Burası Konya’nın Tac Mahal’i!

Konya’nın Tac Mahal’i bu cami! İşte tüm detaylarıyla Aziziye Cami…

Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz Osmanlı devrinde yapılmış son büyük mabet olan Aziziye camini araştırdı. Gazetemize yaptığı açıklamada; 1876 yılında tamamlanan Aziziye camiinin Tanzimat dönemi batılılaşma tesiri altında barok, rokoko ve ampir tarzında modern çizgiler taşıyan bir Türk İslam eseri olduğunu belirtti. Bu bağlamda Aziziye Cami hakkında geniş bir araştırma yaparak cami hakkındaki tüm bilgileri araştırıp derlediğini belirtti. Aziziye camisine birçok kez gitmesine rağmen sanat tarihi ve mimari özelliklerini yerinde görmek için özellikle 2023 ve 2024 yılında ziyaretler yaptığını belirtti.

Tokgöz, Konya Aziziye Cami hakkında birçok akademik çalışma yapıldığını belirterek cami hakkında tafsilatlı açıklamalar yaptı. Bu araştırmalarda Osmanlı’da Lale devrinden başlayarak toplumda yaygınlık kazanan Avrupaileşme ve batılılaşma hareketinin Aziziye cami mimarisini belirlediği yönünde genel bir kanaat olduğunu vurguladı.

Tokgöz detaylı bilgileri şu şekilde aktardı;

"Aziziye Camii, 19’uncu yüzyılda Türk mimarisine hâkim olan Avrupa sanat akımları ile klasik tek kubbeli cami mimarisi ile harmonize edilerek meydana getirilmiştir. Cami mimarisinde bazı yenilikler deneyen değişik bir yapıdır. Sultan Abdülaziz’in tahsis ettiği 1.200.000 kuruş devlet katkısı ile tamamlanmış ve camiye Aziziye ismi verilmiştir. Aziziye Camii, 19’ncu yüzyılda Türk mimarisine hâkim olan Avrupa sanat akımları ile klasik tek kubbeli cami mimarisi ile harmonize edilerek meydana getirilmiştir. Cami mimarisinde bazı yenilikler deneyen değişik bir yapıdır.

Aziziye Camii, Konya’da inşa edilen Osmanlı geç dönem mimarisinin en önemli temsilcisidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. yüzyıl ile başlayan batılılaşma hareketlerinin sonucu olan batılı üslupların, Konya’da en iyi görüldüğü yapıdır. Osmanlı mimarisinde 18. yüzyılın ilk çeyreğinde kendisini gösteren batılılaşma hareketleri 20. yüzyıl başına kadar devam etmiştir. Bu süre içerisinde dini yapılar başta olmak üzere hemen her türlü yapı batıdan alınan üsluplarla biçimlendirilmiştir. Osmanlı neo-barok, rokoko, ampir ve eklektik üslupları kendi mimarisinde kullanmıştır. Eklektik üslup Osmanlı Mimarisinde kendini birçok yapıda göstermektedir. Bu üsluptaki en önemli yapılardan biri de Konya Aziziye Camii’dir.

Aziziye caminin konum olarak Konya Bedesten çarşısı içinde yer aldığını ve caminin önceki halinde Bezirgânlar Hanı arsası diye bilinen bu yerde önceleri, IV. Mehmed’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musâhib Mustafa Paşa (ö. 1096/1685) tarafından bir cami yaptırıldı. İstanbul’dan sevk idare ile Şeyh Ahmet Efendi’ye Yüksek caminin yaptırıldığını ve altında dükkânlar bulunduğundan Yüksek Cami denildi. 1867 yılında çıkan büyük Konya yangınında bu caminin yanması üzerine, vakıf gelirleri kullanılmak ve Sultan Abdülaziz’in katkıları ile 1872 yılında Gödene taşından Aziziye yapımına başlanmış ve 1876 yılında ibadete açılmıştır.

Aziziye Camii tamamen kesme taştan yüksek bir bina olup içerisine 4 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Camilerde usulden olan avlusu yoktur. Şadırvanlar ise minare kürsülerine bitişiktir. Altı sütunlu ve üç kubbeli son cemaat yerini takip eden harim kare bir plana göre yapılmış olup büyük bir kubbe bu mekânı örtmektedir. Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunması Türk mimarisinde pek görülmeyen bir özelliktir. Kubbe kasnağının etrafında sıralanan sivri külâhlı ağırlık kuleleri ile dört köşede yükselen değişik tarzda dört büyük ağırlık kulesi, Aziziye Camii’ne değişik bir görünüm vermektedir. (https://islamansiklopedisi.org.tr/aziziye-camii--konya)

