Kelime anlamı olarak “Ceylan’ın Babası” anlamına gelen Abu Dhabi, Birleşik Arab Emirlikleri (BAE) yüzölçümünün yaklaşık %80’ine sahiptir. Yedi tane emirlikten oluşan BAE’nin, toprak ve gelir dağılımında adil olduğunu söylenemez. Böylece Abu Dhabi tüm Emirliklere, yani ceylanlara “baba”lık yapmaktadır. Arap yarımadasında zevk-ü sefa, servet-i muazzama denilince akla ilk olarak Dubai gelir. Dubai Arap yarımadasının en “Arap olmayan” şehri, daha doğrusu Emirliğidir. Ancak Dubai’yi de içine alan Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük ikinci kenti, başkenti ve körfeze T şeklinde uzanan ve harika manzaralar sunan diğer Emirliği Abu Dhabi’dir. Dubai-Abu Dhabi ilişkisi bir anlamda New York–Washington ilişkisine benzer. New York görkemlidir; sanatın, eğlencenin, iş dünyasının merkezidir. Ama ABD’nin makine dairesi kesinlikle Washington’dur. BAE’de de benzer bir durum hakimdir; ülkenin iş, finans, turizm ve saire merkezi, dışa açılan kapısı Dubai iken, BAE’nin dizginleri Abu Dhabi’nin elindedir. Şehir, bölgenin kültürel merkezi olma yolunda attığı cesur adımlarla hep arkasında kaldığı parlak komşusu Dubai'nin gölgesinden kurtulmak için çabalıyor. Burası, hayal gücünüzü harekete geçirecek zıtlıklarla dolu bir kent.
Otobüs Terminali, Dubai…Başkent Abu Dhabi’ye gitmek için bilet alıyoruz. Seyahat süremiz bir saat ödediğimiz ücret sadece 20 USD. Otobüsler temiz, geniş ve konforlu. Yol boyunca çölün üzerine kurulmuş muhteşem bir şehir manzarası ve mimarlık harikası binalar büyülüyor. Ülkenin orta kuzeyinde yer alan Abu Dhabi, Basra körfezi kıyısına kurulmuştur ve ülkenin başkentidir. Emirlik, ülke topraklarının %80’ini içine almasına karşın, topraklarının %70’i çöldür. 200’den fazla adayı içine alan başkent, iki köprüyle ülke topraklarına bağlanır. Dünyanın en zengin kenti olarak nitelendirilir, geçmişin izleri ile modern dünyanın ihtişamını bir arada yaşatır. Ülkenin gelir kaynağı tahmin edebileceğiniz gibi petrol. Şerhi gezerken buranın bir zamanlar çöl olduğunu ve aç susuz bedevilerin cirit attığını tasvir eden bir sürü fotoğraf görmeniz mümkün. Sahillerinde doldurma kumla yapılan plajlarda güneşlenebilir, şimdilerde otel olarak kullanılan Emir’in eski sarayını gezebilirsiniz. Turistlerin çoğunluğu iş gezisi veya toplantı için geliyorlar. Otellerin çoğunda bayiler toplantısına rastlama mümkündür.Şehrin sahip olduğu zenginlik, kentin her yerinde kendini gösterir. Gösterişli yaşam ve eski kent pazarları, moda ve geleneksel yaşam ahenk içinde bir arada yaşar. Yüksek binalar, ihtişamlı oteller ve geniş bulvarlarıyla insana gülümseyen bir kenttir. Plaj tutkunları için mükemmel bir yer olan Al Raha’nın plajları halka açıktır. Abu Dabi Adası’nın muhteşem deniz kıyısı boyunca uzanan Corniche Bulvarı, yürüyüş, bisiklet ve kaykay yolları, parklar, bahçeler ve halk plajlarıyla bezenmiş şehrin en populer keyif caddesidir. Körfezin en güzel kıyı bölgelerinden biri olan Breakwater, kristal ve turkuaz suların ürünü bir doğa harikasıdır. Corniche, bir geçit ile bu bölgeye bağlıdır. Çok sayıda heyecan verici park, hayvanat bahçesi ve korunan doğa alanına sahiptir. Sheikh Khalifa Parkı, Hili Eğlence Kenti, Al Ain Hayvanat Bahçesi ve Mushrif Çocuk Bahçesi, bu alanlardan sadece birkaçıdır.
