İnsan hata yapmaya müsait bir yaradılışa sahiptir. Hata yapar pişman olur sonra tekrar hata yapıp sanki daha önce hiç pişman olmamışcasına tavırlar takınır . Özürler diler adımlar atar .Sonra kalpler kırar ,pişman olur da dalgalı denizler gibi çoşarız ; bazen de dingin sular gibi her an çoşmaya hazırdır.İnsan yine aynı insandır vesselam
Özür dilemek çok basit gibi görünen , ama hayatın en zor adımı nedense ve yapılan özürleri kabul etmek bütün mesele ...evet hayatımızın bir parçasıdır özür ,buraya kadar hiçbir sorun yok ; ancak bunların ne zaman, nasıl, hangi yolla yapılması gerektiğini iyi bilmiyoruz sanki. Eldeki bu yardımcıyı faydalı yerde kullanıp, cimrilik etmemek ve kıymetli eşinin gönlünün onarılmasını geciktirmemektir asıl mesele
Eşler arası iletişimin güçlenmesinde, sorunların çözümünde en etkili sözlerden biridir zira özür dilemek. Yaptığı yanlışa pişman olmak evlilikte eşler için adeta hayat kurtaran can simitlerindendir. Evlilikte yanlış yapıldığında yanlış yapan eşin özür dilemesi çok önemli ve anlamlı ...Düşünsenize kendisinden özür dilenen eş, anlaşıldığını hissediyor. Uzlaşıldığını algılıyor. Hata varsa ve bu eşi tarafından anlaşıldıysa kişi eşi tarafından kabul edildiğini ve ilişkide kendisinin de var olduğunu hissediyor ve rahatlıyor.Buraya kadar herşey güzel ancak asıl üzrinde durmak istediğim konuya değinmek istiyorum.Sorun yine burada başlıyor.
Hal böyleyken birçokları için özür dilemek neredeyse dünyanın en zor işi pozisyonunda. Oysa Kültürümüzde ve dini anlayışımızda hatalarımıza pişman olmak var. Rabbimize borçlu olduğumuz, pişmanlığımızı tövbe ile ortaya koyma günlük yaşantımızın içine sinmiş olmasına rağmen kuldan özür dilemek niçin zor gelir?
Bazen sırf özür dilenmediği için tartışılır, küçük meseleler sorun haline getirilir. Kişi, eşinin yanlış davrandıktan sonra vurdumduymaz tavırlarına içerler ve kavga etme eğilimi gösterir. Her ne nedenle olursa olsun şeytanın kişiye zorlaştırdığı özür dileme erdemi aslında evliliğin insana verdiği manevi terbiye yolunda bir tuğladır. Evlilik öncesinde kendi kendine her şeyini serbestçe yapabilen, kimseye hesap vermek zorunda olmayan birey; yuva kurduktan sonra alttan almaya, gönül almaya, Allah için eşini hoş görmeye başlar ve manevi gelişimine hız kazandırıyor.Aslında büyüklerimiz Allah dostları ne güzel söylemiş ; İncinmek İstemiyorsan İncitme
Ama gelin görün ki bu nefis elinden çekiyor insan. İncittkçe incitiyor.Gururun sonsuz inadında kavruluyor sonra...Yunus’un sözleri derman oluyor bize
Yunus Emre yi bir anlayıverseydik yol edinseydik yolunu ; Bir kimsenin gönlünü kıranın iki dünyanın da kötü kişisi olduğunu dile getirdiği “Gönül Çalab’ın tahtı,Çalab gönle baktı,İki cihan bedbahtı, Kim gönül yıkar ise…sözünü hafızamıza nakşetseydik.
Canlar anne baba ve çocuklar bir gönül gibidir. Birinin gönlünün kırılması aileyi olumsuz etkiler. İşte sosyal hayatta ve özellikle ailede özür dilemek hatanın telafi edilmesinin ilk adımıdır.
Eşler arası diyalogta “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de öyle davran” düşüncesi insanın yaptıklarının farkına daha iyi varmasını sağlar. Bu prensip aslında şu gerçeği telkin etmektedir: İncinmek istemiyorsan ilk adım, incitmemektir. Özür dileyecek davranışlarda bulunmamaktır. Eşler bu düşünce tarzını evliliklerine hakim kıldıklarında hataların telafisi için ne gerekiyorsa yapmaya hazır hale gelirler. Çünkü kimse incinmek istemez.
Ama niçin zor bu özür
Bakıyoruz iki taraf da özrü eşinden bekliyor Çünkü anlaşmazlık devam ediyordur ve iki taraf da kendisinin haklı olduğu kısma odaklanmıştır. Fakat çiftlerden birinin yanlışı veya haksızlığı barizken öteki hala özür dilemekte ağırdan alıyorsa özür bekleyenin, eşine bu beklentisini kırıcı olmadan bildirmesi gerekir. Mesela “Geçen gün herkesin yanında bana söylediğin o sözleri hala unutamıyorum. O anda renk vermedim ama bu durum beni çok üzdü” denerek kırgınlık dile getirilebilir.
Kişi bazen de hiç kabahati yokken veya sırf eşi tarafından yanlış anlaşıldığı için zor duruma düşebilir. Bu şartlarda önemli olanın kişisel hak arayışı değil, evliliğin ahenk ve huzurunun devamı olduğunu unutmamak gerekir. Öyle bir sıkıntı yaşadınız ki, eşiniz sizden özür dilemeden rahat edemeyeceksiniz. Fakat o, kendisinin haklı olduğuna yüzde yüz emin. Hafif kırgınlık devam ediyor ama alttan alan olmuyor. Bu durumda küslüğü ilerletmek günlerce dargın uyumak, “Ben ona gösteririm” anlayışı taşımak eşlerin aralarının soğumasına sebebiyet verebilir. Önemli olan birlikte mutlu ve huzurlu yaşamanız. Bu dalın üzerinde birlikte yaşıyorsunuz. Onu üzdükçe veya ona çektirdikçe aslında kendiniz de düşüşe hazırlanmış oluyorsunuz.
Öyleyse istisnai şartlarda haklı da olsanız ilk adımı atan siz olabilirsiniz. Onu kızdıran ve özür dilemeye yanaştırmayan davranışınızın ne olduğunu öğrenmeye çalışıp empati kurun. Yine de ona hak veremiyorsanız o zaman en azından dargınlığı uzatmayıp hiçbir şey olmamış gibi davranın. İletişimin bazı köşeleri yorumsuz çıkmaz sokaklar gibidir. Zorladıkça kendinizi sıkışmış hissedersiniz. En iyisi bu noktayı hisseder hissetmez geri dönebilmeyi bilmek ve meseleyi her iki tarafın da aklıselim bir vaziyette değerlendirebileceği bir zamana ertelemektir. Ne dersiniz ?
Kalın efendim sağlıcakla