Hiç kimse kusura bakmasın, milletçe yapmayı en çok sevdiğimiz şey dalga geçmek şu sıralar…
Uzmanlar kaygı ve paniği azaltma yollarından bahsetseler de ben hala çok az bir insan hariç kimsede kaygı göremedim.
Ortada ciddi manada önemsenmesi gereken bir konu var. Ve herkeste bir umursamazlık…
Yurtdışından çok çok vahim bilgiler geliyor.
Twitter’da duyduğum ve gördüğüm bilgiler beni derinden sarsıyor. Daha çok dikkat ediyorum tabi tüm bunları görünce… Fakat bu konuyla tek başına mücadele edilmeyeceğini de biliyorum. İnsan kendisi ne kadar tedbirli olursa olsun yanındaki yöresindeki kişiler; “Hepimiz öleceğiz zaten” gibi saçma bir mantıkta olunca aldığı önleminde bir faydasını göremeyeceğini anlıyor.
Sanki bir filmin sahnelerinde yaşıyor gibiyiz!
Bir ipin üzerindeki cambaz gibi Türkiye şu sıralar. Bu işi bakanlık iyi yönetiyor. Fahrettin Koca’nın kan çanağına dönmüş gözlerinden çabasını anlayabiliyorsunuz zaten… Ama artık iş bakanlıktan ziyade bize düşüyor.
Öncelikle şu ‘tatil’ kelimesini kullanmaktan vazgeçelim…
Defahatle söylendiği gibi bu sizin gezmeniz için verilen bir tatil değil, önlem için evde bulunmanızı dikte eden bir karar! Bu karar sayesinde büyük bir aşama kaydedecekken büyük bir kaosa yol açmayın lütfen!
İtalya’da durumun bu kadar kötü hale gelmesinin yegâne sebeplerinden birisi, çocuklarının okullarına ara verilen ailelerin sosyal yaşamlarına ara vermemesiydi.
Okula gitmeyen çocuklarının ellerinden tutup kafelere, alışveriş merkezlerine, sosyal alanlara giden aileler şu an bu şahsi kararlarının bedelini OHAL ile ödüyor.
İtalya çökmüş denilebilecek bir vaziyette…
Artık hastaneler hasta alamayacak duruma geldi. Ve okuduğumuz haberlere göre doktorlar hastaları arasında tercih yapmak zorunda kalıyor. Bazı hastalar gözden çıkarılıyor. Bu ne demek anlayabiliyorsunuz değil mi?
Şu gözden çıkarma hadisesinin bizim ülkemizde yaşandığını düşünün! Düşüncesi bile tüyleri diken diken etmeye yetiyor. Bunları bilip, “Aman canım bize bir şey olmaz. Dur şimdi coronalı komik video atacağım size” demeye devam etmeyin!!!
Dün sabah İtalyan bir doktorun paylaşımını okudum. Şöyle diyor bir yerde; “Yaşlı hastalar ölmeden önce ağlayarak bize yalvarıyorlar. En yakınları ile vedalaşmak istiyorlar. Tek başına ölmek istemiyorlar. Yakınları ile kamera aracılıyla vedalaşıyorlar. Ölmeden önce bilinçlerini kaybetmiyorlar, komaya girmiyorlar; can çekişiyorlar, boğuluyorlar, her şeyin farkındalar… Genelde karı koca aynı gün ölüyorlar. Çocukları torunları uzaktalar. Bu hastalık gripten çok çok daha ağır geçiyor. İnanın çok çok daha farklı. Lütfen ona grip demeyin. Alakası yok. Hastalar en az 7 gün 10 gün evde kalıyor. Kimseye bulaştırmak istemiyorlar. Ateşleri çok yüksek… Ağırlaşınca geliyorlar çünkü artık dayanamıyorlar boğulma hissine. Nefes alamıyorlar. Oksijene ihtiyaçları var.”
Tek nefeste okudum paylaşımın bu kısmını.
Dehşet verici!
Şu sıralar en büyük duamız; “Şu sahneler bizim ülkemizde yaşanmasın” oluyor. Ama işte yaşanmasın istiyorsak her anlamda tedbiri elden bırakmamalıyız.
Yaşlılarımıza bunu en iyi biz anlatırız.
Şu süreçte onların evden zorunlu olmadıkça çıkmamalarını sağlayalım.
Bunlar ilerleyen süreçte hayat kurtaracak adımlar emin olun. Mesela Diyanet’in aldığı camiye gitmeme kararına eminim uymayanlar olacaktır. Bu yüzden sabırla neyin ne olduğunu yaşlılarımıza anlatmamız gerekiyor.
Yoksa bizi de corona değil bilinçsizlik öldürecek!