Corniche Bulvarı ve Breakwater (Dalgakıran), kent eğlence yaşamının en önemli ve en gözde bölgeleridir. Kentin bütün caddelerindeki kafeler dolup taşar. Yaz kış demeden, deniz ve çöl manzaralarına karşı bu mekanlarda yemek yemek müthiş bir şeydir. Özellikle geceleyin, Corniche, Breakwater veya adalardan birine uğramalısınız.
Şehirde fazlasıyla modern alışveriş merkezleri, butikler, geleneksel çarşılar ve yerel alışveriş mekanları, her türlü merakı giderecek alternatiflere sahiptir. Marina ve Abu Dhabi alışveriş merkezleri, kentin en büyük ve en popüler alışveriş yerlerindendir. Yerel el sanatları ürünleri, baharatlar, yerel kilimler, antikalar bulabileceğiniz kent çarşıları, oldukça popülerdir. Al Meena ve Al Ain çarşıları, kentin en bilinen pazarları arasında yer alır. İlla da alışveriş derseniz kazık yemek için öncelikli olarak Corniche (korniş okunur) bitiminde yer alan Marina Mall, o da yetmezse şehrin ortasında bulunan Al Wahda Mall’ı tavsiye ederim. Ikea, Carrefour, lüks markalar, ve birçok başka marka ve yiyecek yerleri mevcut...En az kazık yeme konusunda kafeler daha uygun mekanlarıdır.
Abu Dhabi’de görülmesi gereken mimari şaheserlerden biride hiç şüphesiz Sheikh Zayed camisidir. Ayni anda 41.00 müslümanın namaz kılabildiği dünyanın üçüncü büyük camisi ve şehrin sembolüdür. 2007′de ibadete açıldı. Ana kubbesi 33 metre çapında ve 85 metre uzunluğundadır. İrili ufaklı 82 kubbesi ve her biri 107 metre yüksekliğinde 4 minaresi var. Camide dünyanın en büyük el dokuma halısı vardır. İki yılda dokunan halı, 45 ton ağırlığında ve altı bin metrekaredir. Kapıları çok ağır ve geniş ebattadır. Dünya'nın en büyük kristal avizesine sahiptir, boyu ve çapı on metredir. Duvarları Türkiye’den getirilen İznik çinileri ile süslüdür. Sütun başları altın kaplamalı. Muhteşem aydınlatma düzeni iç tasarımla müthiş uyumludur, ışık kaynakları koylar, hücrelere ve ahşap kafes oymalarının arka kısımlarına entegre edilmiştir. Amaç, dolaylı halojen aydınlatma kullanarak gerekli düzeyleri ve olabildiğince ışık görünümünü elde etmektir. Mavi, uygun bir manevi renk olarak düşünülmüş ve kubbeli alanlarda beyazla kombine edilerek kullanılmıştır. Beyazın veya mavinin kullanılması, kameri ay boyunca caminin her gün değişen dış aydınlatmasının görünüşüne bağlanmıştır. İbadet edenlerin yüzünü döndüğü kıble duvarı, fiber optik aydınlatmayla ortaya çıkarılmış eşsiz bir sanat parçasıdır. Yandan yayılan fiber optikleri, asma ve hurma yapraklarının organik formlarını ortaya çıkarırken fibre kanalları, Allah’ın 99 isminin arkasındaki altın bir perdeyi aydınlatmaktadır. Mermer paneller, cam mozaik, alçı ve hat oymalarını diğer muhteşem sanat eserleridir. Şehrin turistik alanda Dubai ile bir yarış halinde olduğu söylenebilir. Ancak bu iki emirliğin turist potansiyeli alanında ciddi farkları vardır. Dubai; gezmek, alışveriş ve fuhuş yapmak için gelen turistleri, Abu Dhabi ise daha çok iş görüşmeleri için gelen ziyaretçileri misafir etmektedir.Oteller, binalar, duraklar klimalar sayesinde çok serin ama dışarısı saunadan farksız Gündüz dışarıda birkaç dakika yürümek tüm gücünüzü tüketiyor. İnşaat işçileri, otel ve yol temizlik işçilerinin çok büyük kısmı hatta tamamı Hintli. Taksi şoförlerinin tamamı Pakistan patentli. Prizleri İngiliz usulü. Ülkede aşırı derecede göze batacak şekilde Avrupa hayat tarzı var. Klasik türk yemekleri burda “greek, persian” diye geçiyor.
