Bütün Konya görüyor acı gerçeği!

Hayrettin Atak

Gazetecilikte tecrübede buymuş demek;

Haberlerin yüzde 95’i aynı kurum ve kişiler etrafında dönmesiyle başlayıp devam eden süreç yani.

O gün kaç gazete çıkmışsa (ki günübirlik takip etmekte fayda var) hepimiz o yüzde 95’in etrafında dolanıp duruyoruz. Bu yüzden Konyalı için tüm yayın organları aynı… Çünkü haber gönderen kurumlar aynı, kişiler aynı, STK’lar aynı, siyasiler aynı…  

Yeni bir atılım yapmak isteyen bile başka birinin önceki hammaddesini kullanıyor.

Bir kurum haber göndermekte geç kalsa meraklanıyoruz, haberi gönderecek arkadaşa bir şey mi oldu diye?

Yine de telaşa kapılmadan gazetedeki yerini ayırıyoruz o kurumun… Nasılsa gelecek iki eli kanda bile olsa…tecrübe dediğim işte bu. 

 İçe doğru mu dışa doğru mu bilemediğimiz bir sarmalın içindeyiz şehir olarak… Çıkmaya çalıştıkça yeniden en başta buluyoruz kendimizi… Bu sarmaldan kurtulmak isteyenlerin başvurduğu en önemli madde “Magazin” oldu… İşe de yaradı bir nebze.

Bizim gibi “Magazin” yapmayanların hali ise vahim…

Şu kısacık Gazetecilik hayatımda şunu anladım ki; Konya öyle söylendiği gibi STK zengini bir şehir değilmiş… Ayrıca 30 küsur partinin seçime girdiği Konya’da sadece bir buçuk siyasi partimiz varmış, birkaç da siyasimiz… Özel teşebbüsün hali ise iyiyce harap… Türkiye’de yeri göğü inleten firmalarımızın Konya’da esamesi okunmuyor… Kadınlar konusuna hiç girmeyelim, zaten yoklar…

O yüzden Konyalı, basında hep aynı isimleri, aynı yüzleri, aynı kurumları görüyor… Hatta sosyal medyada bile değişmiyor yüzler…

İki milyonluk şehirde en az iki milyon hayat ve başarı hikayesi olmalı! manzara bu olmamalı... Yaşam 100 kişinin etrafında dönmemeli yani!

Sonuç; Şehir topyekün bir açılım yapmalı… Yeni renklere…

Kendiniz için çıkardığınız ders ne derseniz; 'Basın kuruluşlarının yaptığı açılımlar mecburen birer yada ikişer kişilik; İki milyonluk şehirde görünmüyor bile' der yırtarım.      

Mecliste tiyatro; insanlık ayıbıdır…  

Hani bazı tiyatro oyunları var, sahneleyenlerin gururla bahsettiği; 10 yıldır gösterimde, 20 yıldır sahnelerde falan diye… 

Bence en gurur duyulacak ve en uzun sahnelenen tiyatro TBMM’de Milletvekili yemin törenleri…

Sahneleyenlerin çoğuna Oscar ödülü verilmeli…

İnsanların inanmadıkları, değer vermedikleri şeyler üzerine zorla yemin ettirilmesi tam anlamıyla bir saçmalık…

Müslüman bir milletvekilinin laikliğe…

Liberal bir milletvekilinin Devletçiliğe…

Milliyetçi bir milletvekilinin Halkçılığa…

Sosyalist bir milletvekilinin Milliyetçiliğe bağlı kalacağı yemin ettirilmesi komedi den başka bir şey değil…

Kürtçü bir milletvekilinin Türk Milletini şahit tutmasına değinmek bile istemiyorum…  

“Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma” Şimdi bir Müslüman Milletvekili şapka devrimi, harf devrimi, hilafet devrimi gibi devrimlere bağlı kakacak öylemi?

“Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma”; Hani şu 7’den 70’e, en sağından en soluna herkesin kurtulmak için can attığı, despot, baskıcı, boğucu, özgürlük düşmanı  1982 Anayasası var ya işte o sanırım… Şimdi aklı başında koca koca adamlar bu anayasayı koruyacak öylemi? Her şeye rağmen niye değiştirilemediğini daha iyi anlıyor insan her yemin töreninde…

Bu törenler bir tiyatro sadece! Leyla Zana’da artistlerden biri sadece…  

Meclis, tiyatroyla açılmasın… En azından kimin için ne değerliyse ona yemin etsin, kim neye inanıyorsa onun için onun üzerine yemin etsin… Kim kimin huzurunda olmak istiyorsa onun için…  

Şimdi bu yazıma ilk karşı çıkacaklar da “Müslümanlar” olacak…

Bazılarına Türkçülük adına yemin ettirmek uğruna kendileri de Laikliği korumaya yemin etmeye razı olan “Müslümanlar…”  

Bunları ilk söyleyen ben değilim, ama son olmak ümidiyle…

Tarih; 1 Kasım

Saat; 22.00 - 23.00 civarı.

Ak Parti ezici bir çoğunluk oyuyla tek başına iktidar olduğu kesinleşti…

Ve…

Tarih; 8 Kasım

Paylaşım Saati; 16.02

Yer; Sosyal Medya

Sol tandanslı bir arkadaş şu açıklamayı paylaşıyor; “AK Parti bizi yine oyalıyor…” (Alevileri kastediyor sanıyorum)

Gülmeyin muhalefet ciddi bir iş yapıyor…