İnsalık olarak çürüyoruz.. Buna gündelik hayatta çok sık şahit oluyoruz. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki elde edilen imkanlara şükretmek ile bunun getirisi olan yozlaşmaya lanet etmek arasında arafta kalıyoruz.
Kendi kendimize yaşanılmaz alanlar inşaa ediyoruz. Sıra beklemekten aciz, toplum içinde nasıl davranması gerektiğini bilmeyen, hiç çalışmayayım ama en zengin ben olayım diyen, bireysel kazanım elde edemediği hiçbir şeye elini uzatmayan insanlar haline geldik. Toplumun her zerresini tepkisizlik ve bir uyku hali zaptetmiş adeta. Yüzeysel yaşıyoruz ve sadece tüketmeye odaklanıyoruz. Çürüyoruz..
*
Bu hafta sosyal medyada beni derinden sarsan bir görüntü ile karşılaştım. İngiltere’de lise öğrencisi olan Suriyeli mülteci çocuk Jamal, daha önce kolunu kıran öğrenciler tarafından işkenceye ve şiddete maruz kalıyordu. İngiltereli lise öğrencisi, mülteci çocuğun üstüne gidip yere fırlatıyor, İngilizlerin "waterboarding" dedikleri işkenceyi yapıyordu. Ve okulda ki diğer öğrenciler sadece izliyordu.
Beni sarsan ise, mülteci çocuğun kabullenmiş olduğu yenilmişlik ve çaresizlik duygusu. Karşı saldırıya geçmek şöyle dursun, direnmiyor bile. Kalkıp yürüyor, yapayalnız.. Nasıl karşılık versin? Nasıl dirensin? Olacaklar, etraftakilerin gelişinden, tepkisizliğinden belli.. O kadar alışmış ki ezilmeye ve hor görülmeye tepki dahi vermiyor. Güçlü olan, arkasında destek hisseden empati duygusunu kaybediyor, vahşileşiyor ve güçsüz olanı eziyor.
Bu şiddete benim çocuğum, yeğenim, kuzenim maruz kalsaydı ne hissederdim? Orada yalnız ve çaresiz yürüyen benim sevdiğim birisi olsaydı ne yapardım? Sadece biraz durup, kendimize bunları sorarak empati yapabilsek insanlığımızı kurtabiliriz.
Fakat..
İnsanlık, mülteci çocuğa işkence edecek kadar kalbinde kötülük barındıran İngiliz çocuk ve gördüğü işkenceden sonra kalkıp yalnız yürüyen Suriyeli çocuk ile birlikte uzaklaştı bizden..
Bunun sonucunu ağır bir bedelle ödüyoruz; çürüyoruz. Tepeden tırnağa.. Kutsal kitaplarda gazaba uğrayan, helak edilen yozlaşmış, vicdansız ve inatçı toplulukları hatırlatıyoruz. Kim olduğumuzu ve ne için yaşadığımızı unuttuk.
Suriyeli Jamal, karşımıza sarsıcı bir şekilde çıkan yüzlerce, binlerce örnekten sadece birisiydi. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun hiçbir insana hele ki bir çocuğa bu yapılamaz.
Yarış atı değil, vicdanlı çocuklar yetiştirelim. Bir çocukta/insanda merhamet olmadıktan sonra allame-i cihan olsa da beyhude.. Bunun farkına varalım. Jamal’ı yere düşüren değil, elini uzatıp yerden kaldıran merhametli ve vicdanlı çocuklar yetiştirelim.
*
Görüntülerin bize anlattığı başka birşey daha var. Bu faşist dünyada bir vatanın yoksa değersiz oluyorsun. “Başka Türkiye yok” derken şaka yapılmıyor. Vatanımıza sahip çıkmalıyız. Yarın, İngiliz’in çocuğunun, kendi çocuğumuza çelme takmasını istemiyorsak vatanımıza faydalı bireyler olmalıyız. Mehmet Akif’in diliyle söylemek gerekirse; “Canı, cananı bütün varımı alsın da Huda, etmesin tek beni vatanımdan dünyada cüda”
*
Son olarak, Suriyeli Jamal için İngiltere halkı beklentimin çok üstünde tepki verdi. Fakat yinede seyirci kalmamak adına aşağıya eğitim gördüğü ve şiddete maruz kaldığı okulun mail adresini yazacağım. İster İngilizce ister Türkçe şeklinde Jamal’e yapılana tepki niteliğinde mail atabilirsiniz. E-posta adresi; office.almondburycs@kirkleeseducation.uk
*
“Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk”
Yaşadıklarını unutamayacaksın.. İnşallah gelecek güzel günler telafi eder..