"Cumhur"-suz yargı

Ömer İnal

Adli yıl açılış töreni için Cumhurbaşkanına davetiye gönderilmesine rağmen Seçilmiş bir Cumhurbaşkanının hassasiyetlerini gözetmeyerek, kişisel görüşler doğrultusunda gelişmiş teamüllerle hareket etme noktasında tavır alan yargıtayın kararı düşündürücüdür.. Zira "Türk Milleti Adına" karar veren yargının, Milletin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'nı iradesini, teamüllerin gölgesinde bırakması, statükocu bir zihniyetin tezahürü olarak görülmekte, ve Halkın teveccühüyle Devletin zirve makamına taşıdığı, cumhurun başkanı olan yani halkın başkanına karşı sergilenen bu tutum, Millet adına karar veren yargının eleştirilmesine sebebiyet teşkil etmiştir...

 

Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı önceden hassasiyetlerini belirtmesine rağmen, özellikle Danıştay'da yaşanılan sorunların göz ardı edilmek suretiyle Eski Türkiye'nin kalıntıları teamüllerle devam edileceğinin belirtilmesi, cumhurun başkanının söz konusu kurum için ehemmiyet arz eden açılış konuşmasına katılmayacak olmasının halk nezdinde oluşturacağı izlenim göz ardı edilmiştir. Cumhurbaşkanı yani halkın başkanı gittiği yerde milleti temsilen bulunmaktdır, gittiği yerde millet vardır.. Cumhurbaşkanının gitmediği, olmadığı yerde Cumhurda olmayacak, Millet temsil edilmeyecektir.. Seçilmiş Cumhurbaşkanı, halkın temsiliyetini en üst düzeyde yerine getirecek, en birinci, en meşru, doğrudan ve tarafsız bir makam olarak Yeni Türkiye'nin demokratik ve gelişmiş bir ülke olmasında itici gücü olacaktır.. Cumhurbaşkanı'nın katılmadığı Yargıtaydaki adli  yıl açılış töreninde, cumhurun başkanı olmayacak yani Millet de olmayacak, temsil edilmeyecektir... Bu yargı adına büyük bir eksikliktir, kayıptır, talihsizliktir...

 

Recep Tayyip Erdoğan neden tepkiliydi?

 

Anayasa Mahkemesinin 52. kuruluş yıldönümünde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer devlet ve hükümet kademesinden bir çok kişi katılmıştı.. Mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın konuşmasında siyasete ve siyasetçiye ayar veren uslübu nedeniyle çok eleştirilmiş TBMM başkanı Cemil Çiçek bu olay için: "üslup yargı makamına yakışmadı. Kimse oraya haşlanmak, tokat yemek ve azarlanmak için gitmedi" diyerek tepkisi koymuştu...Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise konuşmanın devamında verilen kokteyle kalmadan mahkemeden ayrılmıştı...

 

Danıştay'ın 146. kuruluş yıldönümü dolayısıyla yine devletin tüm zirvesi etkinlikteydi... Törende, Barolar birliği başkanı Metin Feyzioğlu Danıştay başkanından çok daha uzun ve siyaset içeren konuşması nedeniyle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tepkisini dile getirdi ve yalanlarla dolu bir konuşmayı dinlemeye devam etmeyerek salonu terk etti...

 

Yargı erkinin bu tür etkinliklerde, siyasete yön verme, dizayn etme ve siyasetçileri ana muhalefet partisi gibi eleştirme tutumları, nihayet Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı da çileden çıkarmış, yapılanların kabul edilemez olduğunu belirtmişti... Bu bağlamda Yargıtay'dan gelen Adli yıl açılış töreni davetine, Barolar Birliği Başkanı'nın törende konuşma teamülüne son verilmesi halinde katılacağını belirtmesine rağmen, Yargıtaydaki başkanlar kurulu'ndan bu teamülün devam edeceği yönünde karar çıktı... Yargıtay Başkanlur kurulu'nun aldığı kararda, "yargının bileşenlerinden biri olan savunmanın, ifade özgürlüğünün gereği olarak devam etmesi gerektiği" şeklinde açıklama yapmıştır... Yargının bileşenlerinden olan savunma adli açılış töreninde olacak lakin cumhur olmayacaktır, Türk Milleti adına karar veren yargı, Halktan kopuk teamülleriyle yoluna devam etme niyetindedir...Söz konusu teamül yasal dayanağı olmayıp 1943 yılındaki bir uygulamaya istinaden devam edegelen bir gelenek halini almıştır..

 

Yeni Türkiye söylemiyle halktan destek alan, seçilmiş cumhurbaşkanı, Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma,  gelecek nesiller ile şanlı tarihimiz arasına köprü kurup, köklü tarihimizden ilham alarak hedefi olan, vizyonu olan bir gençlik tasavvuruna adım adım yaklaşılırken, eski Türkiye kalıntıları tamamıyla yok olmaya mahkumdur, 1940'lı yılların mentalite ürünü teamüllerde mazide kalacaklar arasındadır.. Zira yeni Türkiye kurulurken, kurumlar fikren, fiziken bu realiteye ayak uydururken, yargının içine kapanması bu değişime direnmesi, statükonun yeni merkezi olarak lanse edilmesi kabul edilemez ve değişime engel olamaz...

 

Halkın seçtiği cumhurbaşkanı, Halkın en üst düzeyde temsil edildiği, en etkili, en yetkili,devletin zirve noktasındaki bir makam olması hasebiyle, Cumhur-başakanı'nın söylediği sözler anayasal çerçevede millet iradesini yansıtmakla beraber; aynı şekilde Cumhurbaşkanı'na yapılan bir hakaret, saygısızlık ve tepkiler doğrudan Millete yapılmış bir hakaret ve saygısızlık olarak algılanacaktır. Cumhurbaşkanını TBMM'nin seçtiği dönemde bile dolaylı yoldan seçilmesine rağmen bulunduğu makamda "cumhur" kelimesi geçiyor olması nedeniyle cumhurbaşkanına hakaret, saygısızlık, ağır cezai yaptırımlar içeren kanunla düzenlenmiştir. Çünkü bu makam Halkı  temsil etmektedir, devletimizi temsil etmektedir, bu nedenle bu makama saygı, hem milletimize hem de devletimize saygı nezdinde değerlendirilecektir..Söz konusu kanun olan Türk Ceza Kanunu Cumhurbaşkanına hakareti şu şekilde düzenliyor:

"Cumhurbaşkanına hakaret

Madde 299

(1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2)Suçen alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda biri oranında artırılır"

 

****

Önümüzdeki günlerde,  hem muhalefet kanadında hem de muhalif ve paralel medyada, antierdoğanist duygularının verdiği hazla, Yargıtaydaki adli açılış törenlerine katılmayan cumhubaşkanının tüm yaşanılanları göz ardı edecekler ve (güya) "kutuplaştırıcı" tutumlarına ilk günden itibaren başladığını yazıp-çizecekler, kendilerine bir pay çıkarma uğraşında olacaklar....Lakin tüm bunlar beyhude çabalar olacaktır, Milletimiz bu topraklar için canla başla çalışan neferleri engin ferasetiyle izlemekte, hak edeni ödüllendirmekle beraber hak etmeyeni ise tarihin tozlu sayfalarına göndermekte hiç tereddüt etmemektedir..

 

Selam ve Dua ile, Hoşçakalın...