Türkiye Cumhuriyetinin 26. Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ geçtiğimiz Perşembe günü Star TV’ye bir demeç verdi.
Burada kendisine muhabirin, “Genelkurmay Başkanlığı döneminde Başbakan ile yakın çalıştınız. ‘Paralel yapı’yla ilgili Başbakan ile paylaşımınız oldu mu? Sorusuna;
“TSK'ya karşı yargı ve polis yoluyla yürütülen operasyonları yaşamaya başlayınca, bu operasyonun arkasında kimlerin olduğunu imkânlarımız dâhilinde araştırmaya çalıştık. Çeşitli yerlerden aldığımız bilgiler, özellikle bu komplo operasyonunun arkasında emniyetteki bazı polis şeflerinin olduğunu gösteriyordu. Çeşitli kanallardan aldığımız bilgiler dâhilinde, emniyetle ilgili bir liste hazırladık. Tabi düşünce ve endişelerimizi birkaç defa Sayın Başbakan’la paylaştım. Ve bu polislerle ilgili kendisine bir liste verdik. Hatırladığım kadarıyla, bu listenin başında da, Ali Fuat Yılmazer var. Kendisi aldı, ilgileneceğini söyledi.” Şeklinde yanıt verdi.
Anlamak zor değil, dün Genelkurmayımızı hedef alanlar bugün başbakanımızı hedef almış, düşman bir, hedef Türkiye…
Tabi başta Orgeneral İlker Başbuğ olmak üzere bu süreçte paralel yapının birçok askerimize tam anlamıyla, ordudan tasfiye için çok ciddi sıkıntılar da çektirdiği anlaşılıyor.
Anlıyoruz ki, o gün yapılanlar AK Partiye yönelik darbe girişimi ile ilgili değilmiş, tamamen tasfiye hareketiymiş.
Şunu da ifade edeyim, İlker Başbuğ konusunda ben her zaman Genelkurmay Başkanlığımıza karşı reva görülen akıl almaz uygulamayı kabul edilebilir bulmadım. Ama biliyorduk da, neticede bir kısım askerler, kendisini ulusalcı olarak adlandıran aklı evvellerle birlikte AK Partiye ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik bir darbe girişimi hazırlamışlardı.
Bu yok denemez, Çetin Doğan Paşa’da aslında bu planların bir parçası olabilir ama bunun Genelkurmay Başkanımız düzeyine çıktığını zannetmiyorum.
İşçi Partisi, CHP, birkaç sendika, kendisini ulusalcı olarak tanımlayan birkaç dernek ve vakfın sınırlı ve saçma çabasıydı bu.
Elbette başarılı olamadı, zira Genelkurmay Başkanları ve üst düzeydeki Genelkurmay yetkilileri bu saçmalığın peşinden gitmedi, zaten gitmez de.
Şunu da ifade edeyim, ben Deniz Baykal’a da, tam anlamıyla dişlerine göre, kendileri açısından lokum gibi bir adamı, Kemal Kılıçdaroğlu’nu Genel Müdür olarak CHP’ye getirmek için, paralel terör örgütü tarafından operasyon yapıldığını düşünüyorum.
Gelelim bu güne…
Hükümet paralel terör örgütü ile mücadele ediyor, paralel terör örgütünün her haliyle MOSSAD’a hizmet ettiği gün gibi aşikâr, ABD ile İsrail Feytullah Paşayı da, adamlarını da oyuncak gibi oynuyor.
Peki, dün paralel örgütün operasyonuna maruz kalan ulusalcı kesim, CHP’liler, neredeler?
İşin tuhaf tarafı, genel müdürlerinin ifadesi ile gitmişler tıpış tıpış kendilerine paralel terör örgütünün, MOSSAD’ın, ABD’nin dayattığı isme, Mr. Ekmel’e destek veriyorlar.
Bu normal olabilir mi?
Aklı başında hiçbir CHP’li, Atatürk’ün yolundayım diyen hiçbir ulusalcı Mr. Ekmel’e oy veremez. Vermesi bir kere kendisini inkâr anlamına gelir, bitmektir.
Bakın mr. Ekmel’e, kâh Atatürkçü, kâh ırkçı, kâh dindar, kâh Birleşmiş Milletlerin oyuncağı, kâh ABD'ci, kâh MOSSAD’cı, kâh İngiliz oyuncağı…
Bu ülkenin tam bağımsızlığını isteyen kimse böyle bir adama oy veremez.
Ya da açıkça CHP’liler, ulusalcılar, tam bağımsızlığın konjonktür gereği söylenen ifade olduğunu, göbeklerinden ABD’ye, MOSSAD’a, İsrail’e bağlı olduklarını kabul etmiş olurlar.
Aynı şekilde MHP’liler de mr. Ekmel’e oy veremezler.
Bay Bahçeli, Bay Kılıçdaroğlu ne derse desin boş demiş olur. Kendilerine yapılan dayatmayı kabul ettiler. MHP lideri Devlet Bahçeli zaten Ecevit, Erbakan arasında kaldığında da solcuları tercih etmişti.
MHP’de kendisine dindarlardan solcuları daha yakın gören bir insan varsa gidip mr. Ekmel’e oy versin.
Merhum Alparslan Türkeş Refah Partisi ile ortaklık kurmuş, seçime gitmişti. Ama Devlet Bahçeli, Rahşan Ecevit’in MHP’lileri aşağıladığını gördüğü halde gitti DSP ile koalisyon yaptı.
Burada bir duruş sakatlığı var ve bu sakatlık bugün MHP’nin tamamen CHP ile birleşmesi ile neticelenmiştir.
Şimdi soruyorum, MHP ırkçı bir parti midir ey MHP’li kardeşler.
MHP Arap, Kürt, Türk, Sünni, Alevi, Şii bütün bu toprakların haklarına eşit davranan ve özünde İlahi Kelimetullah’ı dünyaya tamamen hâkim kılmak için oluşturulan bir ülkü değil midir?
Neticede şunu ifade edebiliriz, tam bağımsızlık isteyen, Türkiye büyüsün isteyen, özgürlük isteyen, Güçlü Millet, Güçlü Ordu, diyen, kendisini bu topraklara ait hisseden milletimizin her ferdi Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermek zorundadır.
Bu Recep Tayyip Erdoğan meselesi değildir, yeniden Büyük Türkiye’yi kurma meselesidir.
Allah’ınızı severseniz artık bizi birilerinin kandırmasına müsaade etmeyelim, bu millet artık kendi kararlarını kendisi versin ve artık Büyük Türkiye’yi kuralım.
Buna sadece biz değil, bütün dünya muhtaç…