“Bu topraklar, namaz kılar gibi vatan kılınmıştır” diyen İbrahim Tenekeci, “Türkiye, halkı olan değil milleti olan devlettir” diyerek sözünün lezzetini katmerlemiştir.
Şuna şeksiz inanıyoruz:
Sabır kesesi geniş olan bu milletin yardımcısı Allah’tır.
Dün istiklal savaşını Yunan ile yaparken de, bugün gülen ile yaparken de yardımcısı Allah’tır; gülenin ‘g’sini büyük yazmaya gönlüm elvermedi.
Tarihte hiçbir millet yoktur ki, Türk milleti kadar zorluklarla imtihan edilmiş olsun.
İmtihan zengini bu millet, gücünü gönlünden almakta ve inâyeti Allah’tan ummaktadır. Umduğundan geri kalmışlığı da yoktur.
Yazdık, yine yazalım.
Kalbinde merhamet çiçeklerini yetiştirmiş ve bu çiçekleri hiçbir zaman soldurmamış bu milletin toprakları büyük insanları bağrından çıkarmış ve koca birer çınara dönüştürmüştür.
Kök salan koca çınarlar, bulundukları ortamın zeminini sağlamlaştırarak, soysuz filizlere boy verme fırsatı tanımamışlardır.
Bu milletin çok sayıda devletinin olmasının kaynağını, koca çınarların çokluğunda aramak gerekir.
Müslüman Türk milleti tarihin hiçbir döneminde lidersiz kalmamıştır. Şüphesiz ki bu, Allah’ın bu millete en büyük inâyetlerinden biridir.
Başsız kalanın başını bozan dünya, Türk milletine bu oyunu oynayamamıştır.
Bilge Kağan’dan Gazneli Mahmud’a, Nureddin Mahmud Zengin’den Alparslan’a, Melikşah’tan Alâeddin Keykubad’a, Osman Gazi’den Sultan Fatih’e, Kânuni’den Abdülhamit’e, Menderes’ten günümüzün liderine kadar çok sayıda çınar, bu milletin bağrından çıkmıştır.
Maslahatını koca çınarlarıyla yürüten bu millet, maneviyatını da gönül erleri ve söz sultanları ile imar etmiştir.
“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyen Koca Âkif, milletinin dilinden yol alarak gönlüne ulaşmış ve bağımsızlığın en gür sedâsı olmuştur.
İstiklal Marşı, gönüllerde dalgalanmaya devam edecektir.
Âkif’in duası hepimizin duasıdır. Bu sedânın yankılandığı yer, işte, tam burasıdır. Bu millet, bu topraklara çok bedel ödedi; ödemediği tek şey kefen parasıdır.
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”
Bu milletin vatanı yalnızca topraktan ibaret değildir. Asya’dan Avrupa’ya taşıyıp geldiği koca çınarların yuvasıdır. Bu topraklar, güzellikler yurdudur.
Bu millet, bu toprakları ucuza getirmemiştir. Bir avuç toprağı canından aziz bilmiştir ve kefene para vermemiştir. Kefene para vermeyişinin sebebini kelimeler anlatamaz.
Bu topraklar vefâ yurdudur. Şehidine cennet kapısını ardına kadar açan bir misafirperverliğe inanmış insanların son kalesidir.
Hakk’a tapan bu milleti, tapusunu aldığı bu topraklardan ayıracak tek kuvvet de yine Hakk’tır.
Bu milletin ucuza getirmediği bu topraklar ancak maliyetine devredilebilir. Maliyetini karşılayacak bir er, bir millet çıkarsa, onlar da yokluğa tâlip olmuşlardır demektir.
İlkokul zamanlarımıza gidelim ve bu millete vatan olan bu topraklar için, Orhan Şaik Gökyay’ı dinleyelim:
Bu vatan toprağın kara bağrında,
Sıradağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda,
Kendini tarihe verenlerindir.
…………
Gökyay’ım ne desen ziyâde değil.
Bu sevgi bir kuru ifâde değil.
Sencileyin hasmını rüyâda değil,
Topun namlusundan görenlerindir.
Evet, bu millet için ne söylense azdır. Serden vazgeçebilmek, her millete nasip olan bir haslet değildir. Müslüman Türk’e düşman olanların çekindikleri en önemli husus da, serdengeçtilerinin sayısının bilinmezliğidir.
Zor zamanlar, kapıdan gitmek bilmiyor. Dün geziye çıkanlar, bugün bir çocuğun bedeninde tepiniyorlar.
Bu millete yine sabır düşecek anlaşılan.
“Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet,
Bela sana kahretsin, sen belaya selam et(NFK)
Duânızı eksik etmeyin efendim.