Gödene taşından yapılma yivli gövdeli çifte minare de nisbetleri ve şerefe biçimleri bakımından Türk minarelerine göre değişiktir. Yapının her cephesinde yuvarlak kemerli büyük pencereler vardır. Minber ve mihrap zengin süslemeli olarak bölgede çıkarılan göktaş adı verilen mavimtırak taştan işlenmiştir. Mihrap ile kapıların üstünde çok güzel yazılar yer almaktadır. Tüm iç ve dış cephedeki özellikle mihrap ve giriş kapısı üzerindeki sarı renkler altın yaldız olarak sarı ve mavi renk etkileşimi binaya hoş bir görünüm kazandırmıştır.

Konya’ya ilk kez gelenler diğer camilerden farklı bir tasarım ve estetiğe sahip Aziziye camisine hayran kalmaktadır.

Camiler kentlerin merkezi ya da siluet açısından önemli noktalarında yer alarak taşıdıkları önemi kent içindeki konumları ile de göstermişlerdir. Aziziye cami de Hint-İslam tarzı minareleri ve özellikle şerefe kısmındaki işlemeler ile dikkat çekmekte ve çok beğenilmektedir. Aziziye cami yapıldıktan sonra Konya’da yeni yapılan veya mevcut mescit ve camilerde 50’ye yakın camide Aziziye cami tarzında yapılmış ahşap minare bulunmaktadır.

Aziziye camiinin banisi Pertevniyal Sultan değil, bizzat Sultan Abdülaziz’dir. Aziziye cami Sultan Abdül Aziz tarafından yaptırılmıştır.

Aziziye camisi kamuoyunda yaygın olarak bilinen ve ismi geçen Pertevniyal Sultan tarafından yaptırılmamıştır. Cami yapımına para yardımı yaptığına dair bir yazılı kaynak yoktur. Prof. Dr. Hüseyin Muşmal ve araştırma görevlisi İrem Gürbüz tarafından 2020 yılında yapılan bir araştırmada: “Kamuoyunda yaygın olarak Sultan Abdülaziz’in validesi Pertevniyal Sultan tarafından verilen 28.000 altın lira desteği ile yapıldığı şeklindeki bilginin kaynağı olmadığı ve yanlış olduğu saptanmıştır. Osmanlı arşivlerinde bu konuda bir belge bulunamamıştır. “Yüksek Camii’nin yerine yaptırılan bu eser yangında büyük zarara uğrayan Konya esnaf ve halkının ısrarlı talepleri sonucunda Sultan Abdülaziz’in maddi yardımları ve himayesiyle inşa ettirilmiştir.” Bu nedenle Sultan’a ithafen “Aziziye” adı verilen eser farklı mimarî yapısı ve sanatsal özellikleri ile Konya’nın diğer eserlerinden ayırt edilmekte ve bu özelliği ile de ziyaretçilerini büyülemektedir. (Sultanın Camisi: Aziziye, “Yüce Padişahın Konya’da Bir Yadigâr-ı Cemil ve Nişanı” Karatay belediyesi, Aralık 2020_Konya)

Aziziye caminin mimarı bilinmemektedir. Cami üslup olarak Osmanlı devletinde benzer tarzda eserlere imza atan Balyan ailesi tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.

2015 yılında Ankara Üniversitesinde Sevim Burulday tarafından yapılan bir yüksek lisans çalışmasında: Aziziye caminin batılılaşma etkisinde şehre yabancı bir tarzda yapıldığı notu düşülmüştür.

Aziziye Camii, Osmanlı mimarisinin son dönem batı etkisindeki mimari üslubunun önemli bir örneğidir. Cami başkent İstanbul’daki batı etkisinin taşraya transferinin görsel temsilleri arasındadır. Şehir Selçuklu kimliğini büyük ölçüde korumuştur. Aziziye cami başkent etkili batılı kimliğiyle şehirdeki dini mimariler arasında yalnız konumunu sürdürür. Aziziye Camii, Kapu Camii, Şerafeddin, Sultan Selim camileri ile tarihî Konya çarşısının ve kent siluetinin farklı ve önemli öğelerinden birisidir.

