BÜYÜK DEVLET OLMAK

Hasan Mutluoğlu

Bizim en büyük zaafımız tarih okumamak, tarihten ders almamak. Yeterli miktarda tarih okusak, tarihin akışında, millet olarak gerçirdiğimiz önemli olayları bilsek, dünyaya bakış açımız daha farklı olabilirdi. Dünyaya bakış açımız lehimize doğru değişime uğrayabilirdi.

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ifade ettiği gibi; “Tarih tekerrür etmezdi.” Tarih bilgisi ve edinilen tecrübe ışığında, olaylar lehimize doğru yol alması mümkün hale gelebilirdi.

Ünlü yazarlarımızdan Rahmetli Cemil Meriç; olayların seyrinden hareketle başımıza gelenleri “ Osmanlı hala yıkılmaya devam ediyor.” Cümlesi ile hakikati tekrar ifade etmiş.

Evet; Osman hala yıkılmaya devam ediyor. Bu durumu günümüzde, Osmanlı “Hinterlandı” (arka bahçesi) ülkelerinde olanlar, Tükiye’nin doğu ve güneydoğusunda PKK ile olanlar, gözümüzün önünde net olarak görülüyor.

Dünyaya egemen olmak için her türlü mücadeleyi yürüten egemen güçler, Türkiye’yi Osmanlı Devleti’nin devamı olarak gördüklerinden, mücadelelerini sürdürürken bu gerçeği göz önünde bulundurarak hareket ederler.

Bu egemen güçler,hedeflerine ulaşmak için, özellikle Irak, Suriye gibi müslüman ülkelerde kurulan tuzaklar, (DAİŞ; PYD; PEJAK vs. Marifeti ile) oynanan oyunlarla birlikte, yine bunların ülkemiz içinde bunların paralelinde çalışma ve taşeronluğunu yapan PKK’nın, en dikkat edilmesi gereken HDP’nin unutulmaması gereken gerçekler olduğunu bilmek zorundayız.

Büyük devlet olmanın iddiası, büyük işler başarma yolunda yapılan çalışmalar, karşılaşılan sorunları çözüme kavuşturmada göterilen başarıların neticesinde gerçekleşebilir.

Son dönemlerde, Suriye kaynaklı büyük göç dalgası ile, devlet ve millet birlikteliğinde bütün dünyanın ister istemez gıbta ile baktığı – Mültecilere karşı tavrımızı- insani muamelemiz, tarihten gücünü alan “Büyük Devlet” olduğumuzun bir tesçili niteliğindedir.

Suriye’den başlayan düzensiz göç dalgası, Avrupa Devletlerinin sınırlarına dayanınca, Türkiye yöneticilerinin çağrılarına kulak tıkayan AB ülkeleri, üç yıl boyunca büyük fedakarlıklarla mücadele eden Türkiye’nin kapısını çalmaya, engin tecrubesinden faydalanmaya çalışıyorlar.

Almanya, Avusturya ve Luksenburg, gibi AB ülkeleri Türkiye’ye –Avrupa’yı saran mülteci korkusu- gönderdiği temsilcileri ile, göç dalgası ve mülteciler konusunda işbirliği yapmaya çalışıyorlar.

Dünyanın başına açılabilecek en büyük problemi ta başından beri görerek, yapılması gerekenleri ortaya koymaya çalışmış, büyük devlet tavrında ve her zaman iddiasında olan ülkeler, söylenen gerçeklere kulak tıkamışlardır.

Nasıl olsa zararı Türkiye görüyor ve görecekti. Bu da onların işine gelen önemli bir gelişme idi.

Bununla kalınmadı. İçeriden de birşeyler yapmanın tam zamanı idi. İç taşeronları (PKK; HDP v.s) harekete geçirilmesi sağlandı.

Kurulmaya çalışılan bütün tuzakların kendilerine de ulaşmaya başladığını fark ettikleri andan ititbaren, durumu lehlerine döndürebilmenin çabasına girdiler.

Şu anda yaşadığımız olaylar, Osmanlı Devletinin son 200 yılı olaylarını, özellikle ll. Abdülhamit dönemini çağrıştırıyor.

-O dönemde Ermeni ve doğu  meselesi, bu dönemde PKK ve Kürt meselesi,

-O gün baskıcı devlet idaresi, baskıcı padişah Sultan ll. Abdulhamit, bu gün özgürlükleri kısıtlayan devlet, tek adam olma iddiası,

-O gün, Osmanlı ülkesini işgale çağrılan “Büyük Avrupa!” devletleri, bu gün, duruma müdahale için çağrılan NATO.

İşin özeti şu: Osman Devlet adamı Keçecizade Fuat Paşa –Dedesi Konyalı Kazasker (Din adamı-kadı) Mehmet Salih Efendinin torunu – Avrupada sefaret (elçilik) görevi yaparken, İngiltere, Almanya, Fransa devlet elçileri ile yaptıkları bir sohbet toplantısında, “Büyük Devlet” iddiası ortaya atılır.

Dünyanın en büyük ve en güçlü devleti kim?” sorusunun cevabı bulunmak istenir!!?

İngiliz sefir, kendilerine bağlı ülkeler sayesinde, güneş batmayan bir imparatorluk oluşlarından hareketle büyük devlet olduklarını, Almanya ve Fransa da benzer iddialarda bulunarak, Keçecizade Fuat Paşanın tavrını ölçmek isterler.

Keçecizade Fuat Paşa, müthiş zekasını, tecrubesini nüktedanlığı ile birleştirerek tarihe geçen şu sözleri ifade eder:

“Elbette ki en büyük (kudretli) devlet bizim devletimizdir. Zira sizler dışardan, bizler içerden yıkmaya çalıştığımız halde bir türlü yıkamıyoruz.”

Evet, “Büyük Devlet” nasıl olunur, günümüzde de belli değil mi?

Ünlü tarihçi İbni Haldun’nun şu sözü ile “Geçmiş geleceğe, suyun suya benzediğinden daha çok benzer.” Sonlandırmak istiyorum.

Kuban Bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını Allah’tan dilerim.