Anayasada hükümet kurulabilmesi için öngörülen 45 günlük süre dün bitti. Mevcut Parlamento aritmetiği içinden bir koalisyon hükümeti kurulabilme şartları mevcut değil. Ak Parti dışındaki üç parti bir araya gelebilecek durumda değiller. Ak Parti olmadan olmuyor.
Ama bu partiler Ak Parti’yi kabullenemediler. Ondan kurtulmak, iktidardan uzaklaştırmak istiyorlar. Lakin diğer üçü birlikte hareket edebilme kapasitesine de sahip değiller.
Cumhurbaşkanı bugün Meclis başkanı ile yapacağı görüşmeden sonra TBMM’yi feshedecek ve böylece yeni bir seçim süreci başlamış olacak. Anayasa bu tür durumlarda cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler tanıyor.
Başbakanın tayini, başbakan tarafından önerilecek Bakanlar Kurulu’nun uygun bulunup, atanması gibi siyasi kilidi açmaya dönük doğrudan yetkileri var. Başbakanın tayininde, milletvekilleri arasından tercihte bulunmak dışında kendisini sınırlayıcı hiçbir düzenleme bulunmuyor.
İsterse Ak Parti içinden, isterse diğer partiler ya da bağımsızlar içinden bir milletvekilini seçebilir. Öte yandan, Bakanlar Kurulunun oluşumunda yine cumhurbaşkanı söz sahibi olacak. Kendisine sunulan listeyi olduğu gibi onaylayabileceği gibi, değiştirilerek onaylanmasını da sağlayabilir.
Cumhurbaşkanı olmak, özellikle kriz zamanlarında ve devletin bekası için söz sahibi olmayı gerektirir. Dünyanın her yerinde böyledir. Siyasi sistem ve idari yapılanma bakımlarından çok benzediğimiz Fransa’da sistemin kilitlenmesi durumunda cumhurbaşkanı kendini ‘diktatör’ bile ilan edebilir. O kadar ‘uzun boylu’ yani.
Bu hükümet 1 Kasım’da yapılacak seçime, hatta sonrasında kurulacak hükümetin göreve başlamasına kadar vazife yapacak. Zira sistemimizde hükümetin sürekliliği ilkesi var. Yeni biri usulüne göre kurulup, göreve başlayıncaya kadar eskisi görev ifa eder.
Peki, seçim hükümetinde kimler yer alacak? Anayasa TBMM’de temsil edilen partilerin milletvekili oranlarınca hükümette yer almasını emrediyor. Ayrıca, gene seçim güvenliği ve tarafsızlığının sağlanması noktasında İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanlıklarında tarafsız ve bağımsız kişilerin bulunması gerekiyor.
Bu durumda kurulacak hükümette 3 tane bağımsız, 11 Ak Parti’li, 6 CHP’li, 3’er de MHP ve HDP’li bakan bulunması gerekiyor.
CHP ve MHP hükümette temsil edilmek istemediklerini kamuoyuna deklare ettiler. Ak Partili birinin liderliğinde kurulacak hükümette yer almak istemiyorlar. Oysa seçmenin % 41’i bu partiye oy vermişti.
HDP ise istekli. İktidara aç.
Hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakan bu partilerden isim istemek zorunda değil. Bu nedenle, başbakan parlamento içinden ve dışından farklı eğilimlere sahip kişilerden bir hükümet kuracak.
CHP ve MHP’nin hükümete girmekten imtina etmesi nedeniyle bu partilere bir kontenjan ayrılma zorunluluğu bulunmuyor. Ama HDP’li üç kişiyi bakanlığa atamak durumunda. İsterse mevcut milletvekilleri içinden makul gördükleri arasından, isterse de dışarıdan ama HDP’li olduğu bilinenler içinden atama yapabilir. Teorik olarak HDP üyesi olan, sıradan birini de bakan olarak atayabilir.
Malum, HDP şiddetle arasına mesafe koymuyor. Terör örgütünü övücü, şiddeti ve terörü cesaretlendirici açıklamalar yapıyor. Hatta bazı teşkilatları ve milletvekilleri doğrudan terör örgütüne yardım ve yataklık ediyorlar. Bu nedenle başbakanın HDP’li bakan tercihi toplumun yüzde doksanı tarafından makul karşılanacaktır.
Bu hükümet farklı bir hükümet olacak. Türkiye tarihinde örneği bulunmuyor. Medyada örnek olarak dillendirilen ve 1971 askeri muhtırasından sonra Nihat Erim başkanlığında kurulanı bir darbe hükümeti idi. Teknokratlardan oluşmaktaydı. Bugün farklı bir durumdayız. Kurulacak hükümetin başkanı bir milletvekili ve tamamen demokratik teamüller çerçevesinde kuruluyor.
Hükümeti kurma görevi kendisine tevdi edilecek Ahmet Davutoğlu bu vazifenin altından başarıyla kalkacaktır.
Seçimlerde Ak Parti’nin başarısı teşkil edeceği aday listesine ve kamuoyuna beyan edeceği ekonomik ve sosyal haklara ilişkin düzenlemelere bağlı.
Memura makul zamlar ve haklar sağlayan parti, işçi ve bağımsız çalışanlarla beraber asgari ücretliye de ilave ve kayda değer iyileştirmeler yaparsa seçmenin karşısına alnı açık, başı dik çıkabilir.
Demokratik açıdan her şey mecrasında ilerliyor…