Geçtiğimiz hafta yıllık izini de bahane ederek Konya’da bir hafta vakit geçirebildik. Havaların da iyi olmasıyla evde oturmak yerine bol bol dışarıda dolaştık. Gözlemlerimiz, kafamıza takılanlar ve daha fazlası bu yazıda(!)
Celâl sokağı Üçler Mezarlığı’nın karşısında yer alan, Mevlâna türbesinin arkasına doğru uzanan büyük, eski bir sokak. Sokağın başında Celâl Camisi de var. Üniversite yılarımızda Alaaddin-Adliye tramvay hattı bulunmadığından her gün Mevlâna Kültür Merkezi’nin oradan Alaaddin’e kadar yürürdük. Celâl sokağını da yolumuzu kısalttığı için kullanıyorduk. Müstakil evlerin yanı sıra yıpranmış da olsa eski konaklara da ev sahipliği yapan sokak ilerleyen yıllarda restore edilmişti. Müstakil evlerin bir kısmı yıkılıp yenileri yapılmış. Ayakta olan konaklar elden geçirilmişti. Birkaç tanesi otele dönüştürülse de diğer evlerde mahalleli oturmaya devam ediyordu.
Genelde bu tarz restorasyonların sonunda evlerde mahalleli yaşamaz, ya otel, lokanta, kafe yapılır ya da derneklere bırakılırdı. Mengüç caddesindeki değişimi ve Kültür parkın oradaki tarihi konseptte yeniden inşa edilen evler örneğinde olduğu gibi… Celâl sokağı bu açıdan olumlu bir örnekti. Hatta geçtiğimiz yıllarda yanlış hatırlamıyorsam bu konuyla alâkalı takdir eden de bir yazı yazmıştık. Fakat son gittiğimde Celâl sokağını tanıyamadım. Evlerin büyük bir kısmı yıkılmış, sokak harap bir halde. İşte böyle olunca da kafamızda onlarca soru işareti oluyor.
Madem o evler yıkılacaktı, neden restore edildi. Hatta sıfırdan yapılan evler bile yıkılmış. Çok değil 4-5 yıllık bir zamandan bahsediyoruz. O zaman evlerin restorasyonlarıyla belediyelerimizin ilgilendiği söyleniyordu. Yani öyle imar ruhsatına aykırı bir durumun olması da zor gibi görünüyor. Milyonlarca liranın harcandığı bir sokaktan bahsediyoruz. Sokağın geleceği düşünülüp öyle bir adım atılsa olmuyor muydu? Sonuçta yapılan, yıkılan evler legodan yapılmıyor, emek, para harcanıyor… Ne oldu da fikir değişti, sokağın geleceği ne olacak merak ediyoruz. İnşallah yine içinde mahallelinin yaşamadığı otellerin, lokantaların egemenliğinde bir sokak ile karşılaşmayız. Yetkililer bilgi verirse paylaşırız.
Konya’daki toplu ulaşımın kıymetini bilmeliyiz. Hem fiyatı hem de merkezi hatlarda tramvay ve otobüs seferlerinin sık olmasıyla Ankara ile kıyaslanmaz. Orada altı buçuk liraya otobüse binerken burada iki buçuk lira, insanın inesi gelmiyor. Ankara’da öğrencilerin biniş ücreti bile üç buçuk lira düşünün artık. Orası daha büyük bir şehir olduğundan çoğu yere en az iki otobüs ya da metro ile gidildiği de hesap edilse ciddi bir yekûn oluşturuyor. Bindiğimiz bütün otobüsler, tramvaylar doluydu. Yani vatandaşın ciddi bir ilgisi var. Belediyemiz bir yandan vatandaşa hizmet ederken diğer yandan ise sürümden kazanıyordur. Kazanamasa da kaybını minimize ediyordur.
Her ne kadar İstanbul ve Ankara’nın büyükşehir belediyeleri bunu anlamak istemeseler de belediyelerinin temel görevi para kazanmak değil, vatandaşa hizmet etmektir. Konya Büyükşehir Belediyesi bu noktada takdiri hak ediyor. Ülkenin ekonomisi ortada, ulaşım da özellikle öğrencilerin de bulunduğu aileler için ciddi bir gider. Sadece vatandaşın duası bile belediyemiz için yeter. Sosyal belediyecilik Konya’da lafta kalmıyor. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz gerek kooperatifleriyle gerekse de her alanda destekleriyle vatandaşın yanında yer alıyor. Karatay Belediyesi’nin ekmeğe zam yapmayıp, vatandaşın bütçesine katkı sağlamasını bir diğer örnek olarak verebiliriz.
Madem sahaya indik vatandaşlarımızın toplu ulaşım noktasında bir talebini de yetkililerimize iletmiş olalım. 40 numaralı sanayi tarafına giden otobüs sabahları sadece 07:00’da ve akşamda 17:30’da varmış. Hafta sonu ise hiç sefer yokmuş. O bölgeye farklı otobüs olmadığından, mağduriyet yaşanıyormuş. İşe gidiş, gelişin yoğun olduğu saatlere konulacak yeni seferlerle bu mağduriyet rahatlıkla giderilebilir. Büyükşehir Belediyesi’nin Ulaşım Daire Başkanlığı ekibinin bu sorunu kısa zamanda çözeceğinden eminim.