Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bizlere, Al-i İmran sûresinin 96 ve 97. ayetlerinde şöyle buyurulmaktadır: "Şüphesiz, yeryüzünde ilk olarak inşa edilen mâbed, Bekke'de (Mekke) bütün âlemlere hidayet kaynağı olan ve mübarek kılınan Beytullah'tır.” Bu ayet-i kerimeden yola çıkarak anlıyoruz ki insanlığın tarihi ile mabetlerin yani camilerin tarihi paraleldir. İslam’ın son elçisi, efendiler efendisi Hz. Peygamber Efendimiz Medine’de inşa ettiği İslam medeniyetinin temellerini camilerde atmıştır. Peygamber Efendimiz daha Medine’ye gelmeden hicret yolundayken, ilk fırsatta Kuba’da, yapımında bizzat kendisi de çalışarak bir mescit yapmıştır. Diğer yandan Medine’ye hicretle birlikte yaptığı ilk işlerden birisi de Mescid-i Nebi’nin inşası olmuştur.
Böylece cami ve mescitler, İslam toplumlarının kimliği hâline gelmiş, düşüncenin, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuştur. Hayat ve ahlak, caminin değerleriyle kurulmuş, şehirler cami merkezli planlanmıştır. Bugün de birlik ve beraberliğimizin en güçlü ortak zemini camilerimizdir. İstiklal mücadelesinde halkın milli mücadeleye desteği camilerdeki vaazlar aracılığıyla sağlanırken 15 Temmuz gibi destansı mücadelenin verildiği dönemde halkımızın sokaklarda, meydanlarda toplanma çağrısı yine camilerden arşa yükselen salâlar aracılığıyla olmuştur. Milletçe zor zamanlarda kritik virajlarda camilerimiz felaha ulaşmanın merkezi olmuştur. Dolayısıyla birlik ve beraberlik açısından en güçlü yanımız ve en büyük imkânımız da camilerimizdir. Asr-ı saadette olduğu gibi, Selçuklu ve Osmanlı döneminde olduğu gibi camilerimizi sosyal hayatın merkezi haline getirmek zorundayız. Sadece beş vakit namazın kılınıp terk edildiği değil; sosyal hayatın merkezi haline getirmek zorundayız.
Bugünlerde okulların tatil olmasıyla birlikte Cami ve Kur’an kurslarımızda kayıt heyecanı yaşanıyor. Milyonlarca gencimizi misafir etmeye hazırlanan camilerimizde Yaz Kurslarımız 27 Haziran Pazartesi günü başlayacak. Çocuklarımızın gençlerimizin camilere koşmasıyla camilerimiz adeta çiçek açacak. Ancak diğer taraftan sağa sola koşturan belki kendi aralarında gülen eğlenen çocuklara karşı büyükler olarak son derece hoş görülü olmak zorundayız. Yapacağımız en küçük bir yanlış çocuk ile cami arasına duvar örülmesine sebep olabilir. Allah Resul’ünün, geleceğin büyüklerini namazdan uzaklaştırmak bir yana, aksine nasıl namaz kılacaklarını onlara bizzat öğrettiğini, torunlarının mescide geldiklerinde hutbeden inip onları kucağına alıp sevdiğini siyer kitaplarından okuyoruz, biliyoruz.
Camilerden büyüklerimiz tarafından sudan sebeplerle kovulan ya da sesi çıktığında azarlanan, soru sorduğunda terslenen bir çocuğun mescide camiye gönlünün ısınması nasıl mümkün olabilir? Bu vesileyle inanıyorum ki din görevlisi meslektaşlarım peygamber mirasını omuzlamanın verdiği sorumlulukla, hakikatin kendilerine yüklediği görev şuuruyla her bir çocuğumuzun gönlüne Allah ve resulünün sevgi filizlerini atacaklardır. İkramlarla, pikniklerle, sosyal aktivitelerle, gönle dokunan hizmetlerle üzerlerine düşenin en güzelini yapacaklardır. Ne mutlu bu şuur ve azimle İslam’a ve insanlığa hizmet yolunda koşanlara. Selam ve dua ile…