Aklınızda olsun; ülkede hemen hemen herşey serbest, buna zina ve içki de dahil. Ama Dubai kadar günah şehri olmadığını açıkça söyleyebiliriz. Ama yolda yada milletin ortasında karşı cinsi öpmek, Ramazanda herkesin ortasında birşeyler yemek burada suç. Polis amcalar sizi götürebilir. Bölgedeki İngiliz hakimiyeti 1853’lere kadar gitmektedir. Petrol rezervlerinin geç de olsa 1962’den itibaren işletilmeye başlamasıyla B.A.E kısa sürede bölgenin en zengin ülkesi haline gelir.
1971’de bağımsızlığını kazanan B.A.E’nin idari yapısı diğer Körfez ülkelerinden farklıdır… B.A.E her ne kadar Abu Dhabi, Dubai, Sharjah, Asman, Ummal-Qiwain, Ras al-Haimah ve Fujairah gibi yedi farklı emirlikten oluşsa da birliğin iskeletini Abu Dabi ve Dubai oluşturur. Abu Dhabi ve Dubai Emirlikleri’nin kendi aralarında vardıkları anlaşmaya göre federasyonun başkanlığı Abu Dhabi’ye düşerken, Abu Dhabi’de bulunan federal hükümetin başkanlığı da Dubai emirliğine bırakılır. Ülke yedi emirden oluşan yüksek konsey tarafından yönetilir. Ama Abu Dhabi ve Dubai emirlikleri alınan kararlar üzerinde veto hakkına sahiptir. Kafanız karıştı değil mi? Bizim de öyle. Bu ne biçim ülke yönetimi anlamadık, kafaya yormaya değmez diye düşündük. Anlayacağınız devlet değil daha çok bir çeşit aile şirketi gibi… B.A.E petrol gelirlerinin önemli bir bölümünü petro-kimya ve yüksek teknolojinin farklı kollarına yatırır. Tarım alanında büyük gelişmeler gözlemlenir. Ayrıca ülkenin alt yapısı için önemli meblağlar ayrılır. Kısacası ülke petrol gelirleri sayesinde tanınmayacak derecede gelişme gösterir. Deve kervanlarının dolaştığı çöllerde gökdelenler, modern iş merkezleri yükselmeye başlar. Yerli halk nüfusun sadece %17’ini oluşturmaktadır. Şu anda 3 milyon yabancı işçinin bulunduğu ülkede, yerli halk ile yabancılar iç içe yaşamaktadır. Caddelerinde yerli halktan çok yabancılara rastlıyorsunuz. Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışan meslek sahibi kişilerin, branşlarına göre yabancı dil bilmeleri gerekiyor. Ülkenin resmi dili Arapça olmasına rağmen, tıp, mühendislik , teknoloji branşlarında İngilizce şartı aranırken, eğitim ve sosyal branşlarda ise Arapça şartı aranıyor. Birleşik Arap Emirlikleri ülkelerinde işçi veya iş adamı olarak bulunanlara her türlü kolaylığı getirmiş. Ancak, uzun müddet de olsa ülkelerinde bu insanlar kalmış olsalar, onlara vatandaşlık vermiyor. Oturum izinleri de ancak üç yıllık oluyor. Üç yılın sonunda oturumları yenilenebiliyor. İş veya şirket kurmak isteyenler ancak yerlisi ile birlikte ortaklık yapabiliyor. Yerli ortağının referansı ile kalabiliyor. Tabii ki bunun içinde yılda en az 2000 dolardan başlayan bir ücreti de kendilerine kefil olanlara ödemeleri gerekiyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde 30 yıl gibi kısa bir dönemde gerçekleştirilen teknolojik ve bilgisayar kalkınmasının temelinde kuşkusuz eğitimin önemli yeri vardır. Anaokulundan başlayarak üniversiteye kadar geçen dönem içerisinde ülkenin çocukları ve gençleri çağın en son metotları ile eğitimlerini tamamlıyorlar. Bu eğitimin gerçekleştirilmesi için ülke dışından da öğretim üyeleri getirtiliyor. 38 ülkeden hocalar getirtmişler. Arapça’nın dışında birçok fakültede özellikle de teknoloji ve tıp fakültelerinde ağırlıklı olmak üzere İngilizce eğitim yapılıyor. Eğitimde bir şeyi başarmışlar, o da “eğitim danışma merkezleri’’, bu merkezler vasıtası ile öğrencilerin hayatta hangi meslekte başarılı olabileceğini tespit edip ona göre de fakülte eğitimine yönlendiriyorlar. Ülkede özel ve resmi yüksek öğretim kuruluşları yaygın bir şekilde bulunmaktadır.