Aziziye’yle bağlantısını mimari özellikler bağlamında kurduğumuz yapıların, Dolmabahçe cami, Ortaköy cami, Sadabad cami, Küçük Meciye, Güzelce Kasımpaşa gibi) büyük çoğunluğunun Balyan’ların elinden çıkmış olması ise çarpıcı bir gerçektir. Ulaşılabilir arşiv belgelerinde maalesef Aziziye Camii’nin mimarı hakkında bir bilgi söz konusu değildir. Konya’daki yapının günümüzde dahi muadili sayılabilecek bir benzerinin olmaması, yapıldığı tarih itibari ile Balyan’ların saray projelerinde çalışıyor olması, yapının bir Balyan yapısı olma ihtimalini güçlendirmektedir. (Osmanlı Modernleşmesine Taşradan Bir Örnek: Konya, Sultan Abdülaziz (Aziziye) Camii, T.C. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Y.L. Tezi, Sevim BURULDAY, 2015, Ankara, Sf:27,31,33,48,56)

Aziziye cami Konya halkının sempati duyduğu bir mimariye sahiptir.

Aziziye cami batılı tarzda inşa edilmiş olup geleneksel mimari ile eklektik tarzda unsurlarla kaynaşmış güzel bir mimariye sahiptir. Camiye dışarıdan bakıldığında pencerelerin geniş ve büyük olması dikkatimizi çekiyor. Pencerelerin diğer yapılardan farklı olmasının sebebi, ışığın her zaman ve özellikle kış mevsiminde aydınlık ve bol içeri girmesi içindir. Kubbe kasnağındaki pencerelerde gün ışığından daha çok faydalanmak için yerleştirilmiştir. Gün ışığından yararlanmak için geniş ve yüksek pencereler kullanılması halk arasında penceresi kapısından büyük cami olarak şöhret yapmasına yol açmıştır. Yerine yapıldığı yanmış olan Yüksek cami ile yükseklik yönünden örtüşen bir mimarisi vardır.

Aziziye camii yapılış ve görünüm olarak Konya’nın Tac Mahal'idir.

Selçuklu mimarlığının en ileri örneklerini bünyesinde barındıran Konya “Mâbet Mimarisi” olarak önemli bir geçmişe sahiptir. Aziziye cami model olarak Osmanlı başkentindeki zarafet timsali Ortaköy camisine benzemektedir. Simgesel olarak ise Hindistan’daki Taç Mahal camisini andırmaktadır. Minareleri Hindistan modeli fener şeklindeki şerefe olarak yapılmıştır. Minare kuşak şerefe yerine altı katmanlı sütunlu bir balkon olarak harikulade akant yaprakları, iyon sütun başları, kenger yaprakları, gülbezek ve istiridye figürleri ile donatılmıştır. Şerefe alt kısmından itibaren şerefe sütunları üstünde yer alan girift çıkıntılar ile eklemlenerek şerefe çatısı ve alem ile bütünleşmektedir. Minareler zarif görünümü ile seyredeni hayran bırakan bir bitkisel kompozisyona sahiptir. Cami girişinin her iki yanında yeni boy atmış bir gül goncası gibi yükselmektedir.

Aziziye caminin mimari üslup özellikleri şunlardır:

Cami son dönemde Konya’da inşa edilen en büyük cami olup Avrupa mimari tarzlarından etkilenen, barok, rokoko ve ampir üslubunun bir karışımı olarak yapılmıştır. Avlusu olmayan yapıya üç basamakla çıkılmaktadır. Kare planlı caminin kurşunla örtülü tek kubbesi köşelerindeki yarım kubbeleriyle desteklenmiştir. Yığma tekniğinde düzgün Gödene taşı ile inşa edilmiştir. Caminin girişlerinden biri kuzeyindeki son cemaat mahallinde, diğer ikisi doğu ve batı yönlerinin ortasında bulunmaktadır. Cephelerde kapı ve pencere açıklıklarının yanlarına yerleştirilen toplam dört adet yarım daire kesitli paye bulunmaktadır. Payeler, camiyi üst seviyede çevreleyen silmelere dayanan antik sütun başlıklarıyla tamamlanmıştır.

Konya’nın batılılaşma serüveninde karşımıza çıkan ilk büyük yapı Aziziye Camii cephelerindeki hareketli dalgalanmalar, silmelerle, eğrisel hatlı merdivenleri, mihrabının tasarımı, “S” ve “C” kıvrımlarına sahip bitkisel süslemelerle neo-barok, deniz kabuğu, zeytin dalı, kenger yaprağı, akantus gibi kendine özgü bitkisel bezemeleriyle rokoko, pencere ayrıntıları ve minberdeki detaylarla neo-gotik, bol altın yaldızlı süslemeler ve tuğra bezemesi gibi unsurlarla ampir, minaresindeki Hint etkileriyle oryantal etkiler taşır. Tüm bu etkilerin dışında kalan geleneksel özelliklerle beraber bu hybrid yapı eklektik bir üsluba sahiptir.

