Yaşanan yıkıcı deprem sonrası insanlar evlerinin depreme dayanıklı olup olmadığını araştırmaya başladı. Konu hakkına önemli bilgilere yer veren Başkan Adem Bulut, “4’üncü derecede deprem bölgesinde yer alsak da buradaki evler bilime göre, depreme dayanıklı olarak yapılıyor. Bu yüzden Konya’da 2000 yılından sonra yapılan evlerin yüzde 80’i, hatta neredeyse yüzde 90’ı güvenli evlerdir.” dedi.
Kahramanmaraş’ta yaşanan ve 10 ili etkileyen büyük deprem sonrası binlerce ev yıkıma uğradı. Yaşanan felaket, insanlarda evlerinin depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda merak uyandırdı. Konya Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adem Bulut ise bu konuda önemli bilgilere yer verdi. Evlerin depreme dayanıklılığının öğrenilmesinde nasıl bir yol izleneceğinden bahseden Başkan Adem Bulut, “Öncelikle binalar, 2000 yılı öncesi ve sonrası diye ayrılıyor. 2000 yılından önce yapılan binalar depreme dayanıklı değildi. O yıldan sonra deprem yönetmenliğine göre biraz daha hazır betonla birlikte demirin nervürüne göre kalite arttı. Evimizin sağlam olup olmadığı gözle tespit edilecek bir durum değil. Evimizin depreme dayanıklılığını öğrenmek için öncelikle belediyeye veya Çevre Şehircilik Bakanlığına başvurmak gerekiyor. Oradaki yetkililer gelip ilk olarak binayı ölçecek. Bunun da ölçme teknikleri var. Binanın taşıyıcı kolonlarından kalıp alınıyor ya da farklı yöntemlerle tespiti yapılıyor.” ifadelerine yer verdi.
‘KONYA’DA YÜZDE 80’İ GÜVENLİ’
2000 yılından sonra yapılan evlerin depreme dayanıklı olduğunun altını çizen Bulut, “Deprem bölgesinde değiliz ama Konya’daki evler depreme dayanıklı olarak yapılıyor. 4’üncü derece deprem bölgesinde olsak da evler bilime göre yapılıyor. 2000 yılından sonra uygulanan kurallar tüm Türkiye’de uygulandığı gibi Konya’da da uygulanıyor. Raylı sistem aslında evlerde yapılması gereken bir sistem ama maalesef maliyetlerden ve şartlardan dolayı Türkiye’de çok nadir yerlerde yapılıyor. Konya’da da bu sistem yok. Konya’daki 2000 yılından sonra yapılan evlerin yüzde 80’İ hatta neredeyse yüzde 90’ı güvenli evler. Çünkü hem yapı denetim firmaları tarafından denetlendi hem de müteahhitlerimiz tarafından doğru bir imalatla yapıldı. Bu yüzden çok çürük bina olduğunu düşünmüyorum. Tabi ki depremin şiddeti, süresi, zemin etüdü, zemindeki yumuşaklık da depremdeki yıkımları etkileyen faktörlerden biri.” sözlerine yer verdi.
‘AYNI ŞİDDET KONYA’DA OLSA BU KADAR YIKIM OLMAZ’
Konya’da bu şiddette bir deprem yaşansa bu kadar yıkımın olmayacağını belirten Bulut, “Herkes şu anda evinde maalesef çok tedirgin. Ama depremle yaşamayı öğrenmeliyiz. Deprem bizim hayatımızın içerisinde var. Türkiye’nin farklı yerlerinde 2 yıl geçmeden bir deprem oluyor. Konya’da yapılan şu anki binalar belki tünel kalıp sistemiyle yapılmıyor ama betonarme dediğimiz sistem tamimiyle güvenli bir sistem ile yapılıyor. Konya’nın depreme hazırlıklı olup olmadığına bakılacak olursa bir 2000 yıl öncesi ve sonrası var. Gece kondu önleme dediğimiz bir bölge var. Çürük yapılar tabi ki Konya’da da var. Tamamen yok desek yanlış söylemiş oluruz. Ama o yıldan sonra yapılan evlerin neredeyse yüzde 80’i-90’ı sağlam diyebilirim. Çünkü 1999 depreminden sonra yönetmeliklerle birlikte demir ve betona ciddi yüklemeler oldu. Taşıyıcılara ciddi demir yüklemeleri yapıldı. Hazır betona geçildi. Hazır betonla birlikte C16’dan başlayan süreç C30’a kadar beton mukavemetini arttırdı. Şu anda Konya’da bu şiddetle bir deprem olsa ben bu kadar yıkım olacağını düşünmüyorum. Zemin olarak çok iyi bir zemindeyiz. Şu anki evler itibariyle Konya güvenilir diyebiliriz.” şeklinde aktardı.
‘YIKILAN TOKİ BİNASI YOK’
TOKİ binalarının özelliğinden bahseden Bulut, “Şu anda TOKİ binaları daha güvenli görünüyor. Bu binalarının yer seçimi şehirden uzak veya sert zeminlerden yana oluyor. Bir de bu binalar tamamıyla tünel kalıp dediğimiz betonla yapılıyor. Yani duvarlar da beton oluyor. Doğru bir sistemle gidiliyor. Haliyle bizim depremde en dayanıklı dediğimiz sistem aslına bu. Ama bunun da ısı ve ses yalıtımı konusunda sıkıntısı var. Depreme dayanıklı ama diğer tarafta beton içerisinde oturulduğu için ister istemez sağlıksız bir sistem oluyor. TOKİ’nin şartnamelerinin diğer yapılara göre daha ağır yönleri var. Zaten yıkılan binalara baktığımız zaman da hiçbir TOKİ binası yok. TOKİ binalarının yapımı da genellikle 2000 yılından sonra. Bunun da etkisi var.” diye konuştu.
‘ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMAYCAK’
Yapılan binalarda yönetmenliklerin değişeceğini söyleyen Bulut, “Yüksek katlı binalar her zaman sorun teşkil etmez. Bu zeminle alakalı bir şey. Statik ve yapım şekli çok önemli. Konya 4’üncü deprem bölgesi olduğu için buradaki yüksek binalara çok büyük etkisi olacağını düşünmüyorum. Ama deprem bölgesinde yüksek binalar her zaman sıkıntı verir. Sonuç olarak deprem olduğu zaman yukarlar daha çok sallanır, daha fazla hisseder. Ben her zaman yatay mimariden yanayım. 5-6 katın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bu depremden sonra hayat zaten artık eskisi gibi olmayacak. Bina kalitesiyle birlikte yönetmeliklerin de değişeceğini düşünüyorum. Bunun dışında binalara kimlik gelmesi gerekiyor. Nasıl arabaların vizesi yapılıyorsa belli yıllarda, binalarında belirli yıllarda yapılarının kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyorum. İnşallah yetkililer bu konuda gerekeni yapar.” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı.
• BÜŞRA ERKUŞ / YENİ HABER GAZETESİ