Abu Dhabi’nin sahil şeridinde korniş olarak değerlendirdikleri bölgeye karşı kıyıdan baktığınızda Amerika’nın herkes tarafından bilinen meşhur Manhattın’ı çağrıştırır. Körfezin Manhattın’ın Amerika’dan oldukça farklı yanları bulunmak tadır. Cadde ve arka sokaklarda her yerde huzur vardır. Gerek yerli halk gerekse yabancılar bölgede rahatlıkla ve güven ortamında gezebilmekte, işlerine gidip gelebilmektedirler. Sadece bu bölgede mi? Birleşik Arap Emirlikleri’nin her bölgesinde oldukça güvenli bir ortam bulunmaktadır. Halk gece yarılarına kadar sokaklar da güven ortamı içerisinde gezebilmekte. Hanımlar eşleri yanlarında olmadan rahatlıkla dolaşabilmektedirler. Arabalarının kapılarını açık bırakarak evlerine gidebilmektedirler. BAE’de alışveriş olanakları için söylemek gereken ilk şey “Gönlünüzce alışveriş yapın”. Çünkü burada vergi uygulaması yok. Almak istediğiniz, fakat üretildiği ülkede bile çok pahalı olduğu için alamadığınız bir ürünü burada çok daha ucuza bulabilirsiniz. BAE’yi turistlerin tercih etmelerinin en büyük nedenlerinden biri de alışveriş kolaylığı ve rahatlığı.
BAE’de her emirlikte, dünya mutfaklarından seçenekler bulabilirsiniz. Yoğun turist potansiyeli olan bu ülkede, her zevke hitap edecek birçok restoranla karşılaşabilirsiniz. Fakat siz bu kadar yol gidip de, tadını bildiğiniz bir yemeği yemek yerine, Arap yemeklerinin tadına bakmak isterseniz, hurma dolması yiyin, tatlı ve peynirli bir karışımdan oluşan değişik bir lezzettir Arap Türk mutfağına benzeyen bir yemek kültürü var. Fakat baharatları, yağları ve farklı yemek pişirme tarzları sayesinde, yemeklerinin tatları, Türk yemeklerinden ayrılıyor. Mesela Türk mutfağından çok da alışık olduğumuz patlıcan yemeği BAE’de fırında pişiriliyor.
Ülkenin her yerinde “Our Father Sheikh Zayed” (Babamız Şeyh Zayid)posterlerini görmeniz mümkün. Beyefendi, diğer emirliklere gelin birlik olalım çağrısı yaparak bugünkü Birleşik Arap Emirlikleri’ni kuran kişidir. 1971 ile 2004 arasında ülkeyi yöneten Şeyh Zayed Bin Sultan El Nahyan’ın anıtmezarı da adının bulunduğu camidedir. Birleşik Arap Emirlikleri, tam anlamıyla petrolü bulduktan sonra kendini aşmış bir ülke. Buranın güzelliklerini görünce bir zamanlar çöl olduğunu ve bu ülkede aç susuz bedevilerin gezdiklerine inanmak gerçekten çok zor. Şu anda her şey yer değiştirmiş sanki; bedeviler yerini zengin iş adamlarına, develer yerini son model otomobillere, çöller ise yerini yemyeşil vadilere, lüks villalara bırakmış. Abu Dhabi her ne kadar Dubai kadar gözde bir tatil merkezi olmasa da, burada da eğlenceli dakikalar geçirebileceğiniz mekanlar bulabilir, gezebilir, muhteşem gökdelenleri hayranlıkla izleyebilir, doldurma zeminlerde yapılan plajlarda denizin keyfini çıkarabilir ve uçsuz bucaksız çöllerin nasıl olur da böyle bir yeşil vahaya dönüştüğüne hayretler içinde şahitlik edebilirsiniz. Sakın yaz aylarında gitmek gafletinde bulunmayın. Sauna bile daha serin haberiniz olsun. Yıl boyunca bol güneşli gökyüzü ve kum tepeleri ile Dubai ‘den daha çok yaşanabilir ve güzel şehir bana göre. Şehrin Körfeze doğru asılmış dikdörtgen bir perde olduğunu söyleyebiliriz…
Dünyayı yakından görmek, kimlerle beraber yaşıyoruz bilmek için macera dolu yeni seyahatlerde buluşmak ümidiyle…