Gençlik yıllarında çok duyardık bu lafı; çıkışta bekle… Ağzını doldura doldura kimi zaman argo da katarak tabir caizse horozlanmanın diğer adıydı “çıkışta bekle” diyerek kavgaya çağırmak. Kimi o anı kurtarmanın yoluna bakar kimi ortamın müsait olmadığını düşünürdü herhalde. Çıkışa çağırıp kavgaya tutuşalım diyenlerden kaç tanesi cidden kavgaya tutuşmuştur acaba?
Kavgaya çağıran ya kendine güvenmiyordur, kaçmanın peşindedir ya da çok güçlüdür iyi bir fırsat bulayım düşüncesindedir. Diğer bir ihtimal de kavgayı başlatan olmak yerine hasmının hamlesini beklemek için zaman kazanmaktır.
Meseleye neden bu laftan girdik? Bizi çıkışa kavgaya çağıran öyle fazla ki kimin hangi niyetle bu milleti kavganın ortasına çekmeye çalıştığını bulmak zorlaşıyor bazen. Kavgadan korkup kaçtığımızdan filan değil de hinlik yapmak isteyen çok azizim…
Olan bitenin, bu milletin üzerinden bir planın işlemesini sağlamak ve bunun sonucunda galip gelmeye çalışmak olduğunu biliyoruz. Tepemizde dönüp duran uçağın da nitekim derdi aynı, şehrin göbeğine kazılan hendeğin de. Ankara’da patlayan bomba da aynı oyunun içinde tekbir getirerek İslam’la şeref bulmuş toprakları tarumar eden de.
Türkiye’nin hali hazırda takındığı tavır henüz onların istediği kıvamda değil. Ayaklanmalar, kumpaslar, dalavereler sarsıyor, bu ülkede yaşayıp kendini buraya ait hissetmeyenler kıvranıyor ama herhalde dahası var…
Haritayı yeniden çizmek isteyenler “değişiklik olsun diye” ya da harita basanlara yaranmak için yıllardır bu gayeyi güdüyor olamazlar. Türk milleti tarafından İslam yurdu yapılmış bu toprakların vatan olarak varoluşu bile karşıya bu gayeyi vermiş oluyor. Bu cümleme itirazla kimileri meselenin sadece “Türkiye ile ilgili” olduğunu söylemenin komplo teorisinden öteye gidemeyeceğini dillendiriyor.
Onlara soruyu şöyle sormak mümkün; Neden diğer İslam ülkeleri her türlü kontrolün altına alınabiliyor, alınmayan da nefessiz bırakılıyorken Türkiye ve onun inşa ettiği millet bir türlü onların hizasına gelmiyor? Suudi’de ya da İran’da yaşanan hayatla bir şekilde irtibat kurarken, Anadolu insanının tavrı edası nasıl da dokunuyor birilerine!
Bu toprakların savaşa alışık olduğu vakıadır lakin bu topraklar asla zulmün ve desisenin sürgit devam edip gitmesine rıza göstermemiştir. Herhangi bir savaşın içinde “millet “ varsa o savaşın zaferi illa bu millete aittir. Bu sebeple mücadele azmimiz ve sarsılmaz inancımızı tekrardan ispata lüzum gören varsa bu kendi tercihi olacaktır.
Yazının başında demiştik ya; “çıkışta bekle” diyerek ağzını bozanlar sanmayın kendine güveniyor. Biz “biz” olalım yeter.