Dünya çocukları geçtiğimiz Pazar günü çocuk hakları gününü kutladı. Günümüzde savaşların gölgesinde doğan ve büyüyen çocukların halini düşündüğümüzde bu günü kutlayabilen çocukların ne kadar şanslı olduklarını düşünmeden edemiyor insan. Tabi bu günü kutlayamayan belki de kutlamaya hakkı olmayan, böyle bir günden bile haberi olmayan çocuk gelinleri, çocuk işçileri, ışıklarda mendil satan çocukları, mülteci çocukları da unutmamak gerek.
Peki nedir bu çocuk hakları?
Çocukların eğitim, sağlık ve barınma hakları, fiziksel, psikolojik ya da cinsel sömürüye karşı korunma gibi temel hakların tümü olarak tanımlanmış.
İlk defa 1954 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde 193 ülkenin imzasıyla çocuk hakları sözleşmesi kabul edilmiş ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu UNİCEF kurulmuş. Türkiye’de ilk defa 1924’te çocukların korunmasına yönelik çalışma yürürlüğe girmiş.
Dünyadaki güçlü ülkeler ekonomik ve siyasi çıkarları için önce savaşlar çıkarıyorlar, çocukların üzerine bombalar atıp evlerinden, ailelerinden, canlarından ediyorlar. Onların temel hakları olan yaşama, barınma, eğitim haklarını ellerinden alıyorlar. Sonra da güya çocuk haklarını korumak için fon kuruyorlar, çocukların haklarını savunuyorlar. Hepsi vicdanlarını rahatlatmak ve dünyaya şirin görünmek için.
Ortadoğu’daki çocukların hali ortada. Her gün üzerlerine bombalar yağıyor. Savaşta ölen çocuklar yaşayanlara göre şanslı. Çünkü yaşayanların hiç yüzü gülmüyor. Evlerinden, yurtlarından oluyorlar. Mülteci çocuklar olarak çadır kamplarda bitmek bilmeyen açlık ve yoksulluk içinde yaşamaya çalışıyorlar.
Türkiye’deki çocukların durumuna baktığımızda araştırmalar gösteriyor ki istismara uğrayan, küçük yaşta çalıştırılan, küçük yaşta evlendirilen çocukların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Aile Bakanlığı’nın araştırmalarına göre son 3 yılda Türkiye’de 18 yaşını doldurmadan evlenen kız çocuğu sayısı 130 bin.
Çocuk işçiler arasında yapılan araştırmada 6-17 yaş grubunda çalıştırılan çocuk sayısı 15 milyon 274 bin.
Rakamlar insanı hayrete düşürüyor değil mi? Üstelik bunlar kayıt altına alınabilenler. Bir de kayıt altına alınamayanları düşünürsek rakamlar belki de iki katına çıkacak. Bu çocuklar arasında bizim çocuklarımız yok diye sevinemeyiz. Onlar da bizim çocuklarımız. Bu rakamların daha da artmaması için toplum olarak duyarlı olmalıyız. Üç maymunu oynamamalıyız. Çevremizde, komşumuzda, akrabalarımızda, çocuklara yapılan bir yanlış gördüğümüzde yetkililere bildirmeliyiz. Bu hepimizin insanlık ve vatandaşlık görevi.
Savaşları bitiremeyiz elbette ama savaş mağduru çocuklara kucak açmalıyız. Suriye’deki iç savaştan kaçan, ülkemize sığınan ailelerin çocuklarını dışlamamalıyız. Onlar da istemezdi evlerinden yurtlarından olup başka bir ülkede sığıntı olarak yaşamayı. Onlar, çocukların en temel hakları olan barınma ve eğitim haklarından bile yararlanamıyorlar. Bu haklardan yararlanabilenler şanslı sayılıyor. Bir de çocuklarımıza hoşgörüyü öğretelim. Kendinden olmayanı dışlamamayı, insanı insan olduğu için sevmeyi.
Son günlerde çok tartışılan cinsel istismar düzenlemesi komisyona geri çekildi. Düzenlemeyi okumadan, incelemeden tepki verenler, özellikle ana muhalefet bu konuda insanları gereksiz yere kışkırttı. Oysa ki tepki gösterenler CHP’nin galeyanına gelmeden önce düzenlemeyi okuyup araştırsalar iktidarın tecavüzcüleri korumadığını anlayacaklar. AKP neden böyle bir şey yapsın? Bundan ne çıkarı olabilir ki ? böyle bir şey toplumun tepkisini çekmekten başka ne işe yarar? Devlet çocukların haklarını korumakla yükümlüdür, onların haklarını çiğnetmekle değil. Bunun bilincinde olan bir devletimiz var.
En çok doğu bölgelerinde örneğini görebileceğimiz 18 yaşından küçüklerin yaptığı evlilikler sonucunda mağdur olan aileler var. Bunlar taciz ya da tecavüz sonucu evlenenler değil. Karıştırılan nokta bu. 18 yaşından küçük bir kızın veya erkeğin evlenmesi rızasıyla da olsa kanunen çocuk istismarına giriyor. İstismar kavramı geniş bir kavram. 18 yaşından küçük bir çocuğun bir işte çalıştırılması da istismar, kendi rızasıyla olsa bile evlenmesi de istismara giriyor.
Bu düzenlemeyle, tek seferlik, geleceğe yürütülemeyecek, küçük yaşta evliliklerden dolayı mağdur olan eşi hapiste kendisi de çocuklarıyla yalnız kalmış olan kadınların mağduriyetini gidermek amaçlanıyordu. Şu an cezaevindeki 3 bin kişiyi kapsayan, şu an davası devam eden ve bundan sonra yaşanacak taciz veya tecavüz davalarını kapsamayacak olan bir düzenlemeydi. Ancak toplumun bazı kesimlerinin bu konuyu kullanarak bir iç karışıklık çıkarmaya çalışması sonucunda düzenleme komisyona geri çekildi. İyi de oldu. Böylece toplumda kaos çıkarmaya çalışanların ekmeğine yağ sürülmemiş oldu. Bundan sonraki süreci izleyip göreceğiz.