Seni büyütüyorum ey çocuk
Dünyanın karşısına çıkmak için
O yüzdendir gayretim, çabam
Ekmeğin helal olsun isterim
Yeter namusuna, şerefine
Benim alın terim
Süslenip gelse de çağ
İnanma önüne çıkan her şeye
Damarında atalarının kanı
Ruhunda destanlar var senin
Kanma yapma güllere
Bağrında saklı gülistanlar var senin
Şimşekler gibi olmana gerek yok
Güneş gibi usulca yol al
Aydınlat gökyüzünde
Gündüz arzı, gece ayı
Getirmeyesin aklına asla
Bu yolda durmayı
Şu bayrak dalgalansın
Bu ezanlar dinmesin diye
Alfabeden elifbadan başla
Artık ikisi de bizim
Hiçbir zaman unutma sen
Çifttir dili sevgimizin
Büyü, ister asker ol
İster marangoz
Çalış, mesleğinde en iyi ol
Haramdan, haramzadeden uzak dur
Merhametin, adaletin ağına düşsün
Kötüye, kötülüğe tuzak kur
İçlerinde çocuk sesleri cıvıl cıvıl yayıldığı zaman bambaşka bir anlam kazanır evlerimiz. Çocukların yüzlerinde beliren o masumiyet, çiçeklerden derilmiş bir baharın yaprakları gibi gelir bana. Günlük yorgunlukları, dünyada olup biten tüm olumsuzlukları siler atar bir çocuğun o masum yüzüne baktıkça. Bir çocuktan daha güzel bir hayal kurulamaz bence bu âlemde. Çünkü çocuklar anne babanın yarına dair umutlarıdır. Çünkü çocuklar bir ülkenin geleceğidir. Çünkü çocuklar bir milletin atiye taşıdığı bayrağıdır.
Toplum olarak çocuklarımızın en iyi şekilde yetişmelerini sağlamak, en önemli görevlerimizdendir. Ailede başlayan bu görev, okulda ve sokakta devam eder. Ailenin modern zamanlarda değişen çehresinin çocuklarımızın doğru yetişmesinde problemler doğurduğu yadsınamaz. Çekirdek aileye yöneliş, evlerimizden nine dede varlığını kaldırırken, annenin de çalışmaya başlamasıyla çocuklarımızı ya bakıcı eline terk etmeyi getirdi ya da değişken insanların elinde tedirgin bir hayat sunulmasına yol açtı. Bu da çocuklarımızın aidiyet duygusunu olumsuz etkiledi, anne babaya olan ihtiyacını giderememe stresini, bizzat onlara karşı saygı erozyonuna sebep oldu. Merhamet hissini de geliştirmekte zor bir hale getirdi. Bunlar ailedeki sorunların çocuk üzerinde belirenlerinden sadece birkaçı. Okullarımızda da bir türlü düzeltilemeyen meseleler yine çocuklarımızı eğitmede ve yarına hazırlamada büyük zafiyetler oluşturuyor. Burada büyük bir disiplin sorunu ve sorumluluk vermede eksiklerimiz var. Sınıf geçmenin çok kolaylaştırılması, öğretmenin saygınlığının korunmaması, okulun bir öğrenme eğitilme yeri olduğunun çocuğa tam anlatılamaması bu sorunların başında geliyor. Çocuklarımız okula istekle ve heyecanla nasıl gelir? Sorusuna kafa yorup, onlara okulun gerçek manada ne olduğunu gösteremiyoruz. Bu büyük bir kayıp olarak bizim hanemize yazılıyor. Bu olumsuzluklarla sokağa çıkan çocuklarımız büyüyüp birer genç olduklarında çevreleriyle kurdukları ilişkilerde zorlanıyorlar ve agresifleşiyorlar.
Trafikte, toplu vakit geçirilecek yerlerde, karşı cinsle olan ilişkilerinde istenmeyen tavırlar ortaya koyuyorlar. Ve birçok suça karışıyor, hırsızlıktan cinayete, kötü alışkanlıklar edinmeye kadar pek çok olayın failleri oluyorlar. Burada oturup, toplum olarak, aile olarak ve devlet olarak ne yapabilirizin derdine düşmeliyiz. Milli eğitimimizde okuma süresinden derslerin içeriğine kadar büyük bir reform yapılması gereği çok açık bir şekilde önümüzde duruyor. Çocuklarımızın eğilim ve becerilerine göre bir branşlaşmayı eğitim sistemimize sokmamız lazım. Milli ve dini değerlerimiz üzerinden dersler koyup, onları yerli düşünmeye sevk etmemiz gerekli şeylerin başında gelmeli. Tarihimiz, kültürümüz, örfümüz, âdetimiz hiçbir bağlantıyı koparmadan çocuklarımıza ve gençlerimize doğru bir şekilde aktarılmalı.
Geçmişteki büyüklerimiz, siyasi, dini, edebi alanlarda eser bırakmış, bir döneme damga vurmuş, bu millete hizmet etmiş kim varsa tarafsız bir dille ve ders alınacak bir tabloyla anlatılmalı. Ayrışmalardan uzak, birleştirici bir dille dünle kopardığımız bağlar yeniden onarılmalı ve geleceğin rotası milim sapma yapılmaksızın yeniden çizilmelidir.
Bu yazdıklarımın muhatabı başta kendim olarak toplumdaki bütün yetkili, etkili kişilerdir. Ailede anne baba, nine dede, sokakta muhtarlar, esnaf, yaşlılar orta yaşlılar, camide imamlar, cemaatin bütünü, devlette Cumhurbaşkanı, bakanlar, belediye başkanları, valiler, kaymakamlar, okulda müdürler, öğretmenler… Bu liste uzar gider ama yanlışlıklar daha fazla uzatılmadan “zararın neresinden dönersek, kardır” anlayışı ile yepyeni adımlar atmaya başlamak lazım.
Dünya farklı bir yere doğru gidiyor. Ekonomik krizler, ırkçı kaynaşmalar, dini provokasyonlar, savaşlar her geçen gün büyüyerek sınırlarımızı zorluyor. Bütün bunların üstesinden gelebilecek bir ferasete ve milli bir duruşa ihtiyaç her zamankinden fazla. Öyleyse haydi bir gayret…
Sevgiye kalın.