Günün birinde yaşlı bir Hintli ustanın ,yanında çalışan çırağın her şeyden şikayetçi olmasına canı sıkılıyordu.Çırak hiçbir şeyden zevk almıyor,mutluluk duymuyordu
Ustası bir gün çırağını tuz almaya gönderir.Tuzu getiren çırağa bir bardağın içinde getirdiği avuç dolusu tuzu koyup üzerini suyla doldurmasını ve bardaktakini öylece içmesini söyler. Çırak içer ,ilk yudumda tükürür.Çünkü içtiği şey zehir gibidir.Ustası tadının nasıl olduğunu sorunca “Acı!”cevabını alır.
Bu sefer usta yanına biraz tuz alarak çırağı hemen yakınlardaki göle götürür ve “ Al şu bir avuç tuzu , bu sefer göle at ve gölün suyundan iç” der.O da söyleneni yapar.Çırağına usta sorar.”bu suyun tadı nasıl “ “çok hoş” deyince çırak,ustası “peki tuzdan eser var mıydı ?” “hayır” cevabını alınca usta “hayattaki sıkıntılar , dertler tuz gibidirler,az veya çok . Dertlerin , sıkıntıların acılığı neyin içine konulduğuyla da bağlantılıdır. Sıkıntılı olduğunda yapman gereken şey sıkıntı veren şeylerle ilgili duygularını hislerini genişletmendir.Bu bakımdan sen bardak olmayı bırak göl olmak için çalış çabala der.
Son yıllarda ekonomik ve sosyal devinim ve dönüşümlerdeki ivme arttı. Eskiden,yani 10 yıl öncesinde ekonomik ve sosyal dokuyu daha rahat okuyabiliyorduk,anlatabiliyorduk.ya şimdi , işler iyice karmakarışıklaştı.
-Vesayet rejimi bitti veya bitmek üzere,bizler bizi nasıl yöneteceğiz. Sağlık personeline saldırılar, acaba sağlık personelinin görevini yapmayışından kaynaklanan adalet arayan bireylerin dışa vurumu mu?Yoksa özgürleştiğini düşünen bireylerin azgınlığı mı?
-Refah düzeyinin artması ;devamında tüketim kültürünün ; insan bedeninde ve ruhunda yaptığı değişimler nelerdir?Örneğin;aşırı yeme ve hareketsizliğin tetiklediği diyabet ,tansiyon vs çoğalması. Zenginlik içinde nasıl yaşamalıyız?
-Tüketim kültürünün ;başka bir olumsuzluğu işçi işveren ilişkilerine yansımakta.İşveren dostumuz,son dokuz aydır işçiler kıdem tazminatını alıp,çıkıyor.15 yılık 20 yıllık işçiler rakip firmalara veya başka işlere geçiyorlar ,diyor nedeni mi ?Kredi kartlarıyla boğazlarına kadar borç içerisindeler.Tecrübeli işçilerin çıkmasıyla kaliteli mal üretme hedefine nasıl ulaşabileceğiz .
- Çeklerde ceza kaldırıldı.”Ekonomik suça,ekonomik ceza” bu ilkede tamam . Ama piyasada “aldım, sattım,ödemiyorum” ahlaksızlığını tetikliyor.Güven bunalımını derinleştiriyor.Çekin kullanıldığı küçük ölçekli ticaret erbabını vuruyor.Küçükler birbirlerinden mal almada tereddüt yaşıyorlar. Bu durum müteşebbis kaynağımız olan fidanlıklarımızı bitirmez mi ?
-Cep telefonu kullanım adeti, son yıllarda cep telefonu üreticisi Japonya’dan daha fazla hem de son teknoloji ,ama Türkiye cep telefonu üretmiyor.
Son model cep telefonu kullanımı gösteriş hastalığımızdan mı? İhtiyaçtan mı ?
-Köydeki kızımız –köylü kızımız değil-köyde aylık 2000TL maaş alan , çobanlık yapan gencimizle evlenmek istemiyor . Ama şehirde asgari ücretli veya çalışmayan gencimizin evlenme teklifini kabul ediyor. Sebepleri nedir?Kızımız hangi beklentilerle şehre gelmek istiyor?
-Evlenen gençler anlaşamıyor boşanıyor neden?
-İşveren,beyaz yakalı kurmaylarına güvenip yeni yatırımlara girmek istemiyor.Fabrikanın beyin takımının inovasyon eksikliği üniversitelerden mi? Çalışanlardan mı?Çalıştırandan mı? kaynaklanıyor.
-Devletin çatısı tekrar çatılıyor. Anayasa çalışmaları ciddiyet kazanıyor. Ezberlerimiz epey bozuldu bozulacak gibi;bir taraftan da ihracatımız artıyor ,bütçenin iki yakası bir araya gelmeye başladı.demek ki kaliteli mal ve hizmet üretiyoruz Dünyada beğenip alıyor . Kaliteli malı kaliteli insanlar üretir. Eeee yukarıda anlattıklarımız sanal mı? gerçek mi? Her yükselişin bir inişi vardır. Yoksa inişin ayak sesleri mi?
Sevgili dostlar;
İşler iyice karmaşıklaştı . Bu sorunları konuşarak, tartışarak, yazarak , ortak aklı kullanarak beraber çözmemiz gerekir.Başka bir çaremizde yok.
Usta ne demişti;sıkıntıyı azaltmak istiyorsan” Sen bardak olmayı bırak göl olmak için çalış.”