Çaresizliğin boyutlarını düşünebiliyor musunuz? Yola çıkanlardan binlercesi Akdeniz’e kurban edildi. Bu gerçeği bilip yine de o küçük sandallara çoluk çocuğunu bile bindirecek kadar cesaret gösterilmesine olsa olsa çaresizlik denir.
Bu çaresizliği her gün televizyondan görüp, Suriye’lilere olur olmaz kızanlara ne denir bilemiyorum… Bizleri kızdırabilirler, hatta çıldırtabillirler bu nedenle de kapılarımızı açmamızı ve yardımlarımızı hak etmiyorlar diye de düşünebilirsiniz… Herkesin bunu kendi vicdanın da çok yönlü yanıtlamasında fayda var…
Mesela; iyiliği sadece hak edenlere mi yaparız…? Yardımı sadece iyilere mi yapmalı…? Çocuklarının hayatından endişe ederek bize sığınanlar arasında ayrımcılık mı yapacağız… Biz millet olarak hepimiz çok mu iyiyiz…? Bizim aramızda suçlular hiç mi yok…? Hak edene yapılan iyilikle, hak etmeye yapılan iyilik arasında sevap yönünden bir farklılık var mıdır…? Suriyelileri iyi çıkmadılar diye savaşın ortasına geri mi gönderelim…? Kötülerin hepsi buradaysa iyiler nerede… ? İyiler hala Suriye’de ise onlar için ne yapıyoruz…? Aralarında ki yetimleri de ötekileştirelim mi…? Kimlerin gözyaşlarının silineceğine kimlerin silinmeyeceğine nasıl karar vereceğiz…? Vs. vs…
Soruları sayfalarca uzatmak mümkün…
Hepsini Akdeniz’e dökmekle Suriye’ye göndermek arasında bir fark yok…
O zaman?
ÜÇ ŞEY
Hayatta üç şeyi çok merak etmişimdir.
Birincisi; Mevlana şehrinde Mevlana havasında büyüdüğünü söyleyip sosyal medyadan sürekli Mevlana sözleri paylaşıp, sevgiden, saygıdan, hoşgörüden, merhametten, nezaketten, cömertlikten, yardımlaşmadan, sözünde durmaktan, emanete sahip çıkmaktan, görevi ehline vermekten, vs. bahsedip bunların hiçbirinden nasibini almamış Konyalılar’ı.
İkincisi; Hacıveyiszade Hazretlerinin güler yüzünden, mücadeleciliğinden, azminden, durduğu yerden ve herkese selam vermesinden sürekli dem vurup bunların hiçbirini kendi hayatına tatbik edemeyen Konyalılar’ı.
Üçüncüsü; Osmanlıcanın öğrenilmesine karşı çıkan MHP’liler’i.
Olgunlaşma sürecim sürüyor demek…
NEDİR BU DOKTORLUK MERAKI?
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi karışmış son günlerde. Bir kişinin öğrenciymiş gibi yaklaşık iki yıldır derslere ve stajlara girmiş olması öğrencileri tedirginliğe, velileri de dehşete düşürmüş… On beş yirmi kişilik staj sınıflarında bu gencin fark edilmemiş olması ayrı bir handikap. İçeriden başka bir öğrenci tarafından korunduğunu düşünenler var…
Tüm Türkiye bu ve buna benzer yüzlerce olay yaşadı…
Bu doktorluk merakının altında hangi duygu yatıyor merak ediyorum. Ama asıl merak ettiğim bu gence 6.senenin sonunda diploma verilip verilmeyeceğiydi. Keşke biraz daha gizlenebilseydi bizde bu sorunun yanıtını alabilseydik… Verilmemesi büyük haksızlık olurdu herhalde…
TARİHLERE DİKKAT
İstanbul-Konya Çok Yakında diye başlık attık önceki günlerde… Sonra tarih belli oldu; 17 Aralık… Onu da duyurduk. Ancak son 12 yılın en başarılı icracı Bakanlığının verdiği tarihleri duyururken tereddüt yaşıyoruz… Kim ne derse desin başarılar o kadar büyük ki, verilen tarihlere ve takvimlere bir türlü uyulamaması hizmetlere gölge düşürmese de, bu tip duyuruları küçük puntolarla duyurmakta fayda var…
DOĞAL MEKAN
Kendine saray yaptı, 1000 odalı sarayda yaşayacak, Ak-Saray gibi daha yüzlercesini sayacağımız sözlerle, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün doğal sahibi yapan tüm kesimlerden “ stratejik duvara toslama” dersleri almak istiyorum… Bu saatten sonra kim orda oturursa otursun kendini kiracı gibi hissedecek çünkü.
Bunu başaranda Erdoğan değil karşıtları.