Müslüman, dünyada olup bitenlerle irtibatlı olan kimsedir. Bu irtibat, imanın bir gereğidir. Dolayısıyla, ister istemez ‘dünyanın arka planını, olup-bitenleri iyi okumak, anlamak’ takip etmek, Müslüman olmanın bir sorumluluğudur, diye düşünüyorum. Çünkü Müslüman olmak bir takım yükümlülükler getiriyor bize. Bu açıdan sorumsuz olamayız. Böyle düşünmemizi gerektirecek dini referans sistemimizde binlerce kayıt var.
Acaba İslam kardeşliği noktasında kayıtta mıyız, yoksa kayıtsız mıyız? Burası önemli bir nokta. Kayıtsızlık ya da kayıtsız kalmak, İslam’la olan yakın ya da uzak ilişki biçimimizle alakalıdır biraz da. Eğer yaşadığımız coğrafya ya da iman haritamızın sınırlarında olup bitenlerle ilişkimiz gün geçtikçe artmıyorsa, hala kayıtsızlığımız devam ediyorsa, burada tamir edilmesi gereken açıklarımız, kara deliklerimiz var, demektir. Bu işin farklı bir boyutu, belki de en çok muhtaç olduğumuz bir boyut.
İslam âlemi.. Yani, Müslümanların yaşadığı coğrafya. Bunun sınırları izafi. Artık Müslümanlar, Batı’da da Rusya’da da milyonlarla ifade ediliyor, hamd olsun. Esaslı soru, dünyada biz Müslümanların bir ağırlığı var mı yok mu? İslam âlemi olmayı neye göre ölçeceğiz? Olaylar karşısında bu kütlenin bir yaptırım gücü var mı? Üzerine ölü toprağı mı serpilmiş? Maalesef bu sorulara olumlu cevap vermemiz pek de mümkün görünmüyor gibi. Eğer cevaplarımız ‘hayır’ olsaydı, herhalde yazımızın başlığında yer alan bayram sözcüğüne ‘buruk’ sıfatı yerine, sevinç ve neşeyi çağrıştıran ‘sürur’ sıfatını eklerdik.
Evet, bugün bayram. Bayram, sevinç demek, mutluluk demek, insanın iç dünyasında coşkusallığın zirve yapması demek.. Bayram, zafer kazanmışlığın alâmet-i fârikası. Iydu’l-fıtr.. Ramazan bayramı.. Şeytan ve nefis düşmanlarını alt edip, irademize hâkim olmakla özgürlüğümüzü elde ettiğimiz yaratılış bayramının adı.. Dini sorumluluğumuzu kavradığımız hasat günü.. Özgürlüğün ne olduğu Ramazan ayı boyunca yaşanarak öğrenildi. İşte şimdi bayram. Eğer bayramsa, bayram bugün, bize.
Kur’an’ın doğum ayı: Ramazan..Kur’an’la içli-dışlı olduk, eğer olduysak, olduk ve olgunlaştık. O’nun isimlerinden ve surelerinden birisinin adı, furkân.. Furkân-ı kerîm olan Kur’an.. Eğer bu furkânla fark ettirme bilincine ulaşmışsak, bugün bayramdır, bize.
Eğer, yetimlerin öksüzlerin yüzünü güldürmüşsek, bugün bayramdır, bize..
Eğer depremzede kardeşlerimizin acılarını paylaşmışsak, bugün bayramdır, bize…
Eğer Kudüs’te zulme uğrayan kardeşlerimize destek elimizi uzatmışsak, bugün bayramdır, bize…
Bayram sevinç demek..
Neye, nasıl sevineceğiz, nasıl bayram yapacağız, asırlar var ki, bayramların tadı kaçtı. Buruk bayramlar, gönülden bayramlara hasret kaldı bu ümmet.
Gün geçmiyor ki, İslam âleminin bir bölgesinde bir avuç gözü dönmüş caniler, kan içiciler nesillerimizin hayatlarını söndürüyor. Çocuklar yetim, öksüz, gelinler dul kalıyor, analar ise ağıt yakıyor. Müslümanların yürekleri, yüreklerimiz dağlanıyor. Afganistan, Suriye, Yemen, Keşmir, Doğu Türkistan.. Her yerde Müslüman kanı akıyor, her tarafta açlık, yoksulluk, sefalet diz boyu.. Ümmet imamesiz olunca bunlar başına geliyor. İmanınız, bu olaylar üzerinde akıl yürütmemiz gerektiğini haber veriyor. Eğer buralarda bayram varsa, bugün bayramdır, bize..
Siyonistler, başta Kudüs, Cenin, Eriha, Batı Şeria olmak üzere, işgal edilmiş Filistin İslam topraklarının her yerinde Müslümanlara kan kusturuyor. Müslüman kadınlar, Siyonistlerin kirli ve kanlı ellerinde yüzüstü yerlere çalınıyor, toprağa bulanıyor, başları açılıyor. Müslüman gençler Mescid-i Aksa’da ters kelepçe edilip derdest ediliyor. Sesimiz çıkmıyor. Bu utancı duyuyor muyuz? Gücümüz kendimize yetiyor. İslam dünyasında baş olanlar, birbirlerinin başını kesiyor. Kim adına, ne adına? Eğer zulmün kol gezdiği İslam coğrafyalarında bayram varsa, bugün bayramdır, bize..
Bir gün gerçek bayram yapabilmek dileğiyle…
Bayramınız bayram ola…