Millet olmak, İstiklal Marşına göre, korkmamakla başlar, azim ve kararlılıkla devam eder. Türk milleti bu azim ve kararlılığını inancından alır. İrade, istikamet üzere kalabilenlerin en önemi özelliğidir, istikametse gerekirse yolu kendin açabilme cesaretidir.
Bu milletin cesareti, yüzyılların ötesinden olgunlaşarak, hep diri ve duru olarak karakteri haline gelmiştir. Karşısında ordu olarak her türden ve ırktan ulusları görmüş, her türden dalavere ve desise ile karşı karşıya kalmıştır. İnancıyla yoğurduğu seciyesi onun “millet” olma ve “millet” kalma zaferini kazandırmıştır.
Kazandığı zaferlerden biri de şüphe yok ki Çanakkale’de gösterdiği direniştir. Bahsi geçen direniş, bugün kimilerince “direniş ruhu” dedikleri laf ebeliğiyle yakınlık ve bağ taşımamaktadır.
Çanakkale Muharebeleri şanlı bir müdafaadır. Vatan olarak kabul edilmiş toprakların, milletin var olma mücadelesinin verildiği bir direnişin ispatıdır. Savunmanın ne demek olduğunu ve nasıl olduğunu tüm dünyaya gösterdiğimiz gerçek bir destandır.
Çanakkale Muharebeleri sonuçları halen devam ve tezahür eden bir savaştır. Gerek dünya tarihi açısından gerekse milli tarih açısından önemli neticeleri olmakla birlikte belki de en önemli yönü; Türk Milletinin ruhunu yansıtmasıdır. Burada bahsedilen Anadolu ruhudur, tüm unsurlarıyla yekpare bir ruh.
Dünya tarihi açısından baktığımız zaman, Çanakkale savunmasıyla savaş üç yıla yakın uzadı, bu uzamadan dolayı milyonlarca Avrupalı öldü. Rusya, Çarlık Rusya’nın sonu ile komünist oldu, Rusya komünist olurken milyonlarca insan öldü. Rusya bununla kalmadı, Çin’de komünist oldu. Avrupa’nın o şaşalı ihtişamı sarsıldı, özgüvenleri kayboldu. Sömürgeleri ellerinde tutma şansını kaybettiler.
Milli tarih açısından bakıldığında da Çanakkale Muharebeleri çok önemli bir yere sahiptir. Bu savunma bir milletin yapısını, kök ve gövdesini göstermesi bakımından önemli bir alandır. Muharebelerde görev yapan tüm subaylar daha sonra ülkenin geleceğinde önemli roller üstlenmişlerdir. Annelerin cepheye yazdıkları mektuplarda, köylerde düzenlenen asker uğurlamalarında bir milleti millet yapan unsurlar görülebilir.
Çanakkale Muharebeleri düzgün ve doğru anlatıldığında kuru bir kalabalık olmadan nasıl millet olunabileceğine dair izler bulmak mümkündür. Orada yaşanan her bir olayı ayrı bir hikâyeye konu olarak ele alabilir, verilen şehit sayısınca filmler çekebilir, romanlar yazabiliriz. Dakikalar sonra öleceğini bilirken en ufak bir tereddüt göstermeyen gencecik fidanlar ancak inançla bunu başarabildiler. Bu noktayı gözden kaçırırsak, gerçekleri destan olmaktan öteye taşıyamayabiliriz.