren bir örgüt olmanın ötesine geçemedi.
Haklarını savunduğunu iddia ettiği halkın desteğini alamayınca, gerçek yüzünü, yaptığı katliam olayları ile ortaya koydu.
Bulunduğu coğrafyada başarısızlığının faturasını kendisini destekleyen ülkelere çıkarmak, desteklerini daha fazla alabilmek için, terörün coğrafyasını değiştirdi.
Terör örgütlerine silah, para, eğitim, sığınma imkanlarını sağlayan ülkeler, besledikleri karga kendi gözlerini oymaya başlayınca, şaşkına döndüler. Bir türlü akıl erdiremiyorlar.
Karşıdakinin gözündeki çöpü görüyorlar, fakat; gözlerine sokulurcasına önlerinde duran merteği farkettirmeye çalışanlara, kulaklarını tıkıyorlar.
Türk devletinin ve yöneticilerinin, belgeler ile anlatmaya çalıştıkları gerçekleri anlamak istemiyorlar. Kendi beslemelerinin, kendilerine zarar vermeyeceklerinden emin idiler.
“Düşmanımın düşmanı benim dostum.” Veya, “Sana zarar veren terör ve örgüt iyi, bana zarar veren terör ve örgüt kötü.” anlayışı daha ne kadar sürdürülecek.
İnsanlığın başına bela olan bu tür faaliyetlerin beslenme kaynakları kaçak silah, uyuşturucu üretimine ve ticaretine nasıl son verilebileceği üzerinde çalışmak, insanlığın en önemli amacı olmalıdır.
Bunu önlemenin, kontrol altına almanın imkansızlığı karşısında, yapmamız gereken en önemli tedbirin eğitimden geçebileceğini unutma lüksümüz olamaz.
Belçika’da meydana gelen olaydan sonra, Belçika makamlarının ifadelerine göre, Türklerin bu tür terör örgütlerine katılımlarının ve desteklerinin olmadığı anlaşılıyor.
Ben de yakinen biliyorum ki, Avrupada yaşayan Türkler, dini ve milli konularda oldukça hassaslar.
Benliklerini muhafaza, kadim kültürlerini öğrenme amacı ile kurdukları kültür ve cami merkezlerinde, bir olmayı, diri olmayı başarmışlar.
Devletimizin uyarılarına kulaklarını tıkayan Hollanda ve Belçika’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar karşısında oldukça etkilendiğini haberlerden izliyoruz.
“Belçika basını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamaları, Fatih’in toplarının İstanbul surlarını dövmesine benzetti. Hükümet, bu sarsıntının etkisi ile çatırdamaya başladı.
“Çalma elin kapısını parmak ile, çalarlar kapını tokmak ile!”