Aziziye camiinde tüm bu tesirlere ilave olarak Hindistan-İslam kültürüne ait etkilerde yer almıştır. Babür mimarisi, 16. ve 18. yüzyıllar arasında Hint Yarımadası'nda Babürlüler tarafından geliştirilen Hint-İslam mimarisi türüdür. İslam, İran, Türk ve Hint mimarisinin bir birleşimi olarak Hindistan'daki önceki Müslüman hanedanların mimari tarzlarını geliştirdi. Babür yapıları, büyük soğan kubbeler, köşelerde ince minareler, büyük salonlar, büyük tonozlu ağ geçitleri ve hassas süslemeler dahil olmak üzere tek tip bir yapı ve karakter modeline sahiptir. (https://iqna.ir/tr/news/3460035/hindistanda-10-güzel-cami-fotoğraf)

Yapının doğu cephesinde şadırvan ve park yer alır. Sonradan eklenmiş şadırvan, altı adet mermer sütunun taşıdığı kubbeyle örtülüdür. Son cemaat yerinin doğu ve batı köşelerine minare kaidesi çevresine “L” şeklinde köşeleri pahlanmış 5’er çeşmeli abdest alma muslukları yerleştirilmiştir.

Aziziye camisinin kitabeleri kazınarak silinmiş ve alçı ile üzerlerine kapatma yapılmıştır.

Caminin dikkat çeken önemli özelliklerinden bir tanesi, caminin batı kapısının üzerinde yer alan Sultan Abdülaziz’in tuğrasının kazınarak yok edilmeye çalışılmasıdır. Bu tutum ve davranış özellikle erken Cumhuriyet dönemi 1925 ile 1932 yılları arasında karşılaşılan bir redd-i miras politikasından kaynaklanmıştır. Yol ve imar gibi gerekçelerle zaman zaman Vandalizme dönüşmüştür.

Aziziye cami ve benzeri tarihi eserlerin büyük bir kısmında yapılan tuğra ve kitabe ayıklama ve imha işlemlerinde dayanak noktası ise 1927 yılında çıkan bir yasadır. Bu düzenleme gereği Türkiye genelinde ve Konya’da tarihi ve mimari eserlerde bulunan sultan tuğralar kazındığı gibi kitabelerin kaldırıldığı görülmüştür. Bu adımlar mimari eserlerin adım adım kimliksizleştirilmesini sağlamıştır. Toplum belleğinden bir dönem kazınıp atılma çalışmaları çok geçmeden yapılan yanlıştan dönülmüştür. Yeniden ülke genelinde ve Konya’daki önemli Selçuklu ve Osmanlı dönemi tarihi eserler ihya edilmiştir. Müzelere kaldırılan bazı kitabeler orijinal yerlerine tekrar iade edilmiştir.

Aziziye cami mihrap ve minberi, giriş kapısı ve iç süslemeleri altın yaldızlı varak ile bezenmiştir.

Tüm iç ve dış yüzey süslemelerinde altın varak kullanılması yapının ihtişamını artırmıştır. Girişin karşısındaki mihrap ve mimber beyaz damarlı gri renkli mermerden yapılmıştır. Mihrap nişinin iki yanındaki çifter sütunçeler, nişin üst ve iç bölümünde yoğun işlemeler yer alıyor. Mihrap kavsarasının içindeki kandil kabartmasının üstünde istiridye motifi, sütunçelerin üstündeki ve mihrabın üstündeki kemerin altındaki yazı kuşakları ile mihrap tamamlandı. Minberin yanları da sivri kemerli galerileri, yan aynalıkları ve kapısının üstü gibi kıvrık dal motifler ile süslenmiştir. Caminin son onarımı 2019 yılında vakfı tarafından yaptırıldı.

Konyapedia’da mihrap ve minber için şu bilgiler yer almaktadır: “Eklektik mimari üslubun bütün özelliklerini taşıyan mihrap, süslemeleri ve biçimi bakımından kuzey giriş kapısına benzemektedir. Doğal perde görünümlü motifler ile altın yaldız boyamalar çok zengin bir görünüm sağlamaktadır. Dönemin zevkine uygun zengin süslemeleri ve kusursuz mermer işçiliği ile minber, mütevazı camiye ayrı bir ahenk katmaktadır. Caminin kuzey duvarında, girişin üstünde, önde birbirine yarım daire kemerlerle bağlanan dört sütuna ve arkada kuzey duvarına oturan müezzin mahfili yer almaktadır. Mahfilin orta kısmında yarım daire biçimli bir çıkması vardır. (https://www.konyapedia.com/makale/368/aziziye-camii) Müezzin mahfiline duvar içine saklı bölmeden çıkılmaktadır.

