Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konya’ya gelişine vesile olan ikiliyi -ki gerçekten muhteşemdiler- tanıyacağımız söylenince uçarak gittik…
Hızlı muhabiriz ya! Haber atlatacağız sonuçta…
Neyse tanıştık ve 15. Sıraya yazdırdık kendimizi… Bizden önce o civarda gazeteci ziyaret etmiş kendilerini… Hiç kimseye haber yaptırmamışlar, bize de tabi…
Cumhurbaşkanıyla Nasıl tanışmışlar, ne söylemişler, ne konuşmuşlar, ne sormuş, nasıl olmuş, ne bitmiş, ne başlamış, ne anlatmış diye merakla yanarken ve soru üstüne soru sorarken aslında hayatımızın dersini aldık fark etmeden bu muhteşem ikiliden…
Aslında gerisinde ve temelinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan…
İlk olarak ‘Cumhurbaşkanı neden geliyor?’ sorusunu yanıtlayım herkes merak ediyor çünkü;
Cumhuruyla buluşmak için…Bir de verdiği bir söze binaen ‘Bir fincan Kahve’ için…
Bu kadar basit aslında her şey… Ve bu kadar insani…
Hazır gelmişken söylendiği ve beklendiği gibi birilerini kontrol edip, birilerine ayar verip, birilerine yol gösterip gider mi bilemiyoruz… Hatta önümüzdeki pazartesi bir hafta başı değil yeni bir dönemin başı da olabilir. Hatta ve hatta Konya’da hiçbir şey eskisi gibi de olmayabilir…
Her ne yaşanacak olursa olsun bu olaylar geliş nedeninin aslını değiştirmeyecek…
Sebep; Reis-i Cumhur da olsa bildiğimiz Recep Tayyip Erdoğan…
Hani şu yolda karşılaştığı çocuğun davetini reddetmeyen, arkadaşının cenazesinde tabutu sırtlayan, komşusuna bayram ziyaretine giden, karşılaştığı bir büyüğünün elini öpen, taksi durağında sigara içen birine ‘Bırak kardeşim artık şunu’ diyen Erdoğan…
Kiminin evladı, kiminin kardeşi, kiminin büyüğü…
Bu seferde aldığı bir kahve davetini reddetmemiş… Hepsi bu aslında… Hepimizin yaptığı gibi… Onunkinin farkı ise; ‘O’ ziyaretlerine biraz daha kalabalık geliyor ve gelince birkaç milyon kişinin daha hatırını ve gönlünü alıyor… Hepsi bu…
Yoksa Cumhuruyla, Başkanının buluşmasından daha doğal ne olabilir ki…
İşte bu gerçeği hatırlattı bu iki abi bize…
Koca siyasilerin bile Cumhurbaşkanı’nın sebeb-i ziyaretini öğrenmek için aşındırdıkları kapı bizim için de yeni bir ders kapısı oldu; ‘Öyle her şeyin perde arkasında bir haber değil bazen insani duygularda yatar’ şeklinde…
“Konuşulan onca şeyi ne haber yapın, ne bizi reklam edin” dediler…
Doğal, sıcak ve samimiler. En az Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar… Her iki tarafın bu sıcaklığı ve samimiyeti ziyaretin sebebini de kendi lisan-ı hali ile anlatmış oldu bize…
Klasik bir Erdoğan ziyareti bu…
Bir kahve ikramı ve içimi için…
Aynı zamanda iki denizin buluşması…
Giderilen hasret…
Ha bu arada Konya için yeni bir dönemin başlangıcı olursa oda ekstrası olur…
Ayrıca Orman ve Su İşleri başta olmak üzere Bakanlıklarda hazırlanan projelerden biri açıklanırsa da müjde olarak,aliyyül ala olur…
…
Hani fırsatım olsa ve ne istersin, ne söylersin, ne olmalı, ne yapılmalı diye sorsalar;
“Tüm dünyada yaşanan kıyımları biraz erteledik de mecburen, ülke olarak yaşadığımız tüm sıkıntılar da ertelense de, en azından şu Suriye’deki savaş ne pahasına olursa olsun dursa yeter” derdim.
Analara, babalara, çocuklara yakılan ağıtlar sadece bizim de değil, arşı aladaki vicdanları da titretiyor çünkü…
Ölen çocukların yüreğimizde bıraktığı acıları eskisi gibi kolay kolay unutamıyoruz artık çünkü…
Yaşanan acılar, dökülen gözyaşları ahirette verebileceğimiz hesabın çok çok ötesine geçti çünkü…
Bu hüzne daha fazla dayanamayacağız çünkü…
Çünkü anladık ki bizim iç çatışmalarımız hiç bitmeyecek. Yada biri bitecek biri başlayacak kıyamete kadar. Biz üstesinden geliriz de hepsinin, Üstesinden gelemeyenler insanım diyen herkes için sıkıntı…’
23 Nisanda koltuğuna oturunca dünya barışı dileyen İlkokul çocuğu gibi hissediyorum kendimi…
O kadar masum ve gerçekçi…
Tıpkı Cumhurbaşkanı’nın bu ziyaret gibi…