Tespit ve tahdit edilmiş bir hayatı yaşıyoruz azizim, unutulup gidenler de oluyor, mıh gibi zihnimize gönlümüze çakılı kalanlar da. Kâh bir tebessüm kalıyor geriye kâh tatlı bir seda… Ve farkında mısın “ben” unutulsun istemiyor kimse, yâd edilsin, bir sohbette adı geçsin, “güzel insandır” densin umuduyla yaşıyor.
Hani vardır ya eş dost bir araya gelir, bayramdır seyrandır, düğündür dernektir, dek gelmişken bir fotoğraf çekinelim hatırası kalsın denir. Geçersin fotoğraf makinesinin karşısına bir ikaz gelir “gülümseyin, çekiyorum.” Kendine çekidüzen verir, şöyle bir saçını düzeltir ve kendine yakıştığını düşündüğün o mütebessim halde beklersin. Nedir seni buna iten ey dost!
Fotoğrafın anı sabitleme gibi bir yeteneği var. Hem o “an”a dair sahneyi dondurma hem de o “an”ın yeniden yaşanmasına imkân veren bir güce sahip. Fotoğraf kareleri, hayattan bir sahneyi sabitleyip o zamana dair not düşerken zamanın akıp gittiğinin de en büyük şahidi. Fotoğraf, zamanı gelince çıkarılması için derin dondurucuya saklanan yaşam parçaları... Her fotoğraf albümünün düne dair sakladığı şeyler var keza sadece düne dair değil bugüne ve hatta yarına dair şeyler de söylediği de gerçek. Fotoğrafın bu gücü “ben” in kaybolmasına gönlü el vermeyen bizler için hazine kadar değerli.
İnsan, en güzel haliyle, en bilindik yaşıyla, en canlı bakışıyla hatırlanmak istiyor. “cansız bir resim” kalsa da hatıra olarak “ne kadar güzel çıkmışsın” taltifini almak hoşumuza gidiyor. Fotoğraf bizi anda bırakmak isterken kendi zamanını yeniden inşa ediyor ve biz mütebessim halimizle anılalım istiyoruz.
Yok, azizim bu bir fotoğraf yazısı değil mamafih diyeceğim şu; Fotoğrafta güzel çıkmak ve o güzel haliyle hatırlanmak isteyen bizler kurduğumuz dostluklarda, çalıştığımız iş yerinde, hayatın kendisinde, kendi içimizde, bulunduğunuz gönülde, bir can bağında nasıl ve ne şekilde hatırlanacağız? Sahi, geçip gidince ve nihayete erince bu hayat, geride bıraktıklarımız bizi nasıl yâd edecekler?
Bizi gerçekten seven bizim eksik yönlerimizi tamamlar da bakar peki ya mecburen ilişkiye girdiklerimiz… Fotoğrafta güzel çıkmak için küçük bir tebessüm yetiyor da başka insanların zihninde hangi halimizle resmedilmiş olacağız? Güzel anılmak, hoş sözlerle dile gelmek için sadece gülümsemek yeterli olacak mı? Elbette bir başkasına kendimizi kanıtlamak gibi bir görevimiz yok lakin kendi güzelliğimizi nasıl diri ve unutulmaz yapacağız?
Fotoğraflarda güzel görünmek isteyen insan esasen tüm hayatının ve her anının eksik kalmayacak şekilde kayıt altına alınıyor olduğunu biliyor olmalı. Bir saniyelik tebessüm beni güler yüzümle ve dış görünüşümle sabitliyor ve o fotoğraf hep öyleymişim hissi uyandırıyor. Hayatımın tamamı kare kare çekiliyorsa tüm karelerde güzel çıkmanın yolu nereden geçiyor?
İyi görünmek, güzel hatırlanmak ve hayırla anılmak esasen hayatın kendi anlamı olsa gerek. Varsa bir ideal varsa bir gaye insanların zihninde olduğu kadar sevdiğimizin, sevenimizin hayalinde de en güzel halimizle poz vermiş olmalıyız. Diğer yandan asıl mevzu; son tahlilde ve fani dünya geçip gittiğinde önümüze gelecek ömür albümünde kendimizi nasıl bulacağız azizim?