Aziziye camin göze hoş gelen rengini ve zarafetini Gödene taşı ve mermerinden almaktadır.

Caminin hayranlıkla seyrettiğimiz görünümü estetik projesi ile birlikte Konya’nın birçok tarihi eserine can katan türbe çeşme, cami, okul gibi eserlerinde yüzlerce yıldır kullanılan Gödene taşından almaktadır değerlendirmesini yaptı. Güzelliği güneş ışıklarında yansımalar yapmasından gelir, sarımtırak ve dalgalı tonları ile günün her vaktinde parlayan hoş bir görünüme sahip Gödene taşından gelmektedir. Gödene taşı dayanıklı ve sert bir taş olduğu için özellikle çeşme, türbe, cami, okul ve kütüphane yapımında özellikle tercih edilmiştir.

Yapının temeli, duvar ve cephelerde düzgün kesme taş tekniğinde yonu taşı kullanılmıştır. Son cemaat yeri, mahfil katını taşıyan sütunlar, abdest muslukları, şadırvan, harim giriş kapısı, mihrap, minber ve minare şerefe korkuluklarında bozdoğan mermeri denen bir malzeme kullanılmıştır. Yapının iç cephe sıvasında kullanılan alçı, bitkisel süsleme unsurları ve silmelerde, alçak ve yüksek kabartma tekniğinde uygulanmıştır.

Aziziye caminin göze hoş gelen kitabeleri ve kalem işi süslemeleri ve hat yazıları Konya'lı Hattat Mahbub Efendi tarafından yazılmıştır. 1898 yılında Konya’da vefat eden hattat Mahbub Efendinin kabri kayıptır.

Caminin duvarlarında içlerinde çeşitli yazılar bulunan madalyonlar yer almaktadır. Bu madalyonların etrafı kalem işi ve alçılı olarak bitkisel motiflerle süslenmiş olup benzeri süslemeler kubbe kasnağındaki ve kubbe göbeğinde de bulunur. Son cemaat mahallinin kubbelerinin iç kısmına baktığımızda kalem işi süslemeleri görmekteyiz. Camideki tüm kalem işi süslemelerde hayatın temel renklerini yansıtan ve göze hoş gelen renkler olarak mavi, sarı, beyaz, gri renkler kullanılmıştır.

Camideki bütün yazıların 1293/1876-77 yılında Konyalı hattat ve nakkaş Hamdizade Mahbup Efendi tarafından yazıldığı, doğu kapısı üzerinde yer alan yazılardan öğrenilmektedir. Camide ayrıca Hattat Şefik, Hattat Refet ve Hattat İsmail Efendi’nin levhaları bulunmaktadır.

Mahbûb Efendi edebiyat, musiki, hüsnü hat, hakkak (kakmacılık), nakkaşlık gibi güzel sanatlarda zamanın ve bulunduğu yerin önde gelen ustalarındandır. 1843'te Konya’da doğmuştur. Şiirlerinde Mahbûb mahlasını kullanmıştır. 1898 yılında Konya’da vefat etmiştir. Kabri Konya'nın Şems-i Tebrizî Kabristanı'nda iken burasının 1944 yılında park hâline getirilmesiyle kaybolmuştur. (https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/mahbub-efendi) Adı Konya belediyesi tarafından bir sokağa verilmiştir. Ancak araştırmacı yazar Hasan Özönder’in 1994 yılında sokak tabelası yenilenirken Mahbub yerine hattat Mahmut sokak olarak yanlış yazılmıştır.

Aziziye caminin iç ve dış kısmında Osmanlı Türkçesi ile yazılmış kitabeler ve madalyonlar vardır.

Kitabelerde yapının mihrabında sülüs yazı ile “AYET-EL-KÜRSİ” yazılmaktadır. Bunun hemen altında yuvarlak bir levhada: “MAAŞALLAH 1293” yazmaktadır. Yapının doğu kapısının üzerindeki yuvarlak madalyonun içine musenna denilen tarzda “YA MÜFETTİHAL-EBVAB İFTAH LENA HAYR-EL-BAB” yazılmıştır.

Aziziye cami giriş kapısı üzerinde bitkisel motifler ve Sultan Abdülaziz tuğrası bulunmaktadır.

