…Bir gün sahabe sorar:
- ‘’Ey Allah’ın Resulü! İnsana ihsan edilen şeylerin en hayırlısı hangisidir?‘’
Fahr-i Kainat buyurur:
- ‘’Güzel ahlaktır.’’
Din-i mübin-i İslam’ın üç temel esası vardır: Bunlar inanç, ibadet ve ahlaktır. Allah’a iman dinin temelini oluşturur. İkinci unsur ibadetler. İtaatin göstergeleri sayılır. Üçüncü unsur ahlaktır. İlk iki unsur olan inanç ve ibadetler, kişinin doğrudan Allah ile manevi bağını sağlar. Ahlak ise, kul-Allah ilişkisinin, dünyevi planda her türlü harekete yansımasıdır.
İnsanların birbirileriyle münasebetleri Allah’ın emrettiği ahlaki davranışlardır. Bu kısa girizgahtan sonra ahlak kavramının camilerdeki hal-i pürmelaline bakalım.
Camilerde yeni adetler türedi, yok elinde tabure ile en ön saflarda oturan ve safta en arkada durduğu için arkadaki bir kişinin de namaz kılmasını engelleyen bencillerden bahsetmeyeceğim.
Hasta olabilirsin, ihtiyar olabilirsin, saygı duyarım lakin senin yerin arka sıra, ön değil. Geç en arkaya namazını orada kıl. Allah nasip ederse, ben ihtiyarladığımda taburede namaz kılmak mecburiyetinde kaldığımda en arkada namaz kılacağım ki tabureyi koyduğumda arkamdaki kişinin yerini de işgal etmeyeyim.
Eskiden cami içi kalabalık olunca elinde seccade dolaşıp avluda yer arayanlara rastlardık şimdi elinde tabure dolaşanlara sıkça rastlıyoruz. Bazı camiler okul sıralarına döndü. Asıl konumuz bu değil, bugün size camileri köy kahvesine, kavak gölgesine çeviren terbiyesizlerden bahsedeceğim.
Ramazanın ilk günü Konya’mızın aşk erlerinden, Hak dostu Hacıveyiszade Hazretleri’nin ismini taşıyan camideyim. Öğle namazımı kılmak için tekbir aldığım esnada o da ne? arka tarafta boş lakırtılar ve gülüşmelerle ben dahil serbestçe namaz kılan diğer 10-15 kişiyi de rahatsız eden bir saygısız güruh olduğunu fark ettim. Gülüşüyorlar, yüksek sesle geyik muhabbeti yapıyorlar ve en önemlisi utanmıyorlar. Nefret kazanıyorlar…
Kimisi merada yayılır gibi sere serpe uzanmış yatıyor, uyuyor, hatta horlayanlar bile var, kimi Allah Lafza-i Celaline doğru ayaklarını uzatmanın gafleti içinde. Bir ara kır kahvesine düştüm herhalde diye düşünmedim değil. Aleni köy kahvesine çevirmişler. Belli ki; bazı gafillere göre burası camiden daha çok bir kavak gölgesi ya da bir otel hüviyetine bürünmüş. Umursamaz tavırla elinde cep telefonu ile sıkılmadan sohbet edenler ise masadaki tuz-biber sanki. Vah şu şuursuz, gafil müslümanların haline!. Vah ki vah!
Allah-u Azimüşşan, Kuran’ın ve Sünnetin emrettiği şuur ve akıl versin. Böyle devam ederse bunlar yakında burada mangal partisi de yaparlar. Yetkililere sesleniyorum eğer burası otelse girişteki cami levhasını kaldırıp yerine otel yazsınlar, ki; ben de akşam battaniye getirip burada konaklayayım. Yok burası köy kahvesi ise biz de akşam arkadaşlarımızı toplayıp askerlik hatıralarımızı anlatalım birbirimize. Burası ne? Biz de bilelim.
Uzakta olduğu için diyanet-miyanet işleri yetkilisi Mehmet Görmez ama yakında olduğu için il müftüsü görebilir. Görsün lütfen. Şüphesiz ibadethanesine en çok önem veren din İslam dinidir. İslam’da, cami ve mescitler, Allah’ın evleri olarak isimlendirilmiştir. Camiler yeryüzünde tek Allah’a ibadet için yapılan en mübarek ve en mukaddes mabet olan Kâbe-i Muazzama’nın şubeleridir. Camilere saygı Kâbe’ye saygıdır. Camiler huzur iklimleridir, barış ve kardeşlik mekânları, yaygın eğitim ve öğretim müesseseleridir. İnsanları manevi huzura kavuşturan, İlahi çağrı ve davetin yapıldığı yerlerdir, kalp ve ruhların Allah’la huzur bulduğu, kul ile Rab’bin huzuruna çıktığı mübarek mekânlardır.
Ez-cümle, camiler piknik yerleri değildir.
Ez-cümle, illa edeb!, illa edeb!, illa edeb!