Cumhurbaşkanı Erdoğan, afet riski ve acil durum yönetimi bakımından, Türkiye'nin 20 yıl öncesiyle bugünkü fotoğrafı arasındaki farkın akıl ve vicdan sahibi herkes için gayet açık olduğunu belirterek, "Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerji ve sosyal desteklere kadar her alanda ülkemize yaptığımız tüm hizmetler aynı zamanda bugünler için bir hazırlıktır. Türkiye'de 'Bütünleşik Afet Yönetimi' dediğimiz önceliği kriz yönetimden risk yönetime veren anlayışla AFAD başkanlığını 2009'da kuran biziz. Gerek AFAD'ın gerek çok sayıda sivil toplum kuruluşumuzun ülkemizde ve dünyadaki pek çok afette insani krizde gösterdiği başarılı çalışmayı yakından takip ettik. Bu vesileyle deprem bölgesinde takdire şayan çalışmalar yürüten sivil yardım kuruluşlarına yapılan hakaretleri de asla unutmadığımızı, ileride hesabını sormak üzere kayıtlarımıza aldığımızı özellikle belirtmek istiyorum. Yapılan her iş önemlidir. Ama son depremler ışığında daha fazlasına ihtiyacımız olduğu da bir gerçektir. Hem felaket öncesi hazırlıkları hem de felaket sonrası ortaya çıkacak maddi manevi mağduriyetleri vatandaş merkezli bir anlayışla yönetmemizi sağlayacak yeni bir vizyona ihtiyacımız var" dedi.
'POLEMİK MALZEMESİ YAPILMASINA KARŞIYIZ'
Türkiye'nin deprem ve diğer tabii felaketlerle iç içe yaşadığı gerçeğini unutmadan, 'coğrafya kaderdir' tespitini körü körüne bir kabulleniş olarak değil daha güçlü bir mücadelenin çıkış noktası haline getirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Esasen ülke ve millet olarak bizi hayallerimizden, hedeflerimizden, yolumuzdan alıkoyacak engellerin tamamını ister tabii felaket olsun, ister siyasi, ekonomik, sosyal risk olsun bir afet olarak görmemiz gerekiyor. Devletimizin bekasıyla birlikte vatandaşımızın bekasını da gözeten ve önceleyen yeni bir stratejik ortak akıl oluşturmak istiyoruz. Günlük siyasetle, seçimle ilgisi olmayan bu konunun polemik malzemesi yapılmasına kesinlikle karşıyız. Ülkemizin deprem, sel, heyelan, kuraklık, orman yangını, maden kazası gibi bu başlıklardaki öncelikli ve potansiyel risk alanlarını belirliyoruz. Başka hiçbir ölçüye bakmaksızın kendi alanındaki yetkin bilim insanlarımızı ve teknik kadrolarımızı yabancı uzmanlarla destekleyecek bu çalışmaya inşallah cuma günü bir araya gelerek devam edeceğiz. Böylece Türkiye için bir ulusal risk kalkanı modeli oluşturmayı, şehirlerimizi depreme dirençli yerler haline getirmeyi planlıyoruz. Bundan sonra yapılacak tüm çalışmalar bu modelin tamamlayıcısı olarak tasarlanacak ve uygulanacaktır" diye konuştu.
'BUNLARI DEPREMİ FALAN GÖRMÜYORLAR'
Erdoğan, bir süredir farklı alanlarda zaten devam ettirdikleri çalışmaları, açıkladıkları modelle bütüncül bir yapıya kavuşturmuş olacaklarını bildirerek, "Hiç şüphesiz bu sürecin en önemli konu başlığını şehirlerimizdeki depreme dayanıksız mesken stokunun hızla dönüştürülmesi teşkil edecektir. Bizim son 20 yılda sadece kentsel dönüşüm projeleriyle, TOKİ yatırımlarıyla gerçekleştirdiğimiz güvenli konut seferberliği ülkemizde başlı başına bir devirdir. Şu anda İstanbul'da 93 bin konutun dönüşümü sürüyor. Ancak bu hayırlı ve hayati gayretimizin her adımında yaşadığımız zorlukları, önümüze çıkartılan siyasi ve onun bir parçası haline dönüşen hukuki engelleri en iyi sizler biliyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan daha sonra muhalefet liderlerinin kentsel dönüşüm süreciyle ilgili geçmişteki görüntülerini izleterek, "Bu görüntülerin arkasında fazla söze hacet var mı? İzlediniz; Bay bay Kemal kentsel dönüşüme karşı. Aynı şekilde yanındaki hanımefendi karşı. Beykoz'a gidiyor, vatandaşı toplayıp orada kentsel dönüşüme karşı olduklarını söylüyor. Buyurun, işte netice bu. Hadi bakalım şimdi bu neticenin altından kalk. Ama Erdoğan kalkıp Çamlıca Camii’nin altında Burhaniye'de vatandaşa diyor ki; 'Bak yarın Allah göstermesin istemediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırız, kime gidip hesap soracaksınız; bana. Onun için gelin yardımcı olun bize. Bir an önce şuraları boşaltalım ve burada dört dörtlük güzel binalar yapalım'. Şimdi buyurun gidin Küplücü'ye, orada yaptığımız o kentsel dönüşümle ilgili o binaları bir görün. Nasıl binalar yapıldı; zemin artı 3, bilemedin zemin artı 4. Yani eğer ta başında önümüzü açsaydılar şimdi oralar tamamıyla bitmiş olacaktı. Ama ne bu ana muhalefet ne bu yavru muhalefetler bunlar kentsel dönüşüm ve değişimden anlamaz. Bunların böyle bir derdi yok. Bunlar depremi falan görmüyorlar, göremiyorlar" dedi.