Üretim için milyon dolarlık yatırımlar yapıyor, büyük reklam bütçeleri oluşturuyoruz, müşterilerin zihinlerini marka çağrışımlarımızla doldurmak için çabalıyoruz. Müşteri potansiyeli olan hedef kitlemizi ikna etmek için yoğun çaba harcarken belki onları ikna etme sürecinde en önemli görevi üstlenen çalışanlarımızın mutluluğunu ne kadar düşünüyoruz? Onları size para kazandıran birer makine olarak görmekten uzaklaşıp ihtiyaçları olan birer insan olarak görmeye başladığınızda başarılı bir işletme olmaya başlayabilirsiniz. İşletmelerimiz ne yazık ki dış hedef kitleler için harcadığı emeğin yarısı kadar bile kendi iç hedef kitlesi olan çalışanlarına harcamıyor. Oysaki işletmeleri zirveye taşıyacak ve başarı sürekliliğini getirecek olan faktörlerin başında çalışan mutluluğu gelir. Eğer çalışanlarınız işe sadece çalışmaya mecbur olduğu için geliyor ve mesai saatinin bitimini dört gözle bekliyorsa o işletmenin başarı sürekliliği uzun sürmez.
Pazarlama bileşenleri arasında beşinci “P” olarak eklenen “People” sadece dış müşterilerinizi değil aynı zamanda iç müşterilerinizi de kapsar. Mutlu ve çalıştığı kurumu sahiplenen çalışanlar daha verimli çalışarak başarı grafiğini her geçen gün yükseltecektir. Mutsuz çalışanlara sahip işletme evinde huzur olmayan bir aile gibidir. Siz dışarıya ne kadar kendinizi mutlu gösterseniz de o ailenin dağılması an meselesidir. Müşterilerinizin direkt temas kurduğu kişiler işletmenizin CEO’su, kâr ortakları değildir. Müşterileriniz satış ekibiniz, müşteri danışmanlarınız gibi direk iletişim teması kuran kişilerle görüşür ve sizin hakkınızdaki algıları büyük oranda şekillendirecek olan, markanızla ilgili ilk izlenimi oluşturacak ve çağrışımları birleştirecek olan temas noktaları bunlardır. Ürününüz ne kadar kaliteli olursa olsun mutsuz bir çalışanla karşılaşan, mutsuzluğundan dolayı müşteriye kötü muamele yapan satış temsilcisiyle tanışan insanların markanız hakkındaki düşüncelerini hesaba katmalısınız.
Büyük pazarlama gurularının da tavsiye ettiği gibi iç müşterilerinize önem verin ve onların mutlu olmasını sağlayın. Onların önüne imkânsız satış hedefleri koymayın. Ulaşılması zor satış hedefleri çalışanlarınızın kendine olan öz güvenini yitirmesine sebep olduğu gibi çalıştığı kuruma olan bağlılıklarını da azaltır. Çalışanlar üzerinde kendini huzursuz hissedecek psikolojik baskılar kurmayın. Mobbingden uzak durun. İşletmede psikolojik olarak rahat bir ortam bulamayan çalışanların performansı gözle görülür oranda düşer. Çalışanlarınızla sadece iş konuşmayın. Onlarla yemek yiyin, sosyal aktivitelerde bulunun, dertlerini dinleyin, hayatındaki sorunlara çözümler bulmaya çalışın. Öğle aralarında ve günlük molalarda çalışanlarınızla sohbet etmeye, birlikte yemek yemeye özen gösterin. Çalışanlarınızın kendilerini önemli hissetmelerini sağlayarak kuruma olan bağlılıklarını arttırın. Gerçekçi ve yerine getirilebilir sözler verin. Verimli bir prim sistemi geliştirin. Kısa süreli hafta sonu tatili organizasyonları yapın. Unutmayın çalışanlarınız için harcadığınız emek, zaman ve maliyet size kazanç olarak fazlasıyla geri dönecektir. İnsanlar sizin odanıza gelirken çekinerek gelmesin. İletişime açık olun. Sorun üreten değil çözüm sunan işletmeler olun. Çalışan tavsiyelerine ve fikirlerine önem verin. Yenilikleri denemeleri için onları teşvik edin. Hata yaptıklarında cezalandırmak yerine mevut hatayı bir daha yapmamalarını sağlayacak çözümler üretin. Biraz önce de dediğim gibi onları bir makine gibi görmekten ziyade psikolojisi, duyguları, fikirleri olan birer insan gibi değerlendirin.