Çeçenistan’da yalnız bir Çeçen

Gülşen Yılmaz
Ölüm yıldönümünde bir kez daha anıyoruz Şeyh Şamil’i… O hep efsanevi bir karakter gibi yer aldı insanların hafızalarında.
 
Çeçenler ‘İmam’ diyor ona… En büyük düşmanı gördüğü Ruslar ise ‘Kafkas Kartalı!’
 
Ruslar ki Çeçenleri bir kaşık su bulsalar boğmuşlar, çocuk yaşlı demeyip öldürmüşler. Fakat o halde bile İmam Şamil’e saygı duymaktan kendilerini alamamışlar.
 
Şeyh Şamil gibi ne çok insan var aslında tarihte. Yaşarken zaten kimse kıymetini bilmemiştir, bari ölünce biraz yaşadıkları aydınlatılsa dersin, hayatı çocuklarımıza öğretilse, böyle de bir kahraman geçti tarihten, Ruslara karşı otuz beş yıl yılmadan mücadele verdi, bu mücadelesi size de ilham olsun denilse…
 
Düşünün, belki o olmasa Çeçenler bu kadar güçlü bir direnişe kalkışamayacaklardı.
 
Şeyh Şamil öyle bir komutandı ki Rusların küçük hesaplarla kendisini etki altına almasına asla izin vermedi. Belki de Çeçenlerin gözünde bu kadar karizmatik bir lider olmasının en büyük sebebi buydu. Ruslara hiçbir şekilde göz yummadan, Kafkas Dağları’nda var gücüyle gerilla savaşı yaparak Çarlık Rusya’sına Kafkasya ve Dağıstan’ı dar etti.
 
Bu gözü kara lideri makam ve krallıkla ikna edebileceğini düşünen Rus Çarı, Şeyh Şamil’e Ruslara bağlı bir krallık teklif etti. Teklif mektubunda kısaca şöyle diyordu Çar; “Sen kral ol başına tacını giy, ne bizi yor ne kendini…”
 
Siz ki tek derdi özgürlük olan, Müslümanlığından vazgeçmemek adına girdiği savaşta ağır yaralanıp günlerce baygın yatan, Kafkasya’nın bağımsızlığı için kendisinin ve askerlerinin karnına taş bağlayıp aç biilaç direnen bir insana taç teklif ediyorsunuz!
 
Komik değil mi?
 
Rusların milliyetçilikten hiç anlamadıkları o zamanda belliymiş demek ki… Çünkü onlar hiçbir zaman Rus kalmak, Rus kimliklerini korumak için mücadele etmediler. Bu yüzden onlar milliyetçilik mefhumunu sadece bir iki mitingle yerine getirdik zannederler.
 
Neyse konumuza dönecek olursak, Şeyh Şamil krallık teklifini getiren Rus heyetine şöyle bir cevap veriyor; “Söyle ona! Başında bulunduğum bu kahramanların kalplerinde kökleşen bu eşsiz zafer imanı kökünden kazınmadıkça ve en genç muhariplerimden en ihtiyar yardımcılarıma kadar tek kurşunları ve tek kolları kalıncaya kadar, bu mübarek vatanı son dağına, son köyüne ve en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni biç bir kuvvet alıkoyamayacaktır. Bu uğurda bütün evlat ve ailemi kılıçtan geçirseniz, son zürriyetimi kurutsanız, en son müridimi yok etseniz bile, tek başıma ve son nefesime kadar yine dövüşeceğim. Son cevabım budur General. Ben Nikolay’ı tanımıyorum!”
 
Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’in bir köşe yazısına sığması imkânsız… Aslında Şamil ile ilgili ülkemizde tam anlamıyla tatmin edici çalışmalar da yapılmıyor. Emperyalist Rusya’ya karşı elinde hiçbir şeyi yokken son nefesine kadar mücadele veren bu kahramanın, hayali bir karakter gibi, minik hikâyelerde efsanevi romanlarda, değil de güçlü çalışmalarda bulunması gerekiyor. Umarım yapılabilir.
 
Şeyh Şamil’i saygı ile anıyoruz.
 
Onun ruhu Çeçenistan’ı ayakta tutuyor. Ve yaktığı özgürlük ateşi hala Çeçenlerin içinde…