Ceket ve babalar

Hasan Ukdem
Kendini yığın haline getiren bir millet payidar olamaz.
 
Cemil Meriç
 
 
Anadolu’da bir zamanlar evladına “Ceketimi satar seni yine de okuturum” diyen babalar vardı. Uzun bir süre bu vatanı onların alın teri, vefakârlığı, fedakârlığı ayakta tuttu. Şimdi bazı babalar, kredi çekip helal kazançlarına haram karıştırarak çocuklarının boğazından geçirme yolunu tutuyor ve toplumu temelinden sarsıyor maalesef. 
 
Bir deniz canlısı olan istiridyeler nisan yağmurları yağdığında denizden dışarı çıkıp kabuklarını açarlar ve beklerler. Nisan yağmurunun damlaları kabuğun içine düşünce istiridye kapağını kapatır ve denize geri döner. İşte paha biçilmez o inci nisan yağmurundan böyle oluşur. Doğada hiçbir varlık kendiliğinden doğasını aykırı davranmaz ve neslini o doğaya göre yarınlara doğru idame ettirir. Son birkaç yüz yılda insanlar çok büyük değişimler gösterdi. Doğadan uzaklaşarak, kentli bir hayata ağırlık verdi. Doğadan uzaklaştıkça da doğallığını yitirmeye başladı. Ekmeğini topraktan çıkaran insan, kentte bunu başka alanlara kaydırdı. Aslında bunda da büyük bir sorun yoktu, zira kazancını ekmeğe çeviriyor ve ailesinin iaşesini sağlıyordu. Ancak son yüz yılda özellikle para üzerinden, çeşitli kağıtlar üzerinden para kazanılmaya başlandı ve bankacılık sektörü inanılmaz bir çeşitlilik sunarak, faizi insanların en kolay ulaşabileceği seviyeye indirdi. Böyle olunca da artık babalar ceketini satmak yerine türlü kredilerle hem çocuklarını okutma yoluna gittiler hem de ailenin her türlü ihtiyacını karşılamak için bankayı en yakın dostu haline getirdi. Ama banka bir arkadaş değil, ticaret yapan bir birim olduğu için dostluğun gereği olan müsamahayı hiç işleme koymadı. Böyle olunca da birikimler eridi, elde olan elden kayıp gitti ve psikolojik sorunlar, intiharlar çoğaldı. 
 
 
Eskiler “Haramın harmanı olmaz” derlerdi. Allah'ın men ettiği bir şeyi hayatına alan insanlık, günden güne daha kötü bir dünyada yaşamak zorunda kaldı. Evinin nafakasına haram karıştıran erkekler, evdeki huzuru, ailenin kutsal yapısını dinamitlemiş oldu. Ne eşine söz geçirebiliyor artık ne çocuklarına. Avrupalının hayatını getirip kendi hayatına adapte etti ve maalesef bir yığın haline geldi. 
 
 
… şehir dört bir yandan dal budak salıyordu. Şehir genişleyip büyüdükçe herkes bir şeylerin iyiye doğru gittiği vehmini taşıyordu. Oysa bunlar için savaşılmamıştı. Bunlar için savaşmayı düşünmemişti, düşünülmezdi de. Ama savaşarak neyi kaldırmak istemişlerse, savaştan sonra o gelmişti. Rasim Özdenören / Gül Yetiştiren Adam 
 
 
Tabi ki buraya durup dururken gelmedik. Son birkaç yüz yılda bir imparatorluktan çıkıp başka bir ülke şekline evirildik. Hayat bütün dünyada değişiyor, gelişiyor ve farklı bir mecraya akıyordu. Bunda bir beis de yoktu. Biz de değişmek, gelişmek zorundaydık. Ama o mecraya akmak zorunda değildik. Özümüzü koruyarak bir değişimi, bir gelişimi inşa etmemiz gerekiyordu. En başta aile kavramımıza sahip çıkmalı, onun kutsallığına halel getirecek şeylerden uzak durmalıydık. İnancımızın içini boşaltmadan, çağın diline tercüme edebilmeliydik. İmanımızı diri tutmalı, yeni kuşakların kalplerinde de o ateşin yanması için her türlü çabayı göstermeliydik. Bakmayın geçmiş zaman kipi kullandığıma, hala da geç kalmış sayılmayız. Zararın neresinden dönersek kardır. Denizimiz canlı, nisanımız takvimimizde ve gönül kabımız, şükür bizim elimizde. Yeter ki tövbe kapısına varalım, gönlümüzle arınalım ve iman kalkanını kuşanalım. 
 
 
 
Budur benim çabam, bu
 
Adanmak özlem çekerek
 
Dolaşmaya günler boyu
 
Güçlenip genişlemek derken
 
Binlerce kök salarak
 
Ve ortasından geçerek acının
 
Olgunlaşmak hayatın ta ötesinde
 
Ta ötesinde zamanın
 
 
 
Rilke’nin bu şiirde de anlattığı gibi binlerce kök salarak kavramak gerek hayatı. Para kazanmayı hayat haline getirmek bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktür. Hele bir Müslüman için daha da vahim bir durumdur. Elbette rızkını aramalı insan, elbette çalışmalı ancak bütün bunları yaparken, hem insan olarak kendine olan görevleri yerine getirmeli, hem de bizi yaratanın bizden istediklerini hesaba katmalı. Zira o büyük hesap gününde kaç para kazandığımıza değil, burada yapıp ettiklerimize bakılacak.
 
 
 
Bu yazım özellikle Müslüman erkeklerin bilincine sesleniştir, bir daha ki yazımda da Müslüman kadınlarımızın bilincine sesleniş olacak inşallah. Ve bu yazılar asla bir ayıplama, zemmetme veya tahkir yazıları değildir. Sadece kendimizi hatırlama ve hatırlatma babındadır.
 
 
 
Sevgiyle kalın.