İkiden fazla ülkenin karıştığı, etkilerini çok sayıda, hatta dünya ülke üzerinde gösteren, uzun dönemli ve yıkıcı etkileri olan savaşları, ‘dünya savaşı’ olarak tanımlıyoruz. Bundan önceki ikisinden ve aradan geçen zaman içinde edindiğimiz tecrübeden yola çıkarak böyle bir tanımlama yapma gereği duyuyoruz.
Bugün, içinden geçtiğimiz süreç dünya savaşı olarak isimlendirilmeyi hak eden bir takım özelliklere sahip. Sürece tüm ülkeler, hele de etkin ve süper devletler dâhil. Etkisini dünyanın her tarafından gösteren bir nitelik göze çarpıyor. Yıkıcı olduğunda hiç kuşku yok. Hiç kimse de sonuçlarından bağışık değil.
Bu kez geleneksel yöntemlerin dışında araç, gereç ve mekanizmalar daha fazla kullanılıyor. Gücü kabaca ve hiçbir haklı tarafı olmadan kullanmanın bir şekli olan darbeler bile post-modern olarak isimlendirildikten sonra, savaşı ultra-modern olarak isimlendirmemek için bir neden bulunmuyor.
Türkiye hedef ülkelerden biri ama sadece o yok hedefte. Kimler yapılagelmekte olan işlere, nizamat verilmek istenen sisteme ve statükoya itiraz ediyorsa oralarda bombalar patlıyor, oralarda türlü entrikalar çevriliyor, gene o coğrafyalar hizaya getirilmeye çabalanıyor.
Geçtiğimiz gün teröriste kucak açan, katillere çadır kurduran, paralelci hainlere koruma, kollama durumunda olan Brüksel yönetimi, bu savaşta kan gölüne döndürüldü. Bir gün önce BBC’ye mülakat veren ve içindeki kini kusan Todays Zaman genel yayın yönetmeni Brüksel’de olduğundan ve Türkiye’nin ne kadar karanlık bir zihniyete teslim olduğundan dem vuruyor, devletini ve milletini İngilizler aracılığıyla dünyaya şikâyet ediyordu.
Dünya savaşı denen şey tam da bu. Bumerang gibi, karşıdakine atılan silahın geri gelme ihtimali çok yüksek. Teröriste yüz verirseniz önce sizi vurur.
Bu vekâlet savaşları ve tecrübe edegeldiğimiz süreçler bize bunu öğretti: ‘Men dakka, dukka’.
Ülkemize karşı yürütülen mücadele çok şiddetli. Hamdolsun ki bizim elimiz ‘armut’ toplamıyor. Teröre ve teröristlere anladıkları dilden ve anladıkları şekilde cevap veriyoruz. Fakat saldırılar çok yönlü, çok şiddetli, çok çetin.
IŞİD denen örgüt beslendi, büyütüldü ve bugünkü şeklini aldı. YPG farklı değil. Terörü kınayan bildiri gene bir terör örgütü tarafından kaleme alınıyor. Üstad’ın deyimiyle ‘Baba katiliyle, baban bir safta’ durumları.
Kızılay’da Kürtçüler, Taksim’de ‘Dinciler’ saldırıyor. Etnisite alan-satanla, dini alan-satan farksız. Yok, aslında birbirlerinden hiçbir farkları.
Bugünler elbette geçecek. Sular durulacak. Sel gidecek, kum kalacak. Rusya, ABD, İngiltere vs. bölgemizden çekilmek zorunda kalacak. O zaman bölgemizdeki hainlerin durumu acaba nice olacak?
Dünya savaşı olduğu için ona uygun stratejiler geliştirmek durumundayız. Savaş yeni güçleri, yeni liderleri ortaya çıkarabilir. Dünya savaşı uluslararası sistemde bir altüst oluş durumu vücuda getirecek.
Bu adeta fay hatlarının kırılması anlamına gelen depremlerden sonra yeryüzüne yeni tabii kaynakların çıkması, petrol fışkırması gibi bir şey. Yeni güçler ön plana çıkabilir; yeni süreçler başlayabilir; yeni işbirlikleri meydana gelebilir.
Süreç zorlu geçecek. Kolay değil, dünya savaşı. Küresel tüm güçler, bölgesel kuvvetler ve piyonlar sahada.
Türkiye açısından bu sürecin sıkıntısız bir biçimde atlatılması son derece önemli. Bugün 100 yıl ve 70 yıl öncesine göre çok çok iyi durumdayız. Yukarıya doğru tırmanan bir ülkeyiz. O nedenle, Allah’ın izniyle terörü de bitiririz, iç ve dış saldırıları da.