Son yıllarda taziye evlerinde cenaze sahiplerinin gelenlere yemek vermesi bir zorunluluk gibi algılanmaya başladı. Bu sebeple bazı hazır yemek firmaları bu işi sektör haline getirdi. Cenaze yemekleri reklamı yapmaya başladılar. Cenaze sahibi kaybettiği yakınının acısına mı yansın yoksa bütün bu acılar içerisinde yemek telaşına mı düşsün?
İslam’da esas olan cenaze evine komşuların ve yakın akrabaların yemek getirmesidir. Dini açıdan hoş görülecek olan bu davranıştır. Nitekim Hz. Peygamber (a.s), amcası Ebu Talip’in oğlu Cafer vefat ettiği zaman şöyle söylemiştir: “Cafer’in ailesine yemek yapıp götürün. Çünkü onların başına kendilerini meşgul edecek bir musibet gelmiştir.” Bu rivayetten de anlıyoruz ki, komşular ve akrabalar imkânları ölçüsünde ölen kimsenin yakınlarına yardımda bulunmak, onların kalplerini kazanmak ve acılarını paylaşmak için yemek yapıp getirebilirler. Bu yemeklerden de hem cenaze sahipleri ve hem de taziye/başsağlığı için uzaktan gelenler yiyebilir.
Bugün uygulamalar çok değişti. Artık cenaze sahiplerinin yemek verme imkânı var mı yok mu kimse buna bakmıyor. Cenaze defnedilip başsağlığı için eve gelindiğinde herkes yemek bekleme vaziyetine geçiyor. Yemek yoksa neredeyse boykot edilecek bir duruma geldi. Bir de ikram edilenleri beğenmeyenler var. Bu yemeğin tuzu yok, biberi yok, yemekler çok da soğukmuş gibi eleştiriler de bulanlar var.
Öte yandan, cenaze evleri, sanki cenaze evi değil de düğün evi gibi görülüyor.
Nerdeyse bazı yerlerde yemek vermeyenler ayıplanmaya, kınanmaya başladı. Hatta kimi bölgelerimizde cenaze evlerinde üç gün boyunca taziyelerini bildirmek için gelen yüzlerce kişiye yemek verilmesi ev sahiplerini ekonomik açıdan zor durumda bırakmaktadır. Ekonomik durumu iyi olmayanlar arasında bankadan kredi çekenler, borç para arayanlar bile var. Artık bu iş çığırından çıktı ve cenaze sahipleri için külfet haline geldi. Acısıyla yanıp kavrulan insanları maddi ve manevi bakımdan yoran bu uygulamadan bir an önce uzaklaşmak gerekmektedir. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığımıza, İslami İlimler, İlahiyat Fakülteleri gibi dini kurumlarımıza ve sosyal medyaya sorumluluklar düşmektedir. Halkımız bu konularda aydınlatılmalıdır.
Sonuç olarak, esas olan cenaze evinde yemek vermek değil, cenaze sahiplerine yemek ikram etmektir. Sadece şehir ya da köy dışından gelenlere özel bir uygulama yapılabilir. Adam kapı komşusu olduğu halde özellikle yemekleri cenaze evinde yemeyi tercih ediyor. Ancak, taziye günleri geçtikten sonra, cenaze sahipleri, eğer imkânları varsa, vefat eden yakınlarının ardından sevabı ölen kimselere bağışlamak suretiyle hayır-hasenat yapabilir, fakir-fukaraya, garib-gurabaya yemek yedirebilirler. Bununla ilgi ayet ve hadislerde teşvikler yapılmıştır. Ayrıca bütün bu yapılanların sevabından ölen kimse de istifade eder.