Depremlerin ölüm ve yıkımlara yol açması ne kadar acı bir olaysa, insanların iç dünyalarında vicdanları harekete geçirmesi, yardımseverlik duygularını tetiklemesi de o kadar mutluluk verici. 6 Şubat tarihinde sabaha karşı 10 ilimizde meydana gelen depremin enkazı birçok dramların yaşanmasına sebep olduğu gibi, gözlerimizi yaşartan birçok muhteşem davranışların yaşanmasına da sebep oldu. Millet olarak depremlerin bu her iki sonucundan da ders çıkarmamız gerekir.
Asrın felaketinin yol açtığı fay hatları bir başka açıdan yüreklerde vicdanları harekete geçirdi. Bunu bir Batılının şu tespitinden daha iyi buluyoruz. “Bizim gibi ülkelerde insanlar felaket bölgelerinden kaçarken, Türkiye’de yardım araçları felakete doğru koşuyordu.” Onun anlamakta güçlük çektiği gerçek şu: “Doğuda bir Müslümanın ayağına bir diken batsa onun acısını Batı’daki Müslüman işitmeli ve paylaşmalıdır.” İşte bu Son Nebi’nin Mübarek sözüyle yardımlar akıyor, deprem bölgesine.. Bu son deprem, hem bütün dünyada yürekleri acıttı ve hem de İslam dünyasında kardeşlik ve iman bilincini pekiştirdi, tahkim etti.
Bu yazıyı yazdığım sırada bir televizyon ekranında canlı bir yayın vardı. Hatay’da bunca yıkıntıya rağmen, bunca yakınını kaybetmiş olmasına rağmen mübarek bir annemiz hamur işi yemekler yapmış, depremde büyük yararlılıklar gösteren askerimize ve polisimize ikram etmek için getiriyor. Bir taraftan da Allah devletimize zeval vermesin! diye dua ediyor. Devlet nerede? Devlet organları nerede? Diye soran art niyetli insanlara merhamet ve metanet yüklü Anadolu kadını, olay mahallinden devlet burada dercesine söz ve davranışlarıyla cevap veriyor.
Elbette, depremin görünmeyen gizli kahramanları var. Bunlar sivil toplum kuruluşları, hayır cemiyetleri.. İlk günlerden itibaren deprem bölgesinde… Kimin neye gücü yetiyorsa, imkânları ölçüsünde oraya koştu. Hem insanımızın acil ihtiyaçlarını karşılıyorlar ve hem de onların kırık yüreklerine dokunarak büyük bir manevi onarım faaliyeti yürütüyorlar. Onlar, ne sosyal medyada ve ne de diğer haber organlarında görünmüyor. Bu işi, hasbi olarak yerine getiriyorlar. Çünkü hayratla ilgili işleri Allah rızası için yapıyorlar, reklam ve gösteriş için değil. Bir de Konya belediyeleri gibi kuruluşlar var ki, tekrar şehirleri adeta yeniden işler hale getirmek için gece-gündüz çalışıyor. Şehrin su, kanalizasyon işlerini ayağa kaldırıyor, bir taraftan yemek, barınma, sağlık ihtiyaçlarının yanında çocuklar için kolayca travmaları atlatsınlar diye psiko-sosyal destek programları uyguluyor. Elbette bunları tarih yazacaktır, ama birileri de bunları yazmalı.. Milletimizin asaletinin, misafirperverliğinin, paylaşma ve yardımlaşma ahlakının hala canlı bir şekilde yaşadığını el âleme göstermeli.. Bunları, bizden sonra gelecek nesillere muhteşem miras örnekleri olarak bırakmalı..
Sonuç olarak, Rabbim her türlü afetlerden korusun.. Yardımsever milletimiz, kıyamet sabahına kadar var olsun. Mübarek ramazan ayının gölgesinin üzerimize düştüğü şu günlerde bunalan yüreklerimize sekine insin ve yüreklerimiz huzur bulsun. “Bir musibet bin nasihatten evlâdır” sözünün gereğini ders çıkarmak suretiyle yerine getirelim. Depremin yaralarını bir daha açılmamak üzere devlet-millet işbirliğiyle yeniden güçlü bir şekilde saralım.