Kuzey cephesinin ortasında harim giriş kapısı bulunur (Foto 7). Giriş kapısının her iki yanında birer mihrabiye ve kapı ölçeğinden daha büyük yuvarlak kemerli birer pencere ve bu cephede altı yarım yuvarlak paye bulunur (Çizim 5). Harim giriş kapısının kenarları silmeli sütunceler, söve kemer alınlığı oldukça yüksek kabartma kıvrım dal rozet, palmet ve bitkisel motiflerle süslenmiştir. Harim girişi üzerine bitkisel kabartmalar yapılmış, Sultan Abdülaziz’in tuğrasının etrafı altın yaldızla süslenmiştir.

Caminin en özgün yanı ise ince uzun yivli minareleri üzerinde yükselen Hint modeli minare modelidir. Fener şerefe olarak balkonlu minare tarzında yapılmıştır.

Minare kavramı sözlükte “ışık veya ateş çıkan / görünen yer” anlamındaki Arapça menâreden gelmektedir; bazı bölgelerde aynı anlamda mi’zene de (ezan okunan yer) kullanılmaktadır. İslamiyette ilk minare Mısır'ın başkenti Yeni Kahire'deki Amr İbn Al-As camisinde inşa edilmiştir. Arap, İran, Hint, Türk, Mısır minare şekilleri farklıdır dedi. Selçuklu minareleri kalın, güdük, petek kısmı bedene göre kısadır. Genellikle tuğladır ve taç kapının yanlarında ikizdir. En uzun minare Selimiye Camii minaresidir. Boyları 71 metre (Külah ve alemi dahil edilirse) 85 metre, her biri üçer şerefeli bu dört minare İslâm aleminin en uzun ve en zarif minareleri olmuştur. Minareler kürsü, pabuç, gövde, şerefe, petek, külah ve alem olarak yedi bölümden oluşur. Osmanlı minareleri ve şerefeleri süsleme sanatlıdır. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Minare)

- Aziziye camiinde uygulanan genel özellikler ve minare modelinin şekillenmesinde klasik Türk tarzı ile Fransız mimari etkisi ve Hindistan Babür devleti mimari etkisi olduğunu vurguladı. Özellikle XVIII. yüzyıldan itibaren Batı’dan gelen barok etkiyle klasik Osmanlı minaresi boyut ve biçim açısından değişmiş, çok ince ve yüksek minareler yapılmıştır. Bunların ilk örneği İstanbul Nuruosmaniye Camii’nin (1748-1755) ikişer şerefeli iki kesme taş minaresidir. Minare boyu 32 metredir.

Şerefeye geçiş gül bezekler, akantus ve kenger yapraklarıyla sağlanır. Şerefe korkuluğu geometrik kafes tekniğinde süslenmiştir. Petek çevresi sekiz antik korint başlıklı mermer sütunun birbirilerine dilimli kemerlerle bağlanarak baldaken tarzında yapılmış ve yatay konik külahla örtülmüştür. Minaredeki süsleme unsurları uzak doğu Hint, Neo-Barok etkilerin karışımıyla eklektik bir üslup özelliği yansıtır.

Aziziye camiinde Nuru Osmaniye ve Ortaköy camiine benzer biçimde yüksek kare planlı tek kubbeli ve ince uzun minare tekniği uygulanmıştır Aziziye cami minareleri Dolmabahçe, Hırka-i Şerif Camii ve Ortaköy Camii minarelerinin şerefeleri benzer mimari anlayışı yansıtır.

Aziziye Cami pencereleri neo-Gotik tarzda yapılmıştır.

Pencerelerin kenarlarında ince uzun sütunceler yer alır. Bu sütuncelerin üzerinde yarım daire formundaki kemeri dolaşan silme grubu bulunur. Pencere doğramaları ahşaptandır. Pencerelerin kemerli bölümlerine ahşap çerçevelerle oluşturulan yeni ve küçük boyutlu kemerlerle neo-gotik pencere havası verilmiştir. Pencerelerin başını ve sonunu ince, zarif, kompozit sütün başlıklarına sahip, dört sütun süsler. Güney cephesinin tam ortasında, mihrap duvarı ana duvardan dışarı doğru çıkıntı yapmaktadır. Bu çıkıntının üzerinde silme yer alır. Silmenin üstünde kurşun kaplamalı üst örtü vardır. Pencereler yarım daire formlu kemerlidir. Pencerelerin arasında oldukça naif süslemesi olan nişler bulunmaktadır

Aziziye cami son cemaat kısmında zeminde Roma dönemine ait mezar taşı vardır.

