Öncelikle tüm İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik ederim. Ülkemiz üzerinde asırlardan beridir ve özellikle son beş on yıldır yoğun bir şekilde uygulanan bir propaganda olan algı yönetimleri ile ülkemiz belirli bir yerlere çekilmek ve halk üzerine bazı operasyonlar yaparak yönlendirilmeye çalışılarak sonuç alınmak istenmektedir. Orta doğu da sınırların yeniden çizilmesi için başlatılan Arab Baharı adlı olaylara da Türkiye’yi dahil etmek isteyen Batının önüne tek engel Tük halkının sağ duyusu ve hükümetine verdiği güven çıkmaktadır.
Bir düşünün 2008 yılında Hükümet IMF ile anlaşmayacağını ilan ettikten sonra, 2010 yılı 12 eylül referandumu ile darbeler ve cuntalar dönemini kapatan Türkiye artık batının oyun oynama sahası olmaktan çıkarılmıştır. 2008 de küresel krizde dünyanın parlayan ekonomisi olan ülkemizin kredi notlarını hep düşük gösterme yarışına giren küresel ekonomik derecelendirme kurumlarının verdiği düşük notlar ile ekonomik olarak yapamadıklarını medya ve ülkeler nezdinde bir dizi algı operasyonlarına başlayarak farklı bir boyuta taşıdılar.
Batı borç almayan bir ülkeyle ne yapılabilir diye düşünüp dururken algı yönetimlerine hız verdi, hatırlayın mayıs 2013 de IMF olan borcun sıfırlanması ile gezi olayları patlak verdi. Peki nedir bu algı operasyonları ; Dezenformasyon yolu ile başarıya ulaşılmaya çalışılan, yaygın medya aracılığı ile yalan haber yayma operasyonu olarak karşımıza çıkıyor.Bu kadar tesadüf olamaz. Çinli General Sun–tzu, 2500 yıl önce bu konuda bir kitap yazmıştır. Türk devletlerin parçalanması sürecinde kullanılan bu yöntemler, bugün için de geçerliliğini sürdürmektedir. Sun–tzu’nun bazı önerileri kısaca ;
1– Hasım ülkelerde iyi olan şeyleri gözden düşürünüz.
2– Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız.
3– Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız.
4– Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayınız.(Ersan İnan, 1997)
Öyle görülmektedir ki bu öneriler, Türkiye’nin hasımları tarafından yıllardır gayet başarılı bir şekilde bu propagandalar sürdürülmektedir. Türkiye, coğrafyasından ötürü son derece önemli stratejik bir yerde bulunmaktadır ve bu yüzden Ülkemiz ve bölgemizde olan olaylara çok dikkatli yaklaşmamız ve doğru okumamız gerekir. Batının topyekün her bir koldan bu algı operasyonlarına devam etmekte kararlı olduğunu görmemiz ve Ülkemizde son yıllarda yaşanan Gezi parkı olayları, 17-25 Aralık darbe girişimleri ve Mit Tırları olayına da bu açıdan bakmamız gerekmektedir.
Gezi ile 3.köprü,3.Havalimanı,Nükleer enerji ve Kanal İstanbul gibi projeler kötü gösterilmeye çalışıldı,17-25 Aralık darbe operasyonları ile Sn Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı küçük gösterip itibarsızlaştırmak istendi.
Dışişleri bakanlığının dinlenmesi olayı ise vatana ihanet işbirliğinin delilidir.Aynel Arab(Kobani)de verilmek istenen de Halk arasında uyuşmazlık ve kavga çıkarmak içindi.ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in yaptığı bir açıklama ile Türkiye'nin DAEŞ’i desteklediğini söylemiş ve sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan özür dilemişti. Bu sırada uluslararası medya da boş durmayıp Türkiye'nin terör Örgütü DAEŞ’e destek verdiği yönünde algı operasyonlarına yöneldiler. Burada ki amaç ise, "Türkiye'yi gelişen terör eylemlerinden ve katliamlardan sorumlu ülke imajını sağlamak" dolayısıyla hükümeti zayıflatarak eski güçlerine tekrar ulaşmak istiyorlar.Bütün bunlar tesadüf olamaz. Bu propagandalar ile Ülkeyi ekonomik ve politik yalnızlığa itmek amaçlanır. Türkiyenin moral gücü olan maneviyatının çökmesi, ancak psikolojik savaş yöntemi olan algı operasyonları ile mümkündür. İşte Türkiye’de yapılmak istenen şey de budur.
SAYGILARIMLA