Yer darlığından dolayı konuya bodoslama dalacağım. Bir gencimiz şöyle bir soru yöneltmiş: "Dinimize göre Allah çok merhametli deniliyor. Allah o kadar merhametli ise niye sonsuz cehennemi yarattı? Allah kendisiyle çelişmiş olmuyor mu? Ortalama 60 sene yaşamış bir insan niye Cehennem'de sonsuza kadar yakılıyor? Adalet bunun neresinde?"
Soruya cevap vermeden önce sorudaki "60 sene yaşamış bir insan niye Cehennem'de sonsuza kadar yakılıyor?" cümlesinin sınırlarını çizmek durumundayız. Zira İslam inancına göre Allah, bütün insanları veya günahkarları cehennemde sonsuza dek yakmayacak. Kur'an-ı Kerim'in haber verdiği üç sınıf insan cehennemde ebedi kalıcıdır. Bunlar münafıklar, kafirler(inkârcılar) ve müşriklerdir(Allah'ın otoritesini paylaştıranlardır). Bununla beraber, Bakara Sûresi 275. Ayeti Kerime'de: "faizciliğe tekrar başlayanların da ebedi olarak cehennemde kalacağı" ifade edilir. Yine Nisa Sûresi 93. Ayeti Kerime'de: "kim bir mümin'i kasten öldürürse o kimsenin de ebedi kalmak üzere cehenneme gireceği" vurgulanır. Mü'minûn Sûresi 103. Ayeti Kerime'de: "kimin iyilikleri hafif kalırsa cehennemde ebedi olacağı" ve Furkan Sûresi 68. ve 69. Ayeti Kerimelerde de "Allah'tan başka Tanrı'ya yalvaran, haksız yere öldüren ve zina edenlerin de zillet içinde ebedi kalacağı" ifade edilmiştir. Yani cehennemde ebedi kalınacak suçlar sınırlıdır. Bu dört ayete daha yakından bakalım. Bakara 275'te "alışveriş de faiz gibidir deyip faizciliğe devam edenlerin ebedi cehennemlik olduğu" ifadesinden, faizin haramlığını inkâr edip, helali haram-haramı helal saymak küfür/inkar olduğu için, inkarın ve küfrün cezası olarak ebedi kalacaklardır. Nisa 93'te "Bir Mü'min'i kasten öldürmenin cezasının cehennem olduğu" ayetine gelince: "tevbe etmez, maktulün ailesi tarafından affedilmez ve adam öldürmeyi haram saymaz ise ebedi cehennemliktir." şeklinde anlamak gerektiğini ulema ifade etmiştir. Mü'minûn 103'te: "İyiliklerin hafif kalması durumu" iman-küfür müvazenesidir. Yoksa günah-sevap muvazenesinden dolayı değildir. Furkan 68 ve 69'da da zaten: "Allah'la beraber başka tanrıya yalvarmak" apaçık küfür olduğundan dolayı diğer adam öldürmek ve zina etmek bu işlenen birinci büyük cürmün altında veya ona bağlı suçlar olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başta da ifade ettiğimiz gibi cehenneme girecek ve ebedi cehennemlik olacak insanlar münafıklar, kafirler ve müşriklerdir.
Peki 60 sene inkârın, şirkin ya da münafıklığın cezası olarak Cehennem'de ebedi bir yanma, Allah'ın adaletine ya da rahmetine sığar mı? Şunu belirtmekte fayda var ki; bu üç suç, öyle basit, sıradan, adiyane suçlar değildir. Modern hukukta bile devlet otoritesine karşı işlenmiş olan suçların cezası, vatana ihanetin cezası adi suç olarak kabul edilmez. Devlete karşı işlenmiş, vatana ihanet suçunun cezası idamdır. (Türkiye hariç, Türkiye'de ödüllendirilir) İdam etmeyip müebbet hapis cezası veriyorsanız bu bir anlamda rahmettir. Nifak, şirk ve inkar da bizzat yaratan, yaşatan, nimetlendiren, hüküm koyan, rızıklandıran Allah'a karşı işlenmiş ağır bir zulüm ve suçtur. Kaldı ki bu suç, sadece bir anlık değil, soruda da ifade edildiği gibi 60 yıl inadla sürdürülmüş ve pişmanlık duyulmamış, vazgeçilmemiş bir suçtur. Allah'ın akıl, fikir, muhakeme yeteneği verdiği, inanması için sayısız, sınırsız mucizeyi gözünün önünde gerçekleştirdiği, bununla yetinmeyip kitap ve peygamber gönderdiği, inanmamasına rağmen yaşatmaya, rızıklandırmaya devam ettiği insanın, tüm bunları görmezden gelerek inatla ve ısrarla şirkini, inkarını ya da münafıklığını sürdürmesi basit bir günah ya da suç değildir.