Selçuklu ve Osmanlılarda geçmiş uygarlıklardan malzeme alınarak yeni eserlerde kullanıldığını belirterek Aziziye camisinde enteresan bir malzeme bulunmaktadır dedi. Karatay belediyesi tarafından yayınlanan Sultanın camisi Aziziye adlı eserde: 1902 yılında kayıtlara geçen bilgide taş döşeli olan son cemaat yerinin batı bölümünün zemininde Aurelia Domna ve eşi Aurelius N[igr]os’a ait olan Rumca yazılmış ve kısmen tıraşlanmış bir mezar taşı (stel) yer almaktadır. Bu durum, XIX. yüzyılın sonlarında yapılan Aziziye Camii’nin inşaatında devşirme malzemelerin kullanıldığını da göstermektedir. MS. 212 yılına ait olan bu yazıtta “(Ben) Aurelia Domna hayattayken (bu mezarı), pek tatlı kocam Aurelius N[igr?]os ve kendim için hatıramız vesilesiyle yaptırdım” yazmaktadır.

Aziziye caminin tarihi ve kitabeli olan şadırvanı üç kez yer değiştirmiştir. İlk yapılan şadırvanı batı kısmında iken kaldırılmış ve 1900 yılında İhtisap şadırvanı olarak şu an bulunduğu Doğu yönüne yenisi yapılmıştır. 1980’li yıllarda güney batı eksenine betonarme ve kapalı bir wc ve abdest alma yeri yapılmış ise de daha sonra kaldırılmıştır.

Esas şadırvan caminin güney batısında yer alıp, cami tamamlandıktan sonra 1878 yılında Konyalı hayırseverlerin birleşmesi ile yapılmıştır. 1905 yılına ait fotoğraflarda şadırvanın şimdiki Kadınlar pazarına doğru olduğu görülmektedir. Fakat yeri istimlak edilip şadırvan kaldırılınca caminin doğusundaki ihtisap meydanına 1900 yılında yeniden yaptırılmıştır. İlk şadırvanın talik yazı ve mermer kitabesi şöyledir,

l'tdü ibraz-ı himmet çün ahali-i Konya kim

Eylediler bu şadırvanı nev ihya-i cemil

Bin ikiyüz doksanaltı senesi inşa olub

Cümlenin zikrini hayr eylesin rabb-i celil."

Aziziye cami mevcut şadırvan kitabesini Mesnevihan Filibeli Sıtkı Dede yazmıştır.

Tokgöz yaptığı araştırmalarda 1982 yılında Semra Aygün tarafından hazırlanan Konya Aziziye cami isimli çalışmada Aziziye Cami ve İhtisap Şadırvanı hakkında bilgiler olduğunu belirtti. “Aziziye camisinin doğusunda ihtisap meydanındadır. 1318 (1900) yılında hayırseverlerce yaptırılmıştır. Bu şadırvan altıgen olup, beton direkler üzerine ahşap örtü ile örtülmüştür. Kitabesi güneyde olup, 1317 yılında Filibeli Sıdkı Dede'nin nesih yazı ile mermer kitabesi şöyledir.

Maşallah

1318

Ne ziba oldu bu hayrat mahallinde oldu cari

Buna sebeb olanlara vere muradını bari

Sala atsan olanlar nuşedin yaran olun cümle

Su hayratı ne makbuldur yazın itfa eder nari

Etdi sünub heman inşasında Sıtki dedi tarih

(Gafur ya vedud) ismini inayed eyledi Bari

Aziziye cami saat ve şamdanları asar-ı atika niteliğindedir.

Mihrabın iki yanında yer alan şamdanlar 1813 yılında yapılmış olup, Fatma Dudu Hanım ve Hapı Seyit Pirizade İsmail Ağanın hayratı olduğu üzerinde yazılıdır. Mihrap ile minber arasında bulunan saat 1775 yılında Nürnberg’de elle yapılmış olup, bu saatler o devrin padişahı tarafından camilere dağıtılmıştır. Saatin sarkacı %10 mikron altın kaplamadır.

Aziziye caminin bakımı ve ihtiyaçları Şeyh Ahmet vakfı tarafından yürütülmektedir.

Caminin mülkiyeti Şeyh Ahmet Efendi Vakfına aittir. Aziziye Camii’nin güney yönünde caminin adı geçen vakfiyesindeki "Ahmet Efendi” Çarşısı bulunmaktadır. Cami masraflarını karşılamak için Yüksek cami döneminden beri faal olan vakıf bünyesindeki 12 dükkân ve Ahmet Efendi Türk hamamı ile birlikte civardaki 3 tane hanın gelirlerinden karşılanmaktadır.

Aziziye cami etrafında çevre düzenlemelerinde sürekli değişiklik yapıldığı görülmektedir.

Tokgöz bu değişiklikler istikrarsızlığa yol açtığı için çevre düzenlemesi sabit kalmalıdır değerlendirmesinde bulundu.

