ALTIN HESAPLARI VE BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ
Klasik iktisat dönemlerinden bugüne kuramsal iktisadi tartışmalar hep yatırım-tasarruf-tüketim üçgeni çercevesinde yapılagelmiştir. Aşağı yukarı bütün teorilerin merkezinde iktisadi büyüme meselesi olduğu için değiş meyen gerçek, büyümek için yatırıma, yatırım için ise tasarrufa ihtiyaç duyulacağı gerçeğidir. Dolayısı ile bu kadim üçgen dahilinde merkezi, tasarrufun oluşturduğunu söyleyebiliriz. Keynes, tüketimin kullanılabilir gelirin bir fonksiyonu olduğunu, gelirin artması ile birlikte doğal olarak tüketimin de artacağını, ancak tüketimdeki artış seyrinin gelirdeki artışın seyrinden daha az olacağını ve doğal olarak tasarrufun oluşacağını söylerken, kapitalist sistemin, iletişim kanallarını ve reklam silahını arkasına alarak tüketimin kendisini fonksiyonel hale getirmek sureti ile ekonomik sistemde balonlar oluşturacağını, üretimin kat kat üzerinde bir tüketim gerçekleşmesiyle insanların muhtemel kazançlarını da harcayabileceklerini hesap etmiş miydi bilmiyoruz; ama yaşadığımız krizler dünyasında kadim üçlüden tasarrufun ne kadar önemli olduğunu bugün yaşayarak çok daha iyi anlıyoruz. Tasarruflarının üzerinde harcama yapan hedonist batı toplumlarının bugün vardıkları nokta, bizim yol almaya çalıştığımız muassır medeniyet yolunun bir durağı ise o yoldan hemen direksiyonu kırmamız gerektiği apaçık bir gerçektir. Bunu ise ancak daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, kendimize muktesid bir yol çizerek yapabileceğiz. İktisaden tasarruf her şeydir. Zira tasarrufunuz yoksa yatırımınız da ya olmayacak ya da başkalarının paralarına yüksek bedeller ödeyerek yatırım yapacaksınız demektir. Son 10 yıldır sürekli büyüme hedefiyle yolda süratle seyreden ekonomimizin dönüşü olmayan büyüme yolunda yakıt olarak ne yaktığı ve bundan sonra ne yakacağı sorusuna vereceğimiz cevapla, gelecekte ekonomimizin durumu ne olacak sorusuna vereceğimiz cevap üç aşağı beş yukarı aynı olacaktır. İşte bu nedenle tasarruflar meselesi geleceğimiz açısından hayati önem taşıyan bir meseledir. Türkiye’de son 15 yılda tasarruflar %15 civarında azalmıştır ve azalma eğilimi de devam etmektedir. 1998 yılında %24 olan tasarruflarımız bugün itibarı ile %12 lere inmiş durumda. Her ne kadar bunun birçok sebebi olsa da en başta hızlı büyü menin ve ülke tarihinde görülmemiş bir tüketim eğilimi artı- şının en önemli sebepler olduğunu söylememiz lazım. Dünya tasarruf ortalamasının %20 ler seviyesinde olduğunu, Almanya’nın ve Japonya’nın %22, Endonezya’nın %34, Çin’in %54 seviyesinde tasarruf ettiğini düşündüğümüzde bizdeki Oranın ne kadar düşük olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Tasarrufu azalan bir ülkenin uygulayacağı tek ekonomi politikası yüksek faizle yabancı sermaye çekmek ve büyümeyi bu şekilde finanse etmektir. Bugün bizim yaptığımız gibi. Netice itibarı ile cari açığın temelinde ülkedeki tasarrufların yetersiz kalması yatmakta. Tasarruflarımızı arttırdığımız gün Hem cari açık meselesini çözmüş olacağız hem de yüksek Faiz kamburundan da kurtulmuş olacağız. Çözüm için sayısız reçete yazılabilir. Bu hususta bizim iki öne
rimiz olacak; Birincisi, ülkeye hiçbir katkısı olmayan gayrıresmi tasarrufların sistem içine dahil edilmesini sağlayacak mekanizmaların bir an önce oluşturulması. Gayrı resmi tasarrufların çok önemli bir kısmı malumunuz altın tasarruflarıdır. Bankalar altın hesapları açarak bu işin yolunu açtılar, ancak henüz istenen noktaya varılabilmiş değil. Alınacak daha çok yol var ve siyasi erkin de bir takım teşvik edici politikalar geliştirmesi gerekiyor. Yastık altındaki tahmini 5.000 ton altının dörtte biri bile ekonomimize birkaç sınıf atlatacak etkiyi yapacaktır. İkincisi, birçok ülkede ciddi bir tasarruf kaynağı olarak görülen Bireysel Emeklilik Sistemi. Bireysel Emeklilik fonlarının bugün Dünya’daki büyüklüğü yaklaşık 20 trilyon civarındadır ve her yıl ortalama % 14 civarında büyümektedir. Özellikle Amerika ve AB ülkelerinde BES fonları toplam tasarrufların içinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde ise 2001 yılında başlayan ve her yıl büyüyen sistemin alacağı daha yol vardır. Gelirinden daha fazla tüketmeyi yaşam tarzı haline getiren toplumumuzun tasarruf etme alışkanlığı kazanması ülkenin geleceği açısından da hayati önem taşımaktadır. Bu noktada, devletin her bir BES katılımcısına yatırdığı primin %25’i oranında ilave destek vermesi de çok önemli bir teşviktir. Ancak BES’in ülkemizde henüz tam olarak anlaşılamadığı da bir gerçek. Netice itibarı ile tasarruf sıkıntısı çeken ülkemizi yabancı fonlardan ve yüksek faizden kurtaracak yol ve yöntemleri ne yapıp edip bulmamız gerekiyor. Sistemin dışında yastık altında kimseye faydası olmayan altın tasarruflarının altın hesapları yolu ile sisteme dahil edilmesi ve BES fonlarının hacmini arttırarak finansal sisteme uzun vadeli kaynak sağlanması tasarruflarımızın artmasını sağlayarak cari açık probleminin çözümüne katkı sağlayacak ve geleceğimizi de güvence altına alacaktır.