Mevsimin etkisiyle gündemi değerlendirmemiz de farklı oluyor. Daha doğrusu herkesin gündemi farklılaşıyor. Siyasetin tatile gittiği bir noktada insanlar ekonomi üzerine konuşmaktan da bir süre sonra sıkılıyor. Sonuçta hissedilir bir iyileşmenin görüldüğü yok, fiyatlar hep yukarı doğru gidiyor. Göz boyamak için bir aşağıya giden, birkaç hafta içinde iki yukarı giderek daha fazla artmış oluyor(!) Buna dair ne kadar konuşulabilir ki. Şaşırdığımız birçok şeyi artık doğal kabul edeli epey zaman oldu…
Gazetelerimizin üçüncü sayfaları ev sahibi, kiracı kavgalarından, cinayetlerinden geçilmiyor. Hükümetin yaraya yapmaya çalıştığı pansumanın etkisi de geçti. Yıllar içerisinde biriken sorun sağlam bir şekilde patlamış oldu. Kısa sürede çözüm ise zor görünüyor. İş insanın insafına kaldığı yerde sıkıntı maalesef daha da büyüyor. Çünkü insanlıktan çıkalı çok oldu. Herkes keseri hep kendine yontuyor. Toplu konut noktasında ülke genelinde belediyeler bu işe katılmadığı sürece aynı sıkıntılar devam eder. Çünkü TOKİ’nin gücü bir yere kadar. Fakat belediyelerin bu sorun umrunda değil. Belediyeler derken elbette şehrimizin belediyelerini kastetmiyorum. Konya belediyeleri kadar kooperatif eliyle konut üretimine katkı sağlayan belediye yoktur. Fakat bizimkilerden de yeni hamleler bekliyoruz. Belediyelerimiz ne kadar konut üretse o kadar fazla taliplisi oluyor. Bu yüzden sürekli yeni projeler geliştirilmeli.
Hükümetin belediyelere toplu konut noktasında baskı yapması gerekiyor. Gönüllüğün olmadığı yerde vatandaşın iyiliği için baskı mubahtır. Sadece AK Partili belediyeler bile bir anda böyle bir işe kalkışsa konut sektöründe iş değişebilir. Fakat nedense iş yine özel sektörün insafına bırakılıyor. Resmi ilanlara bakarsanız ülke genelinde belediyelerin her gün bol bol arsa sattığını görürsünüz. Özel sektör tarafından yapılan evlerin kiracılar tarafından alınamayacağı bellidir.
Şu ara konut kredilerinde yeniden bir indirimin yapılacağı söyleniyor. Aynı hata daha kaç kere tekrarlanacak merak ediyoruz. Krediler düşünce uçan ev fiyatları daha da uçacak. Ev fiyatının uçtuğu yerde kiralar da elbette buna uyum sağlayacak. Muhafazakâr bir iktidarın yıllardır vatandaşına faizsiz bir konut kredisi modeli üretememesi de ayrı bir hikâye. Faize bulaşmak istemiyorsan TOKİ’de sıra bekle. Olmadı bir yandan kira ödeyerek diğer yandan para biriktirmeye çalış. Bilmem ne evim modellerinin kamu bankaları eliyle daha işleyen bir sistemle hayata geçirilmesi bile çözüm olabilir. Fakat özel sektörün bu kadar yüceltildiği bir yerde, faiz konusunda hükümetin bakış açısı yeniden değişmişken bizim talebimiz hayalden öteye geçemez.
Başıboş hayvan meselesi de yine aynı şekilde gündemde olmasına rağmen çözümü bulunamayan daha doğrusu bulunmak istenmeyenler listesinde ilk beşte yer alır. Belediyelerin sözde hayvan severlere şirin görünme çabası, mama lobisini besleme gayretleri devam ettiği sürece bu sorunun da çözülmesi mümkün değildir. Hükümetin bu noktada da devreye girip belediyeler üstü bir karar alması gerekiyor. İş belediyelerin insafına bırakılmamalı. Belediyelerin mama almaları yasaklanıp, barınaklarda beslediği hayvanları yiyecek artıkları ile beslemeleri zorunlu hâle getirilse bile bu sorun önemli ölçüde çözülür. Mama lobisi hayvanları canlı değil, ticari bir meta olarak görüyor. Bu yüzden onları ilgilendiren şey hayvan sayısının sürekli artması. Bu hayvanların evde ya da sokakta olması umurlarında değil. Onlar sadece akarlarına bakıyor. Okullar açılıp, günler kısalınca her sene yaşanılan sıkıntı tekrar edecek, okula giden çocuklar hayvanların saldırısına uğrayacak. Biz de ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi tepki vereceğiz. Mama lobisinin maması kesilmeden, kedi, köpek ticareti yasaklanmadan bu sorunun çözülmesi imkânsız. Yetkililerimiz bu konuda havanda su dövmeye devam ediyor.
LGBT azgınlığı da ülkemizde gitgide normalleşiyor. Çözümü bulunamayanlar listesinde üst sırada yer alıyor. Yılanın başı küçükken ezilmediğinden çok rahat konuşur oldular. Şimdi çocuklarımıza musallat olmaya çalışıyorlar. Sağlık Bakanlığı sağ olsun bu sapkınların emrinde. 18 yaşın altındaki çocuklara horman tedavisine başlayan üniversite hastanelerimiz bile var. 18 yaşını geçen zaten ücretsiz ameliyat olabiliyor. Bu konunun çözülmesi için korona salgını saçmalığıyla birlikte Dünya Sağlık Örgütü’nün egemenliğine giren Sağlık Bakanlığı’nın yeniden yerli ve milli bir hâle getirilmesi şart. Görmezden gelerek, sırf birilerine şirin görünmek için sorun yokmuş gibi davranarak bugünlere gelindi. Artık aklımızı başımıza almalıyız.
Küçük gibi görünen sorunlara zamanında çözüm bulunmayınca iş çığırından çıkıyor. Meydanı boş bulanlar her alanda kafasına göre takılıyor, işin sonunda mağdur olan vatandaş oluyor. İlgili kurumlar devletin gücünü gösterip, otoritenin kim olduğunu hatırlatarak sorunlara kalıcı çözüm bulmalı.