Bizden başlayalım;
Ülkemizde yıllar sonra yakalanan ekonomik ve siyasi refah-huzur ortamı; Gezi olayları ile provoke edilmeye başlarken, tam acaba mı demeye başladığımız ve her daim karşısında olduğumuz açılım politikası, PKK’nın şehirleri işgal ve hendek politikaları ile yerle bir oldu.
Üç darbe girişimi ki sırası ile MİT, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz FETÖ darbe denemelerinde yüzbinlerce insanımızın etkilendiği ve etkilenmeye devam ettiği bir katliam denemesi.
ABD ve AB’nin ön ayak olduğu ve Asya Piyasaları üstünden Sudilerin ve aveneleri BAE’nin ayakıcılıkları ile gerçekleştirilen Döviz Kuru Krizi.
ABD ve AB’nin terör seviciliği politikaları sonucu PKK’ya on binlerce tır ve uçak dolusu silah, para, mühimmat bağışı ve terör eğitimi desteği verdi, veriyor.
Ortadoğu’da;
ABD ve AB’nin desteği ile Mısır’da darbe oldu. Binlerce insan öldü ve yine binlercesi hapiste.
Normalde birbirinin düşmanı olan Suudi Arabistan ve İran bile bu darbeye ve darbecilere büyük destek verdi.
İran; Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Bahreyn’de ve Lübnan’da yayılmacı politikalar izleyerek işgaller yaptı.
Karşısında aynı bölgelerde Sudi Arabistan’da aynı işlere kalkıştı. Çatıştılar, çatıştırıldılar.
İkisine de ABD ve AB’den ses çıkmadı, hatta alttan alttan desteklediler.
Sonuç’ta Irak, Suriye, Lübnan, Yemen’de sözde Sünni-Şii savaşı çıkardılar. Bilenen 1 milyon insan öldü, 10 milyon insan mülteci duruma düştü.
Rusya, Suriye’de PKK’nın terör organizasyonuna anayasa yapıp, kurumsallaştırmaya çalıştı, Esad’ın en büyük destekçisi olmaya devam ediyor.
Avrupa’da;
Irkçılık, İslam düşmanlığı zirveye çıkartıldı. Gündelik hayatta metro’da, sokakta Müslüman kadınlara ve insanlara hakaretler, darplar, ibadethanelere, camilere kundaklama ve saldırılar.
Avrupa Birliği, mültecileri insan dahi saymıyor. Avrupa ülkelerinde fanatik, ırkçı partilerin oyları yükseliyor, bu oran Macaristan’da zirve yapıp %60’a dayanıyor.
Mültecileri tekmeleyen, döven, çıplak halde sınır dışı yapan, Akdeniz’de mülteci botlarını batırıp, insanları öldüren ülkelerin bu fiillerinin faili olan asker ve polisleri halklarının gözünde kahraman oluyor.
İngiltere, AB’den çıktı. Liberal-Kapitalist Sistem sahipleri hükümranlıklarına ortak istemiyorlar.
Rusya, yeni NATO üyesi olan Karadağ üstünde nüfuzunu devam ettirmek isterken, Ukrayna ve Gürcistan’ı da boş bırakmıyor.
Almanya’nın başı, ırkçılık dışında, ABD’nin talepleri ve NATO üstleri ile ilgili olarak ta dertte ve dertte olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Fransa Avrupa Ordusu kuralım dedi, ardından Paris karıştı. Sadece Paris değil, deniz aşırı sömürgeleri de bu olaylardan nasibini aldı, almaya devem ediyor.
İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın konuşmaya mecalleri yok ama vatandaşları daha ne kadar dayanacak göreceğiz.
ABD’de;
ABD Demokratlar, Cumhuriyetçiler, Evangelistler, Pentagon ve Latin Amerikalı göçmenlerin yanında kasırgalar ve yangınlar ile de uğraşıyor, daha uzun sürelerde uğraşacaklar gibi görünüyor.
Dünyada hemen her coğrafyada savaş, iç savaş, terör yâda bunların tamamının her an olabilme tehlikesi var.
Kimse güvende değil, bu şartlarda olabilecek gibi de görünmüyor.
Dünyayı önümüzdeki süreçte daha sıkıntılı günler bekliyor gibi görünüyor. Her ülke kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederken, hiçbir insani değeri düşünmüyor.
Bunun kısmi istisnalarından birisi, bizim ülkemiz elhamdülillah.
Çünkü, tüm bu karmaşada tam ortada ve hedefte olan bir ülke olmamıza rağmen, insani değerleri korumada ve insanlık adına yapılması gerekenleri hem yerelde hem de uluslararası arenada yapmaya çalışıyoruz da ondan.