Bugün modern hukukta yaşamış olduğunuz ülkenin topraklarının bir bölümünü bölerek ayrı bir devlet kurmak istemeniz ya da devletin otoritesini paylaştırmak istemeniz, nasıl ki vatana ihanetse ve en ağır suçsa; Allah'a ait olan ilahlık sıfatını bölmek istemeniz ya da Allah'la beraber başka varlıkları da ilah olarak tanımlayıp otoriteyi paylaştırmak istemeniz aynı şekilde işlenmiş büyük bir suçtur. Nasıl ki, devlete karşı ajanlık yapıp, devlet sırlarına muttali olup bu sırları devlet düşmanlarıyla paylaşmanız nasıl bir büyük suç ve vatana ihanetse; inanmış gibi gözüküp, haşa Allah'ı kandırdığınızı düşünerek, inanmayanlarla işbirliği yapmanız yani ajanlık/münafıklık yapmanız da aynı oranda suçtur. Dolayısıyla Allahü Teala'nın bu üç suçu işleyen ve bunu ömür boyu inatla ısrarla sürdüren insanları helak etmeyip, azap içerisinde de olsa sonsuza dek yaşatması rahmetinin bir gereğidir. Çünkü küfür şirk ve münafıklık, kısa bir sürede işleniyor gibi gözükse de, insan ömrü ile mahdut gibi lanse edilmeye çalışılsa da, esasen insan ömrü açısından değerlendirdiğimizde, saniyeler içinde iman etme imkanı varken inkarını ömrünün tamamına yayması ve o hal üzere ölmesi kısa süreli basit bir suç değildir.
Çünkü kafir, müşrik ve münafık, Allah'ın vermiş olduğu akıl/gönül nimetini, muhakeme yeteneğini kullanmayıp, kendisine emanet edilmiş bu mükemmel donanıma ihanet etmiştir. Aynı zamanda kendisine 60 yıl boyunca, -bütün inkarına rağmen- rızık veren, yaşatan, helak etmeyen, merhametli bir ilaha karşı isyan suçu işlemiştir. Dolayısıyla bu isyan, onu harikulade bir ruh, vücud ve donanımla yaratan, nimetlendiren ilaha ağır bir hakarettir, ihanettir. Bu da ağır bir suçtur.
Diğer bir husus, suçun işlendiği süreyle cezasının aynı süre olması adalete sığmaz. Bir insanın bir cinayeti işlemesi, tetiği çektiği süre kadar yani bir saniyedir. Şöyle bir savunma yapılması akla muhaldir. "Cinayeti bir saniyede işledim, öyleyse cezası da bir saniye olsun!" demek absürt bir yaklaşımdır.O bir saniyede bir insanın yaşamı sonlandırılmış, yakınları uzun süreler devam edecek bir ayrılığa, hicrana, bunalıma ve acıya mahkum edilmiş, o insanın en mukaddes hakkı olan, yaşama hakkı elinden alınmıştır. Suçun işlendiği süre çok kısa olsa bile, işlenen suçun sonuçları itibarıyla yapmış olduğu yıkım çok büyüktür. İnkar şirk ve nifak bir ömür boyu sürdürülmüşse cezası elbette ebedi cehennemdir. Ömrünün son dönemine kadar küfür, şirk ve nifak içerisinde yaşayan kimse son nefesine gelmeden iman etse, tövbe etse, hidayete erse, onun 60 yıllık işlediği bu büyük suçları affedecek bir ilahın varlığını görmezden gelip, ömür sermayesinin son anına kadar kendisine tanınmış olan iman etme hakkını kullanmadığı için elbette ki bu suçun cezası ebedi olacaktır.
Cehennemin, bu üç sınıf insan için ebedi olması Allah'ın rahmetinin bir sonucudur. Şayet yokluktan gelen insanın, adalet gereği tekrar yok edilmesi gerekirdi. Halbuki Allah, rahmeti gereği onlara da sonsuz bir yaşam hakkı vermiş yani tabiri caizse idam etmeyip, cezalarını müebbet hapse çevirmiştir. Allah'ı yargılamak sorgulamak hiç kimsenin haddi değildir. Peki, "Allah insanların büyük birçoğunun kaybedeceğini bildiği halde neden imtihan ediyor ve sonuçta cezalandırıyor? " diye sorulursa da: "imtihanda başarısız olanları da mükafatlandırmak, imtihanda başarılı olanlara zulüm olur. Bu da ne adalete ne rahmete sığar." Şayet: "Allah, bana mı sordu da yarattı ve beni imtihan ediyor?" diye itiraz edilecek olursa da: "olmayana sorulmaz! Varolmamızın, yaratılmamızın hikmeti imtihan olmaktır." Allah, rahmet ve merhameti ile bize akıl fikir muhakeme gücü vermiş, yetinmeyip kitap ve peygamber göndermiş, bununla da yetinmeyip yaptığımız her bir iyiliğin karşılığını 10 katıyla 700 katıyla çarparak amel defterimize yazıyor olmasına rağmen, hâlâ aklını, fikrini, muhakeme gücünü kullanmayıp, peygambere ve kitaba kulak vermeyip, misli misline yazılan günahlarla cehennemi hak ediyorsa insan, bundan dolayı Allah'ı merhametsizlikle ya da adaletsizlikle suçlaması da başlı başına bir ahmaklıktır. Halbuki insan akıllı bir varlıktır. Ne mutlu, aklını vahiyle eğitenlere...