Yerel seçim kimine göre beklenen, kimine göre ise sürpriz bir sonuçla bitti. Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur misali biz demiştik, tahmin etmiştik diyen de çok oldu. Öyle veya böyle artık önümüzdeki dört buçuk yıllık icraat dönemine odaklanmalıyız. Mahalle bakkalından işadamına kadar hele bir seçim geçsin bahanesini bir kenara bırakmalıyız.
Yerel seçimin kazananı çok, kaybedeni neredeyse hiç olur. Herkes partisinin artılarından bahsederken, eksik kısımlarını ya görmezden gelir, ya da parti içinde değerlendirir. Şu parti şöyle kazandı, bu parti böyle kaybetti falan mevzuna girmeyeceğim. Çünkü bir haftadır seçim üzerine analiz adı altında o kadar çok şey yazıldı, söylendi ki… İstanbul’da netice ne olur bilinmez ama Ankara’da özellikle 18-25 yaş arası kitle bir macera aradı. Ak Parti’den öncesini hatırlamıyoruz ki diyen bu kitle Ankara’yı beş yıllığına CHP’ye verdi. Memnun kalacaklar mı göreceğiz. Ankara’da yaşayan birisi olarak Ankara’nın geleceğinden ümitli değilim.
Konya’da bir sürpriz beklenmiyordu, olmadı da. Ak Parti’nin oylarında belki kısmi bir düşüş olur deniyordu ama güçlü adaylar sayesinde bu düşüş olmadı. Güçlü ve seçim döneminde terleyen aday mevzuu önemli. Konya’nın kazanılıp, Ankara’nın kaybedilmesinde etken işte bu güçlü ve terleyen aday meselesi oldu. Saadet Partisi’nin bir partiden çok ak saçlılar derneğine dönüştüğü de bir kez daha tescillendi. Ne diyelim Erbakan hocanın partisini bu hâle getirenler utansın. Konya’nın önümüzdeki dönemde önü açık. İnşallah yıllardır ihmal edilen Karatay ilçesi de hiç olmazsa Selçuklu seviyesine getirilir. Mevlana Kültür Merkezi ve çevresindeki 20 yıldır bitmeyen inşaat faaliyetleri nihayete erdirilir…
Seçim sürecinde kısmen ötelediğimiz iç ve dış meseleler biraz daha artmış bir şekilde bekliyor. Bir an önce kolları sıvayıp çalışmaya başlamalıyız. Yoksa seçim, Ramazan, bayram, yaz rehaveti diye bahane zincirine yeni halkalar eklemeye devam edersek işimiz zor. Seçimden sonra ekonomi de beklenen kaos çok şükür yaşanmadı. Lâkin piyasaların, döviz ve altının mevcut hali de pek iç açıcı değil. Ekonomide bir şekilde çarkların hızlandırılıp, piyasaların ve vatandaşın nefes alması lazım. Ekonominin her şeyden önce geldiği seçim sonuçlarıyla bir kez daha ispatlandı.
Dış politikaya da terör ve Suriye başta olmak üzere yeniden odaklanmalıyız. Akşamdan sabaha çok şey değişiyor. Unuttuğumuz, sakinleşti zannettiğimiz Libya bile bir anda hareketlenmeye başladı. Bölgemiz ise karışık. Artık vakti geldi mottolu twittleriyle Trump’ın yine ne işler çevireceğini önceden tahmin edip, önlem almak zorundayız. Bundan sonrasında ne olacağına biz karar vermeliyiz. Kısır çekişmelerle, laf siyasetiyle büyük meselelerimizi çözemeyiz. Yine bütün yük iktidarda olacak. Muhalefet genel anlamda kaybettiği seçimin zafer sarhoşluğunun içinde, ülkenin geleceği de pek umurlarında değil. Sonuçta, ne olacak yani PYD-YPG bize mi saldıracak diyebilen bir ana muhalefet liderine sahibiz…
Bir yandan seçimden sonra ortaya çıkan tabloyu değerlendirip neden böyle bir sonuçla karşılaşıldığı analiz edilirken, diğer yandan da geleceğe dair yeni şeyler söylemek lazım. Neden böyle oldu sorusu önemli ama asıl önemli olan bundan sonra ne olacak? Olmalıdır. Boş yere vakit geçirmeyi bir kenara bırakıp, temel meselelerimize odaklanmak zorundayız. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın boşluk kabul etmediğini unutmamalıyız…