Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi doğrudan halkoyuyla seçilen, partili ve etkili bir cumhurbaşkanı üzerine kurgulanmıştır. Önceki sistemde, yani seçimin TBMM tarafından yapıldığı zaman cumhurbaşkanı için yedi yıllık tek dönem öngörülmekte idi. Yeni sistemde süre uzatılmak suretiyle politikalarını uygulaması için cumhurbaşkanına yeterli süre verilmek istenmiştir.
Malum, Erdoğan 2014 ve 2018 yıllarında iki kez seçildi. En son seçimde yeni Anayasa ve yeni sistemin kuralları uygulandı. Bir başka ifadeyle iki kere seçilme hakkını 2018 seçimleri ile tekrar elde etti. Aynen borcun ikrarı ile alacağın zamanaşımı süresinin yeniden başlatılması gibi.
Hukuki olarak çok net olan ‘iki dönem kuralı’ muhalefet tarafından farklı yorumlanmak istenmektedir. Önceki iki yarışa girerek iki kez başarılı olmuş olmasından dolayı önümüzdeki dönemde aday olamayacağını iddia ediyor.
Somut ve açık bir hukuksal düzenleme farklı ve yanlış bir biçimde yorumlanmaktadır.
Kendileri açısından son derece rasyonel gibi görünen bu iddiası nedeniyle muhalefetin aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çekindiği anlamına da geliyor. Eğer Erdoğan’ın gireceği seçimde kendi adaylarının sandıktan çıkabileceğine inansalar, hatta bundan emin olsalar meseleyi asla tartışmaya açmazlardı.
Demek ki kuşkuları çok fazla…
Erdoğan’ın adaylığını engellemeye çalışmaları kendi aleyhlerine oluyor aslında. Farkındalar mı, bilmem.
Defalarda ifade ettik. Önümüzdeki dönemde muhalefet seçim kampanyasını yolsuzluk iddiaları üzerinden yürütecek.
Ayrıca, cumhurbaşkanının ‘üçüncü kez’ seçilmek için seçime girmek istediği düşüncesini savunacak.
Bunu yaparken de ‘hakkı olmayan bir şeyi isteyen’, ‘hırslı ve tutkulu’, hatta ‘bencil’ bir Erdoğan profili çizecek. Toplumun buna ne kadar prim vereceğini öngörmek mümkün değil.
Ancak, Cumhur İttifakı iyi anlatır ve üzerine giderse cumhurbaşkanı adayının adil ve özgür bir seçime girmesine tahammül bile edememesi, karşı çıkması muhalefetin karizmasını çizer.
Sandıktan kaçan ya da sandık kaçıran sevilmez.
Erdoğan’dan korkuyorlar. Adaylığına karşı çıkmaları sandıkta yenemeyecekleri güçlü bir adayı bertaraf etme amacından kaynaklanıyor.
Muhalefet keşke planları, programları ve projeleriyle kendileri anlatmış olsaydı. Yap(a)madıklarının yapacaklarına teminat olmasını nasıl isteyebilirler? Geçmişte toplum bu muhalefeti denemiş ve kendilerine büyük büyük dersler vermişti.
En son yapılan yerel seçimlerde bir başarı elde etmiş görünseler de bunun ne kadarlık bir kazanım anlamına geldiği meçhul. Ancak, yerel seçimle geneli, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimini birbiriyle karıştırmamak gerekiyor.
Belediyelerdeki varlığı, muhalefetin balonunu söndürdü. Neredeyse üç yıl oldu, seçileli. Kayda değer bir sonuç, bariz bir başarı ortaya koyamadılar. Hangi objektif değerlendirmeye bakılırsa, bakılsın karneleri zayıf.
Bugünlerde iki dönem kuralı pişiriliyor; önümüzdeki günlerde servis edilecek. Hem de büyük bir şatafatla.
Ellerindeki yegâne silahı açık ettiler. Ancak, güçlü medya desteğiyle bu silahın geliştirmek ve çarpan etkisini büyütmek isteyeceklerdir.
Muhalefetin başka numarası yok.
Önemli olan Ak Parti’nin ne yapacağı.
Yıllardır dillendiriyoruz: Ak Parti’nin rakibi yine Ak Parti; muhalefet sadece figüran. Bu kısır tartışma ve eleştiri ortamında Ak Parti’nin eksik ya da yanlış yapması muhtemel. Karşılarında bir boy aynası, yani güçlü bir muhalefet olsa ders çıkaracaklar. Olmayınca aynada hep kendilerini görüyorlar ve doğal olarak hata yapmaları da mukadder.
YSK bir sürpriz yapabilir, Erdoğan’ın tekrar seçime girmesini engelleyebilir mi? Bilinmez.
Önemli olan Ak Parti’nin önümüzdeki dönemde yapacakları. Önce ekonomideki yangının söndürülmesi ve partinin kendini sorgulaması gerekecek. Arkasından toplum mutlaka bir değerlendirme yapacaktır.
Peki, ya muhalefet?