Şiir ne sevgiliyi muhatap alır ne şehri ne de bir başka şeyi, şiirin muhatabı kalptir. Kalbe dokunabilendir şair bu yüzden. Sevgiliyi anlatırken de bir çiçeği tasvir ederken de bir kuşun özelliklerini sayıp dökerken de kalbe dokunmak zorundadır şairim diyen insan. Bunu yaparken ayrıca dikkat edilmesi gereken hassas nokta, nefsi uyandırmadan, helal dairesi içerisinde kalmaktır. Şiir her yerdedir aslında. Dalda yaprakta, suda toprakta, gökte yerde, gecede gündüzde şiir mevcuttur. Mühim olan bu şiiri süzebilmek ve kaymağından mısra çıkarabilmek. Zor iştir şair olmak vesselam. Bu aralar Selçukya şairlerimizden Salih Sedat Ersöz’ün yeni çıkan Çağlayan Duygular kitabını okuyorum. Aynı zamanda Ersöz’ün ilk şiir kitabı mezkûr kitap. Bundan önce 6 kitap yayımlamış olan yazar, bu kitapla okuyucularına şair tarafını da göstermiş oldu. Şiirlerinde sözü eğip bükmeden direkt söylemeyi ve insanlara hakikat yolunun işaret çizgilerini göstermeyi amaçladığını görüyoruz. Fazla sanat yapmayan, imgeleri yormadan şiir deryasında kulaç atıyor şairimiz. Yüreğimden taşarak çağlayan duygularım / Şiir olup döküldü sevinç ve kaygılarım diyerek şiirini tarif eden Ersöz, şiirinin konusunu seçerken, kalemini özgür bırakmış, Allah ve Peygamber sevgisinden vatan sevgisine, korona illetinden deprem afetine, Anne baba hasretinden ölüm gerçeğine kadar gördüğü duyduğu her şey hakkında yazarak şiir yelpazesini geniş tutmuş. Bu konulardaki hassasiyeti takdire şayan. Benim burada tek eleştirim, şiirlerini uzun yazmasına olabilir ancak. Gerçekten de birçok şiirinde bu uzunluk okurken yorucu olabiliyor. Düz yazıda bir konuyu uzun uzun anlatabilirsiniz, fakat şiir özün özü olmalı, az kelime ile çok şey anlatabilmeli. Tabi Salih Sedat Ersöz’ün seçtiği konular da uzun yazmasında bir sebep teşkil ediyor. Yine de daha kısa yazmakta fayda var. Sağlam inancı, samimiyeti ve insani değerlere gösterdiği hassasiyetin şiirini daha değerli kıldığını da belirtmeliyim.
“Şiir; yürekten süzülüp gelen, dil içince özel bir dil, söz içinde özel bir söz, sanat içinde özel bir sanat ve ritmi, uyumu, estetiği ve yaşattığı duygu yoğunluğu ile özel bir yazım ürünüdür.” diyen Ersöz’ü tanıyalım: 1956 yılında Akören’de dünyaya geldi. İlkokul, orta, lise ve Yüksek Okul öğrenimini Konya’da tamamladı. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji bölümünden mezun oldu. Ankara’da 6 ay müfettişlik kursu gördü, ilköğretim müfettişi oldu. İlkokuldan itibaren okumaya ve yazmaya eğilim gösterdi. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kompozisyon yarışmasında, ilkokula başlama anısını yazarak birinci oldu. Ayrıca bir yerel gazetenin düzenlediği Mevlâna konulu şiir yarışmasında dereceye girdi. Okurken bir taraftan da gazeteciliğe başladı. Muhabirlik ve yazarlık hayatı böylece başlayan Ersöz, Diyarbakır Çınar Lisesi’nde başladığı öğretmenliği, Çumra Güneybağ Orta Okulu ve Konya Meram Orta Okulu’nda devam ettirdi. 1996 yılında Konya İl Kültür Müdürlüğü görevine atandı. Daha sonra Konya Büyük Şehir Belediyesi’ne Genel Sekreter yardımcılığı yaptı. Son olarak bu kurumda Daire Başkanlığı yaptı ve 16 Mart 2020 tarihinde kendi isteğiyle emekli oldu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. 2004 yılından itibaren çeşitli televizyon ve radyolarda programlar yapıyor. 4 çocuk, 7 torun sahibi olan Ersöz, Çağlayan Duygular’dan önce, Bir Vatan Toprağı Suriye, Aydan Arı Günden duru, Arzın Kalbine yolculuk, Babam Veyis Ersöz ve 1876’dan Bugüne siyasi faaliyetler Darbeler Muhtıralar isimli kitapları çıkardı.
İnançlı kalemine bol ilhamlar dileyerek nice kitaplara Salih Sedat Ersöz Üstadımız diyorum.
GÜVENME
Mal, mülk fayda etmez gittiğin yerde,
Katına güvenme, ameline bak.
Zenginliğin kıymet bulmaz ki orda,
Yatına güvenme, ameline bak.
Kârun kadar zengin olsan ne fayda?
Dünya dolu malın, girmez ki kayda,
Gönlünle, kalbinle olmazsan Hayy’da,
Putuna güvenme, ameline bak.
Haram helal nedir bilmiyor isen,
Kumaşın bozuksa tutmaz ki desen,
Kumardan dolarsa cebin ve kesen,
Atına güvenme, ameline bak.
Nereden geldiğine bakmadan alsan,
Veren el değil de toplayan elsen,
Yüksek binalarla gökleri delsen,
Çatına güvenme, ameline bak.
Dağlar kadar malı üst üste yığsan,
Altına, gümüşe uzanıp değsen,
Fakir fukarayı durmadan sağsan,
Sütüne güvenme, ameline bak.
Mal da O'nun mülk de gerisi boştur,
Bu yalan dünyada bir de sen koştur,
Hayırların varsa hayatlar hoştur,
Zatına güvenme, ameline bak.