Camiden Korkmak

Alev Ayyıldız

Çocukların camilerde Kur’an öğrendiği kadar oyunlarda oynadığı bir haber vardı. Gündeme geldiğinden beri takip ediyorum. Medyada çok etki bulmasa da meclise bile taşınmış. Doğruya yanlış demeyi muhalif olmakla eşdeğer tutanlar var ya. İşte onlar eleştirmişler.

Haberin içinde hem çocuk hem de ibadet geçtiği için dikkatimi çekmişti.

Unutmayanlar bilir ya, çocuk olmak güzeldir. Kalpler kararmadığından olsa gerek, ne bakışlara hinlik düşmüştür nede simaya kötülük. Rengi fark etmeksizin duru bir su gibidirler.

İnsanların ruhları gözlerine yansırmış ya, onlarınki yazılmamış bir kağıt yada çizilmemiş bir ayna gibidir. Bakışlarına sevgiyi de katmak sizin elinizdedir, nefreti de.

Büyüklerin işleri çok olduğundan olsa gerek küçük adamlara zaman ayıramazlar. Basit bir hediyeyle baştan savıp dinlemezken bile anlamış görünürler.

Masumiyeti aradığımdan mı, yoksa kibirden uzak samimi davranışlarından mı, yada büyüklerin onları pek iplememesinden mi bilmem ama çocuklarla ilişkim hep iyi olmuştur.

En çok istedikleri iki şeyi sunarım onlara. Dinlerim ve vaktim varsa oyunlarına eşlik ederim. Hiç olmadı ummadıkları bir zamanda küçük bir hediyeyle mutlu etmeye çalışırım.

İlgi göstermeyi yada sevmeyi şımartmak sananlara inat, hak ettikleri kadar olmasa da elimden geldiğince yakın olurum.

Kimi zaman bu alakamı tuhaf bulanlarda olur. Açıkçası bende onların davranışlarını yadırgarım.   Küçük bir yanlışa dahi aşırı tepki verilmesi, yabancıların içinde çocukların azarlanması, yaramazlığın cezası olarak dayak atılması aile olmaktan öte cahilliğin belirtisidir.

Tahammül edemediğim bir aile tipi daha var. Çocuğun eline ekmeği  verip yere kırıntı saçmasına tebessümle bakıp “Benim yavrum nede güzel yermiş” diyerek evladını daha bebekken obez yapmaya çalışan ebeveynler. Nimetin şükrünü ve kıymetini öğretemeyenler bu şekilde yetiştirdikleri insandan vefa da beklemesinler.

Bırakılacak en değerli miras olan çocuğunu herkes kendi görgüsüne ve yaşayışına göre yetiştirecek ama belirli değerleri onlara küçükken aşılamak gerektiğini de unutmayalım.

Bu nedenle de cami-oyun- ibadet kelimelerini aynı haberde görmek ilgimi çekti.

Çünkü bizim çocukluğumuzda Kur’an Kursları vardı ama camiler nasıl denir yetişkinler bölgesiydi. Ağzını açtıklarında “Orası Allah’ın evi” diyenlerin bir kısmı nedense çocukları layık görmemişlerdi bu kutlu mekana.

Namazda aklında bin türlü hesapla rekatı şaşıran kişide kabahati çocuk gürültüsüne ve koşuşturmacasına yüklerdi.

Tebessümden uzak ,ağır hacı yağı kokulu ihtiyar amcalar olurdu. Radar gibi kulaklarla camiye adım atan çocuğu bırakın sesinden ayak tıkırtısından tanırdı.

O dönemlerde şimdi de sormak isterdim bu kişilere. Neyi kimden niye kıskanıyorsunuz?.

Bir dönem böyle zihniyette olanlar yüzünden çocuklar camiden soğumuştu.

Bunların önüne geçmek için hazırlanan programda medyada yansıyınca birileri hemen rahatsız oldu.

Camiye küskün yetiştirdikleri nesillerin kesilmesinden korktular.  Çekintilerini de alınların secdeye değdiği mekana ayakkabıyla girip ibadet yerine eylem yapan sözde gezicileri savunmak için konuşan bir vekille dile getirdiler.

Milletimin temsilcisi (?) çocuk seslerinden uzak boş camileri görmekten hoşnut olsa da, Rabbini ve peygamberini seven nesiller bu şekilde yetişemez.

Geçmişin ketum ihtiyarlarını, şimdinin kravatlı vekilleri alsa da, ben çocukları “Allah’ın evine” yaklaştıran her oluşumu destekliyorum. Cemaatle namaz kılarken bile, selam verince camiden korkarcasına kaçan bir neslin olmaması için.

Etki-Tepki

Her Ramazan birileri Müslümanlarla fena uğraşıyor. Dünya kamuoyunu belirlenirken illa ki can sıkıcı bir hadise yaşanıyor. Bizler Suriye için üzülürken şimdi de Mısır karıştı.

Devrik cumhurbaşkanına sanki öz kardeşimmiş gibi yürekten dua ediyorum.

Çünkü artık tarafların oldukça net olduğu bu tablo da yaşanan gelişmeleri gördükçe, Mursi’ye dua etmem şaşılacak bir durum değil aslında.

Bizler, hem onun hemde İslamiyet’in ne denli geniş düşmanlarla çevrili olduğuna şahitlik edelim, eskiden bu işler böyle olmazdı. Ülkeler rengini bu kadar belli etmezdi. Siyaset dili diye bir şey vardı.  Şimdi peygamber şehrinden zulmü destekleyen Suudi yönetiminden , elleri kanlı Esat’a, İslamiyet’in en büyük düşmanı İsrail’den , petrol zengini şımarmış Arap Devletlerine kadar geniş bir gurupla karşı karşıyayız.

Avrupa korkak, A. B.D. iki yüzlü  davranmaya devam etsin,  devrik lideri Türkiye hariç  destekleyen ülke yok.

Onlar böyle davrana dursunlar insan ve toplum davranışları  etki-tepki üzerine kurulu.  Bugün Mursi’yi yok etmeye çalışıp, mağdur ve mazlum edenler yarın karşılarına daha büyük bir destekle geleceğini unutmasınlar. Benzer örneğini Türkiye’de gördük.

Selam ve Dua ile