Coğrafya eğitimi ve coğrafya branşının geleceği hususun da Milli Eğitim Bakanlığının derse yönelik yapılandırma faaliyeti hususunda akademik camia ve eğitimcilerle görüştüğümde bir takım problemleri kaleme alma ihtiyacı hissettim. Eğitime yönelik kaliteli çalışmaların olduğu su götürmez bir gerçek… Bu bilim dalına gönül vermiş bir Coğrafya Eğitimcisi olarak bu sorunu dile getirmek ve bu anlam da çözümün bir parçası olmakta; bir vatandaşlık görevimiz olsa gerek…
Coğrafya eğitiminin tarihsel bağlamından hareketle, daha öncesinde tabiat bilimlerinin niteliği hususunda birçok bilim insanının çalışma sahasının tabiat bilimleri olduğunu görüyoruz. Çünkü tabiatın kendi iç dinamiği ve beşeriyetin doğal süreçler içerisinde yer alması bu bilim dalının önemini bir kez daha ortaya çıkarmakta ve bu bilim dalının niteliğinin eğitim sisteminde yerinin iyileştirilmesi bir zorunluluk gibi gözükmektedir.
Akademik camia ve bu bilimin eğitim sisteminde; yeri hususunda, eğitimcilerle görüştüğümüz de ne yazık ki gelinen nokta da ciddi memnuniyetsizlikler söz konusu… Şöyle ki ülkemiz de bir dersin niteliği ve önemi sınav sitemi üzerinden değerlendirilmekte, sınav sitemindeki soru sayısının niteliksel olarak değeri bu bilime verilen değerin azalmasında, eğitimdeki nirengi noktasını kaybetmesine neden olmaktadır.
Özel eğitim kurumlarında görev yapan, kendisini bu anlam da coğrafyanın öğretilmesine adayan eğitim neferleri ve diğer yandan devlet okullarında görev yapan eğitimcilerin bu dersin seçmeli dersler grubuna taşınması, Özel Eğitim Kurumlarında yer alan öğretmenlerin ise soru sayısının az olmasından kaynaklı coğrafya eğitimin zorlaştığını, öğrencilerin bu bilim dalına yönelik istek ve çabalarının azaldığı konusunda ciddi anlam da söylemleri söz konusu…
Akademik camia da ise bu branşın atanması hususunda yetersizlikten ya da alımların az olması Üniversite tercihleri esnasında bu bilim dalın da kendini yetiştirmek isteyen öğrenci sayısının azlığı da ayrı bir mevzu bahis konusu…
COĞRAFYA EĞİTİMİ NİÇİN GEREKLİ?
Bütün bilim dalları elbette önemli, hiçbirinin etkisi yadsınamaz. Zaten şu gerçeği ifade etmek gerekecek bütün bilimlerin birbiri ile bağlantısı, beşeriyetin kendi iç dinamiğin deki yeri yadsınamaz elbette.
Coğrafya eğitiminin gerekliliği hususunda; baştan şunu ifade etmeliyim ki, bir örneklem üzerinden gidecek olursak; vatan topraklarını tanımayan, gıda vatanını bilmeyen, yeşil vatan ve mavi vatan alanlarından uzak bir neslin yetişmesi ne yazık ki gelecek adına iyi bir sonuç getirmeyecektir. Vatan toprakların da yer alan değerlerin, bir dağlık kütlenin bir ovanın bir ormanın ya da bir ülke için bir denizin varlığını ve bu anlam da bu vatan toprakların da yer edinen iklim şartlarından bihaber yetişmek, gıdanın yetiştiği alanların varlığı kavramayan bir gelecek inşa etmek; toplumların geleceği açısından risk barındırmaktadır.
Beşeriyetin kendi içindeki dinamikleri olan; ticaretinden turizm, sağlıktan sanayiye, tarımdan spora kadar birçok alanda olduğu gibi, çevre bilincinin oluşmasında büyük etkiye sahiptir. Diğer taraftan doğal afetlerin etki ve seyrini duymamış, fay hatlarının varlığından habersiz ve bir deprem esnasında yapılması gerekenleri bilmeyen, bir sosyolojik bulgu ile karşılaşmakta bu bilimin gerekliliğini ve önemi hususunda kıymetinin artırılması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Toprak bilincinin olmadığı; bir sosyolojik bulgu, coğrafya eğitiminin gerekliliği hususunda önem arz etmektedir.
Sağlıcakla kalın…