Başlığa bakıp bu adam ne demeye çalışıyor diye soruyorsanız sizi fazla merakta bırakmayıp anlatayım. Ülkemizde ve şehrimizde gündem o kadar hızlı değişiyor ki bu hıza yetişemiyoruz. Haftalık yazı yazan biri olarak gündemin etkisiyle kafası çorbaya dönmüş bir yazarın ıstırabı diyebiliriz.
Geçtiğimiz hafta araçlardaki cam filmi yasağıyla uğraştık. Yasağın mantıksızlığı bir yana ortada bilgi kirliliği vardı. Kimileri zaten bakanlık bir yıl önce yönetmelikte belirtmiş yani yasak yeni değil derken kimileri yasağın iptal edildiğini yani yasağın yasak olmadığını söylüyordu… Olaya resmi çerçeveden bakanlar bütün araç filmlerinin yasaklanmadığını, karayolları trafik yönetmeliğinin ilgili maddesine göre işlem yapılacağını söylüyor. Erinmedim araştırmacı gazeteci olarak ilgili maddeyi Google’dan bulup okudum, sonuçta madde nereye çekerseniz oraya gider. Yani yasa mevcut haliyle kalırsa trafik polisi aracınızı durduğu zaman filminizin numarasına bakmadan rahatlıkla ceza yazabilir, itiraz edemezsiniz.
Yasa çıktı ama uygulanmayacak falan deniyor lakin bu konuda da resmi bir açıklama yok, bakanlık top çeviriyor. Haberler o kadar muğlak, karışık ve ajanslardan kopyala-yapıştır mantığında yapılmış. Benim bu konudaki referans noktam; eğer hükümete yakın gazetelerin birinci sayfasında cam filmi yasak değil diye bir haber görmediğiniz sürece dikkatli olun… Cezası da üstelik 427 liraymış.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ne yapmaya çalıştığını doğrusu anlayamıyorum. Ülkenin içinden geçtiği süreç ortadayken, hükümet bugünden 2019 yılı seçimlerini düşünüp parti içi bir restorasyon hamlesine girişmişken bakanlık son yaptığı hamlelerle vatandaşın hükümetle arasını bozmak, muhalefetin ekmeğine yağ sürmek için elinden geleni yapıyor. Önce MTV zammı olayı şimdi cam filmi meselesi. MTV olayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesiyle orta yol bulunmuştu. Bakalım bu cam filmi meselesi nereye kadar gidecek. Sıradan vatandaşın olaya bakışı net. “Maliye bütçeye kaynak oluşturmak için vatandaşa yeni bir ceza kalemi oluşturdu, insanlar enayi yerine konuluyor.” Bütün bunlar maalesef hükümetin kendi kalesine attığı gol olarak kayda geçiyor.
Dikkat ederseniz cam filminin ne işe yaradığından, hangi gerekçelerle yasaklandığından falan bahsetmiyoruz. Çünkü Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı o kadar kötü bir halkla ilişkiler faaliyeti yürüyor ki derdini, neden böyle bir karar aldığını sağlıklı bir şekilde açıklayamıyor. Ortada bir belirsizlik olunca da herkes istediği gibi konuşuyor.
Haftanın bir diğer önemli olayı da Meral Akşener’in kurduğu İYİ Parti’ydi. Parti, daha ilk günden magazin malzemesi haline getirildi. Amblemiyle ilgili onca geyik yapıldı. Son da söyleyeceğimi başta söyleyeyim bana göre Akşener’in iktidar olma şansı yok. Barajı kesin geçer falan diyorlar ama bunu söyleyenler yeni seçim sistemini hesaba katmıyorlar. Yeni sistemde Cumhurbaşkanı olamadığı sürece barajı geçip meclise girmenin bir anlamı yok ki. Ki ben Akşener’in barajı geçebileceğine bile ihtimal vermiyorum. En fazla siyasi hayatımızda yeni bir Cem Uzan olayıyla karşı karşıya kalırız…
Biz bu meselelere kafa yorarken ülkemiz de önemsiz olaylarda yaşanmaya devam ediyor(!) Maalesef borsadaki manipülasyonlar, dış kaynaklı etkiler nedeniyle döviz ve altın fiyatları sürekli artıyor. 2001 ve öncesi gibi sadece paradan para kazanan insanlar yeniden ortaya çıkıyor. Alman kamu bankalarının siyasi tansiyon nedeniyle Türk şirketlerine verdiği kredileri gözden geçireceği iddiası bile borsanın yangın yerine dönmesine yetiyor.
Günlük rutin gündemin arasında kaybolup, beynimizi yakarken dünyada büyük dolaplar dönmeye devam ediyor. Biz derken işinde gücünde, sıradan vatandaşları kastediyorum. İnşallah yöneticilerimiz vakti ayırıp, dönen dolaplara karşı gereken önlemleri alıyorlardır. Yoksa vay halimize… Bu arada Suudi Arabistan ılımlı İslam’a geçeceğini açıkladı, gündemin arasında kaynadı. Henüz İslam’ın ılımlısı, aşırısı olmaz İslam, İslam’dır diyeni duyamadık. En iyisi bir de bu konuyu açıp daha fazla beyin yakmadan yazıya burada nokta koyayım.