Türkiye son 50 yılını düşünürsek çok zor ve çetrefilli dönemlerden geçti. Darbeler, muhtıralar, sağ-sol olaylarıyla kaybeden hep Türkiye oldu.
Bu kara günlerin biri de 28 Şubat. 28 Şubat sürecinde Türkiye’de yaşanan en uzun MGK toplantısı ve ardından gelişen olaylar silsilesi, bu dönemi karanlığa gömmüştür.
MGK toplantısı sonucu alınan kararlarla başlayan bu süreç, her ne kadar irticaya karşı olduğu söylense de demokrasi, insan hakları ve Türkiye’nin geleceği açısından oldukça gereksiz ve olumsuz bir neticenin ürünüdür.
Bu kara dönem Türkiye’nin idari, hukuki, siyasi, toplumsal alanlarda yeni bir döneme girilmesine neden olmuş ve ‘Post-modern darbe’ olarak adlandırılarak tarihe geçmiştir.
Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında 28 Haziran 1996'da RP-DYP koalisyonu şeklinde kurulan 54. Hükümeti’nden rahatsız olan asker, Türkiye’ye siyasi açıdan yönlendirmede bulunmak için, idari yapıya çeşitli yollarla müdahale etmiştir. Susurluk olayıyla başlayan hükümet üzerindeki bu baskı ve korku dönemi, MGK toplantısından sonraki süreçte yaşanan Sincan’dan tankların yürümesiyle devam etmiştir.
Necmettin Erbakan hükümeti sürekli zorlanarak, ülke idaresi bakımından Türkiye karanlığa sürüklenmiştir. Sürecin başlangıcı olan MGK toplantısı ardından hükümete ‘talimat mektubu’ gönderilmiş, bir nevi askerin hükümetten isteği ve rahatsızlığı dile getirilmişti. Böylelikle askeri vesayetin halk tarafından seçilen bir hükümet üzerindeki kara lekesi tarihe geçmişti.
Türkiye bu dönemler neticesiyle hep kaybeden oldu. Her darbe, muhtıra, iç çekişme Türkiye’nin 10 yıl geriye gitmesine neden oldu.
Şimdi demokrasiden dem vuran bazı zihniyetler, o dönem yaşanan ve demokrasiye vurulan bu baltanın sapından tuttu. Sadece asker değil, kendi çıkarlarını düşünen bazı medya kuruluşları, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları o dönem yaşananlara çanak tuttu. Şimdi bakıyoruz, demokrasinin en büyük savunucusu da onlar! Dün demokrasiye balta vuranlar bugün demokrasi naraları atıyorlar. Ancak onlar ne yaparsa yapsın, bu millet artık uyandı. Şimdi görüyoruz yaşanan o kara günlerin neticelerini. 28 Şubat sürecinde halkı yargılayanlar şimdi halkın karşısına çıkarak yargılanıyorlar. O dönem hukuku hiçe sayanlar şimdi hukukun önünde hesap veriyorlar. Türkiye bu konuda olumlu bir süreç yaşadı. Bu süreç neticesinde 28 Şubat lekesini silmeye başladı. Ki olması gereken de buydu. Bir zamanlar Türkiye’de siyasi ve idari yapıya karşı tank yürütülürken artık ‘halkın tankı’ yürüyor. Yani halkın seçtiği kişiler Meclis’e girerek ülkeyi demokrasinin gereğine uygun bir şekilde yürütebiliyor. Ayrıca o sürece çanak tutan zihniyet ve örgütsel yapılar, şimdi hukuk ve halkın karşısında hesap veriyorlar. Böylece Türkiye’nin yoluna koyulan taşlar temizlenmiş oluyor. İnşallah Türkiye bu taşlardan tamamen arınır da, bir daha böyle kara günler yaşanmaz.
NECMETTİN ERBAKAN’A RAHMET…
Türkiye’nin bugünlere gelmesinde büyük bir emeği olan siyasi bir lider olan, Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın vefatının 2. Yılıydı dün. Tabi 28 Şubat sürecini anlattıktan sonra, Erbakan hocaya değinmeden olmaz. Takdir edersiniz ki, 28 Şubat sürecinde mağdur olan ve bu sürecin karşısında durmaya çalışan bir liderdi kendisi. Siyasi açıdan değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi, bir gazeteci, bir Müslüman olarak Necmettin Erbakan Hoca’ya baktığımız zaman, yaptıklarıyla ve düşünceleriyle gerçekten Türkiye’de önemli temeller atmış, önemli gelişmelere neden olmuştur. Ufku geniş, idealleri olan bir lider olması hasebiyle duruşuyla her zaman Türkiye’yi ve İslam âlemini düşünerek hareket eden, siyonizme ve emperyalizme karşı dimdik duran ender liderlerden biriydi. Bu açıdan her zaman saygıyla anılan, dualarla yad edilen bir lider olarak akıllarda kalacaktır. Allah mekânını cennet eylesin. Saygı, sevgi ve dua ile…