Cirmin kadar cürmün olur! Hadi oradan

Musab Seyithan

Merhum Necip Fazıl üstadın; “CHP’nin iktidar olması, Bizans’ın hortlamasıdır” dediği siyasi kadronun toy genel başkanı Özgür Özel; “Ya aklını başına alacak, ya da biz onun aklını başına getireceğiz demiş, Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’e… Hem de gözlerini fıldır fıldır sağa sola fırlatarak… Breh, breh, breh…

Olay ne? 10 Kasımda Tuzla Piyade okulunda üç teğmen M. Kemal’in resmini takmamışlar. Dört teğmen de takmaları için ısrarcı olmuş ve aralarında tartışma çıkmış. Hepsi bu kadar. Gardırop Atatürkçülerine göre bu bir skandaldır. “Sen olmasaydın, biz olmazdık” diyerek tanrılaştırdıkları fanilerle ilgili en ufak ihlal karşısında aslan kesilenler, İslam’ın mukaddeslerine en ağır hakaretleri ve tahrifleri yapanlar kendileri olunca, kuzu postuna bürünmektedirler.

Cumhuriyet devrimleri” adı altında yaptığınız zulümleri ne çabuk unuttunuz? Camileri ahır yaptığınızı, ezanın aslını 18 yıl susturduğunuzu, Kur’an okumayı yasaklayıp öğretenleri karakollarda dipçiklediğinizi, öğretmekte ısrar edenleri Konya’da olduğu gibi ipte sallandırdığınızı, şapka giymeyenleri Rize’de olduğu gibi astığınızı, cenaze yıkamaya hoca bulamayacak kadar toplumu dinî değerlerden uzaklaştırarak cahil bıraktığınızı ne zaman unuttunuz? Toru topu bir faninin resmini takmamışlar, bunu abartıp da; “Ya aklını başına alacak, ya da biz onun aklını başına getireceğiz” diyerek boyundan büyük laf etmenin ne anlamı var? Allahu a’lem elinizden gelse, bu üç teğmeni size verseler “niye yakanıza resmi takmadınız” diye, bir zamanlar şapka giymeyenlere yaptığınızı yaparsınız.

Ben biliyorum ki sizi bu denli şımartan ve bu tür beylik laflar ettiren, 5816 sayılı koruma kanunudur. Hiçbir medenî ve demokrat ülkede olmayan, hiçbir hukuk düzeninde bulunmayan “kişiye özel kanun” bizde var. Bir de diktatörlüklerde olur. Milli kahramanlar kanunla korunmazlar, milletin kalbinde yerlerini alırlar. Ancak diktatör yönetimlerde diktatörler kanunla korunurlar. Eğer çakma değil de, hakiki demokrat ve hukuk devleti gönüllüsü iseniz, 5816 sayılı kanunun kaldırılması için uğraş verin. Kanun teklifi sunun. Sosyal demokrat gazeteci ve kanaat önderleriniz her platformda bunu dile getirsin. Yüreğiniz yetiyorsa yapın bunu…

Ama buna yüreğiniz yetmez ve yapamazsınız, daha doğrusu yapmak istemezsiniz, işinize gelmez. Bu kanunla yapılan zulümler sizin hoşunuza gider. Sahte kutsallarınızı bununla koruma acziyeti size izzet gibi gelir. Yücelik sizin neyinize? Süfli değerlerle yücelerde olduğunuzu zannedersiniz. Mankurtlaştırdığınız bütün kafalar da böyle düşünür.

Bütün bunlara rağmen eski Türkiye’deki gücünüz kalmadı. Bir zamanlar seçilmiş milletvekili olan Merve Kavakçı’yı, başörtülü diye meclise sokmadınız. “Bu kadına haddini bildirin!” komutu ile hep birden diktatörleştiniz ve dışarı attınız. Yeni Türkiye’de de “Meclise başörtülü milletvekili giremez, bu laikliğe meydan okumaktır” diye önce çok uludunuz. Diş gösterdiniz. Sizin gözde generallerinizden Şener Eruygur’a; “Kes lan!” diyerek, irtica soslu konuşmasını giderayak bakanlar kurulu toplantısında yapmaya çalışırken boğazına tıkayan yiğit Başbakan, hem de o günün Cumhurbaşkanı, kart laik Ahmet Necdet Sezer’e rağmen; “Bundan sonra başörtüsü bütün kamusal alanda serbesttir” ilanını yaptıktan sonra “Başörtülülere karşı çıkmak suretiyle seni güçlendirmeyeceğiz” diyerek çark edip, bükemediğiniz bileği öpmek zorunda kaldınız. Gösterdiğiniz dişlerinizi de ısırmadan ağzınızda gizlemek mecburiyetine düştünüz. Hiçbir şey yapamadınız.

Gözlerini fıldır fıldır döndürerek Milli savunma Bakanına “Ya aklını başına alacak, ya da biz onun aklını başına getireceğiz” diyen Özgür’ü, eşekten düşmüşe döndürmek için Sayın Reis’in yerinde ben olsam -kaça mal olursa olsun, ne derlerse desinler- ağırlığımı koyarak o üç teğmenin kılına dokundurmam. 10 Kasımlarda yakaya Atatürk resmi takmamak suç mu? Hangi kanun maddesinde yazıyor? Kemalistlerin insan fişleme turnusolü ve dayatmasından başka ne ki?

21 Mart 2014 günü Ağrı Hani’de düzenlenen nevruz mitinginde yaptığı konuşmasında PKK sempatizanı Sırrı Sakık, Kürtlere karşı zulüm politikaları uyguladılar, Ağrı'da isyanlar, Dersim'de katliamlara neden oldular. Gidip katliamları yapanlar Mustafa Kemal'in askerleri ve İsmet İnönü'ydü. İt sürüleri, siz Mustafa Kemal'in değil askerleri generali olsanız ne yazar. İt sürüleri. Haddinizi bileceksiniz bu halka saygı göstereceksiniz demişti. Bu sözler karşısında her platformda “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen CHP’liler adeta dillerini yuttular. Hiçbir mitinginde, resmi veya gayri resmi toplantılarında Türk bayrağı ve Atatürk resmi bulundurmayan, onun yerine Apo’nun posterlerini sallandıran dünün HDP’sine ve bugünün DEM partisine -oylarına tav olarak- hep dostluk eli uzatan, şu günlerde de ittifak veya işbirliği flörtleri yapan Özgür, PKK’nın siyasi kanadına güvercin, ama sadece kâğıttan bir resmi yakalarına takmadığı için üç teğmene ise kartal kesilmekte.

Buna ne demeli? Hadi ordan! Hadi ordan!

Bildiğini ardına koyma. Cirmin kadar cürmün olur. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Azdan az gider, çoktan çok! Artık bu ülkede “Namuslular da, en az namussuzlar kadar cesur olmalı” ve olacaktır.