ÇEŞMEDEN AKAN MEDENİYET

Sezai Keskin

‘’Biz sizi bir damla sudan yarattık.’’ İnsan Süresi/2 Allah'ın ilk yarattığı şeylerdendir su; O’nun sonsuz güzelliğinin ve sonsuz kudretinin simgesidir. Her şeyi zapt eden Allah, suyu serbest bırakmıştır. Bu yüzden azizdir su. Uysal, mütevazı ve sükun içindedir; gökten indirilmiş olduğu halde bulunduğu yerin en aşağı kısmında durur, oraya akar. Mütevazilik yaradılışındadır. Mütevazi olduğu için alabildiğine kıymetlidir, bazen bunların tam tersi olabilir, canı istediğinde çağlayan olur, çılgınlaştığında önüne geleni götürür, sel olur, kudreti buradan gelir. Her şeyin sudan yaratıldığı bildirilmiştir ama suyun neden yaratıldığı bildirilmemiştir. Tıpkı ruh gibi... Allah onu renksiz yaratmıştır. Ki, rengi olan her şeyden bıkılır, sudan bıkılmaz. Suyun şekli de yoktur, girdiği kabın şeklini alır. Su, ancak kendi kendisini anlatabilen ezeli bir lütuftur. Rus onu; "su anamdır" diye tanımlar. Latin; "Su meditasyondur" der. Hint'e göre; "Yaratıcıya sudan gelinir, suda gidilir". İzahtan uzaktır o. İfadeye kalkıştığınızda bozulur ahenk. Çünkü yaratılışın sırrını taşıyan varlıktır. “Dikeni de, gülü de besleyen su. Gülsuyunda ıtır, yemekte lezzet olan. İnen yağmurda ve çıkan bulutta... Dağların giydiği beyaz elbise o, balıklara yemeğini pişiren,     ağaçlara gıdalarını götüren. Bir yanış ile gözümüzden akan, buharlaşan, ruhumuzu temizleyen, bedene şifa olan. Nerde bir su varsa denize işaret, nerde bir damla varsa ummana koşar.                   
 

Hayatın başlangıcında var olan ve canlıların yaşaması için şart olan su, insanoğlu tarafından çok eski çağlardan beri kutsal bir varlık olarak kabul edilmiştir. İnsanlık tarihinde büyük roller oynamıştır, nehirler ve denizler, ticaret ve ulaşım için elverişli yollar sunmuştur. Medeniyetler su kenarlarında hayat bulmuş, su ile şekillenmiştir.
 

Su hayattır, su azizdir. “Su gibi aziz” deyimiyle en veciz şekilde ifadesini bulan su, medeniyetimizin de merkezine oturmuştur. Birçok hükümdara, bilim adamına, edibe, sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Beşeri ihtiyaçlar için ecdadımız tarafından inşa edilen çeşme, köprü, sebil, şadırvan, sarnıç, kuyu, hamam gibi kültürel miraslarımız tarihe eşsiz sanat eserleri olarak geçmiştir.                                
 

Pek çok hayırsever cümle mahlûkatın duasına mazhar olmak ve öldükten sonra da sevap hanesine sadaka-i cariye yazılması için sayısız çeşme yaptırmıştır. Türk âlimlerinden Farabî ve İbn-i Sina, akıl ve ruh hastalarını su sesi ile tedavi tekniğini bulmuştur. Osmanlı döneminde içinde su şırıltısı duyulmayan bir Türk evi düşünmek zordur. Saflık, duruluk ve bilgelik sembolü olarak kabul edilen su, ekmek gibi hava gibi hayatın kendisi kadar insanla iç içedir. Hem kendisi kıymetlidir, hem de bulunduğu yere kıymet katar. İçeceklerin de efendisidir, imanın yarısı olan temizliğin de vazgeçilmez unsurudur. Tasavvufta açılan bir kapıdır su. Aşktır, ab-ı hayattır, gözyaşıdır.
 

‘’Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su’’ (Saçma ey gözyaşlarımdan gönlümdeki ateşe su, Ki bu denli tutuşan ateşe çare olmaz su). Bazen insanın gönlündeki aşk ateşi çok büyük olursa gözyaşının, suyun çare olmayacağından bahseder Fuzuli meşhur ‘’Su Kasidesinde’’.
 

Su her zaman yangını söndürmez. İnsanın gönlünde bir yangın başlarsa bunun çaresi su değildir. Gönül vuslatı(kavuşmayı) bekler. ‘’Umduğum oldur ki ruz-ı haşr mahrum olmayım Çeşm-i vaslun vire men teşne-i didare su’’ (O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ümit etmekteyim) Vuslat çeşmesinden su içmeyen gönüllerde yangın bir türlü dinmez. Suyun belki tek çare olamadığı yer de burası… Anadolu’da çeşmelerinden su ile beraber akan yüksek bir medeniyettir. Küresel ısınma ve kuraklık gibi insanlığı tehdit eden muhtemel felaketlere karşı, çocuklarımızın ve torunlarımızın su sıkıntısı çekmemesi, temiz ve sağlıklı su içebilmesi için israftan kaçınalım, dünyada kuraklığın, su savaşlarının, ülkelerin birbirinin gözlerini oymaya yaklaştığı bir dönemde suyumuza sahip çıkalım.  Su ekonomik üretkenlik ve sosyal refaha doğrudan katkı yapmaktadır. Küresel ısınmanın su kaynakları üzerindeki etkisi yakın bir zamanda daha da artacaktır. Su sıkıntısından en çok nasibini gören ise tarım olacak. Gerekli tedbirler alınmadığında tarım alanlarının sulanması için bulutlara yağmur tohumları gönderme projeleri bir fayda sağlamayacaktır. Hâlihazırda yedi milyar olan dünya nüfusunun sürekli artışı su kaynaklarının azalması ve kirlenmesiyle yeni sorunlar ortaya çıkabilir. Ve su, uluslararası ilişkilerde bir silah ya da baskı unsuru haline gelebilir. 

Aşk eri, koca Sultan Hz. Mevlâna’ya bir gün: (Şems’ten bir kaç yıl sonra)
- Böyle kendini harap ediyorsun, onun gaybubetiyle, Sen Şems’ten ne öğrendin ki böyle perişansın…diye sordular. O zaman mana Sultanı Hz. Mevlana şu müthiş cevabı verdi. Dedi ki:
- Şems’e rastlamadan önce üşüdüğüm zaman ısınıyordum, Şems’ten sonra artık ısınamıyorum. Çünkü, Şems bana bir şey öğretti…
 

“Yeryüzünde bir tek mümin üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin.’’  Ben de biliyorum ki, yeryüzünde üşüyen müminler var, artık ben ısınamıyorum. Afrika’da insanlar bir damla suya muhtaçken yüce Yaratanın bizlere lütfettiği suyu boşa harcama hakkına sahip değiliz. Afrika’da ve Hindistan’da taşıyamadıkları su bidonlarını yerde yuvarlayarak götürmeye çalışan küçücük çocukları, kucaklarında bebekleri, sırtlarında su bidonları iki büklüm kumlara bata çıka diğer yavrularına su ulaştırmanın telaşı içindeki anneleri gördükten sonra artık
ben su içemiyorum. Ben de biliyorum ki, yeryüzünde susuz müminler var, artık ben susamıyorum. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde “Nehir kenarında abdest alıyor olsanız bile, suyu iktisatlı kullanınız ve israf etmeyiniz” buyurur. Su makyaj temizleme malzemesi değildir. Su insandır. Beşerin varlığı ve yaradılışın kaynağıdır.Su gibi aziz olun efendim…