Sabah kalkıyorsunuz “savaş” başlamış. Ekranlarda son dakika haberleri, ürperten görüntüler ve korkutucu efektler eşliğinde korkulu gözler… Koca bir savaşı televizyon ve telefon ekranlarından takip ediyoruz. Körfez savaşını hatırladım bir an…
Bildiğimiz, gördüğümüz ya da bize gösterilmek istenen şeyle karşı karşıyayız. Gerçek bir “oyun” sahne almış ve biz bu oyunun ancak ekran kısmındayız.
Aylardır süren açıklamalar, beyanatlar, tehditler, tedirginlikler bir sabah gelip siren sesleriyle bombalanan şehirlerle neticeleniyor. Yani “konuşarak” anlaşamamışlar ya da anlaşmak istememişler de zaten “arzu ettikleri” son olmuş gibi.
Dünya üzerinde benim kadar yer kaplayan, ömrü ortalama bir insan kadar olan, yiyen, içen hastalanan, hobileri, fobileri olan birisi devlet başkanı olarak verdiği emirle binlerce insanın hayatını, on binlerce insanın düzenini, milyonlarca insanın psikolojisini tehlikeye atıyor… Farkındayım; mesele sadece bir adamın kaprisleri, keyfi, isteği ile ilgili değil.
Ekranlarda izliyoruz olan biteni, ne olup bittiğiyle ilgili ipuçlarını yine ekranlara çıkan uzmanlardan alıyoruz. Son dakika haberleri geçiyor alt yazılarda, uçaklar düşüyor, füzeler atılıyor, tanklar ilerliyor… Olan “insana” oluyor.
Bir film sahnesi, bir aksiyon bir savaş filmi izler gibiyiz. Oysa sinemada filmin sonunda kimin hangi amaçla neyi hedefleyerek bu işe kalkıştığını öğreniyoruz. Kötü adam kim, filmin kahramanı nasıl kurtaracak dünyayı biliyoruz. Bu savaşın kötü adamı kim, kahraman nerede, perde arkasında olup biteni neden ısrarla ve ustalıkla gizliyor birileri.
Bir bilgisayar oyunundan çıkmış gibi görüntüler. Bir farkı var lakin bu “oyun” gerçek. Oyun oynandığı gerçek, birileri “insanlık” dediğimiz o muazzam hissin varlığını kendi oyununda malzeme yapmaktan çekinmiyor.
Oyunda Amerika var, Rusya var, NATO var, Avrupa var… Bunlar var olup gördüklerimiz, oyunu yazan ve oyun konsolunu elinde bulunduran sahi bunlar mı? Oyunlar çocuklar için yazılırdı bu oyun büyükler için yazılıyor, büyükler oynuyor küçükler izliyor ve çocuklar biz büyüklere inanmıyor.
Amerika’nın girip de müdahale ettiği hangi coğrafya abat olup felaha ermiştir? Zaten böyle bir derdi yok. Kime ne kadar silah satacak, kimden ne koparacak onun derdinde olmadı mı hep? Savaş olsa da olmasa da kazançlı çıkan ben olmalıyım hesabında bir sistemin oyundaki avatarı ile karşı karşıyayız.
Ekranlarda izlediğimiz kurgusal oyunun nerede ve nasıl sonlanacağını ekran uzmanları zaten söylüyorlar. Mesele şu ki ölüm gerçek. Kurmak istediğiniz yeni dünya düzeni eğer bu ölümler üzerine inşa edilecekse biz bu oyunda olmak istemiyoruz.