“Cami etrafında 1950-2015 yılları arasında 60 yıl boyunca yap boz şeklinde çevre düzenlemeleri yapılmıştır. Sürekli yer değiştiren WC, tartışmalara yol açmıştır. 1970’li ve 90’lı yıllar arasında tarihi camiye yakın bir alanda Wc, abdest alma yeri gibi ve temiz olmayan, nahoş kokular gelen bir yapı konulması eleştirilmiştir. Wc etrafında Lostra denilen ayakkabı boyama yerleri ve hammaliye gibi iş yapanlara tahsis edilmesi ikinci bir yanlış olmuştur.

Ayrıca camiye yakın çevrede ferforje demirle çevrili ağaç dikmek ve yeşil alan denemeleri olmuştur. Ana kapı ve son cemaat yeri dışındaki alanı çevreleyen alan bisiklet parkı yapılmıştır. Geçmişte yapılan hatalı peyzaj ve yol açtığı kötü manzaraya iyi bir örnektir. Şu anki düzenlemelerde ise doğu ve batı ekseninde yer alan çınar ağaçları altında çay ocağı ve oturma grupları şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Wc ve lavabolar ise parkın doğu tarafında uzak tarafa çekilerek çevre düzenlemesine uyumlu bir görünüm kazandırılmıştır.

Aziziye caminin Konya’ya Osmanlı devletin den miras kalmış nadir bir eseri olduğunu, dört mevsim Gödene taşının güneşin şavkı ile bütünleşerek estetik anlamda bir Taç Mahal niteliğine kavuştuğunu vurguladı. Taç kelimesinin bulunduğu alanı süsleyen bir pırıltı ögesi ve mekâna şeref katan mimari değer anlamında kullanıldığını vurguladı. Caminin dönemin Fransız mimari üslubundan esinlenerek barok, ampir ve rokoko üslubunun bir karışımı halinde Gödene taşı ve mermerinden kesme taş olarak yapıldı. İlave olarak bu eklektik mimariye Hindistan Babür devleti döneminin kubbe, minare ve denge kuleleri eklenmiştir. Caminin zarafeti hepsinin bir toplamıdır değerlendirmesini yaptı.”

Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz bu araştırma kapsamında Konya halkına ve ziyaretçilere bir çağrıda bulunarak: Aziziye camini mimari özelliklerini yerinde görüp incelemelerini ve estetik güzellikleri gözlemlemelerini tavsiye etti. Sadece gezmekle kalmayıp bir vakit namazını eda etmeleri ise camideki manevi huzur ve ambiyansı da hissetmelerine vesile olacaktır dedi. Bu esnada devasa pencerelerden içeri yansıyan ışık hüzmeleri altında Türk İslam medeniyetinin güzellikleri mistik yansımalar yapacaktır. Günün yorgunluğunu çınar altında dinlenerek atmalı ve Gödene taşının cami cephesindeki sarımtırak ışık yansımaları izlenmelidir dedi.

Tokgöz Aziziye caminin korunması ve geliştirilmesi bağlamında ise şu önerileri sıraladı:

  • Cami tanıtım panosunda yer alan bilgiler düzeltilip yenilenmelidir. Bilimsel ve akademik çalışmalarda ispatlandığı şekliyle caminin Padişah Abdülaziz tarafından yaptırıldığı yazılmalıdır. Tanıtım içeriğinde camiye zarif bir görüntü kazandıran malzemenin Gödene taşı olduğu belirtilmelidir.
  • Bu kadar önemli ve tarihi bir eser olan Aziziye caminin tarihini, mimari özellikleri ve sanat tarihi ve estetik açıdan güzelliklerini ziyaretçilere/ibadet için gelenlere tanıtan ve anlatan rehberlik hizmeti verilmelidir.
  • Bedesten içinde ve cami etrafında yer alan dükkanlar arası havadan geçen ve cami görünümünü kapatan elektrik vb. kabloların çirkin görünümü kaldırılmalıdır.
  • Aziziye cami çevresi değişen kendisi değişmeyen bir camidir. Aziziye cami etrafına kazandırılan çevre düzenlemesi ve park düzeni korunmalı, dört mevsim camiyle birlikte etrafına asude bir gölgelik ve serinlik sağlayan çınar ağaçlarının bakımı yapılmalıdır.
  • Tarihi şadırvanın abdest almak ve serinlemek amacıyla rahat kullanılması sağlanmalıdır. Şadırvanın sol tarafındaki dükkân sergilerinin şadırvana doğru yayılmaması sağlanmalıdır.

Konya Haberleri