Bu kadar çok özel günü olup da ‘hiç gün göremeyenler’

Seyfullah Koyuncu
Gazetecilerin bilinen 3 özel günü var. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü ve 24 Temmuz Basın Bayramı.
 
Son 3-4 senedir bir de 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü kutlanmaya başladı.
 
Ne kadar da çok özel günümüz varmış meğer değil mi?
 
Kim uydurdu, nereden çıktı bu tarih hiç kimse bilmiyor. 21 Ekim’in ne önemi var diye bir araştırayım dedim. “Dünya Gazeteciler Günü” olduğu için, dünyayı da ilgilendiren bir gelişme bulabilir miyim acaba diye baktım. Kayda değer bir şey yok.
 
Sadece şu bilgiye ulaştım: 21 Ekim tarihi, ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’in yayın hayatına başladığı güne denk geliyor.
 
Sanırım bu sebeple bir özel gün ilan etmek istemiş birileri.
 
21 Ekim’de herkes harıl harıl kutlama yaptı. Kimileri aradı, kimileri mail ve mesaj atarak bu ‘özel ve önemli’ günümüzde bizi yalnız bırakmadı.
 
Sağolsunlar varolsunlar. Yılda 3 buçuk gün de olsa hatırlanmak gerçekten güzel bir duygu.
 
Ama 21 Ekim’in basın açısından hiçbir önemi yok. Hatta bence basınla ilgili diğer bayramların da bizim için pek bir değeri yok.
 
Eğer 21 Ekim’de illa bir kutlama yapacaksak; “Dünya Gazeteciler Günü” değil de “Dünya Gazete Okuyanlar Günü" diye bir bayram kutlayalım.
 
Hatta bence bu bayramı büyük bir şenlikle kutlayalım. Şehirdeki herkes yerel gazeteleri okusun. İşte o zaman basın çalışanları olarak biz gerçekten kutlanmış oluruz.
 
Yoksa geri kalanı laf-ı güzaf...
 
Hatırlanmak, değer verilmek elbette güzel bir duygu ama bu kadar çok özel günü olup da ‘neredeyse hiç gün göremeyen’ bir meslek bizimkisi. Basının halini hiç bilen yok. Basın çalışanlarının sorunlarını söylemiyorum bile.
 
Biz kutlama yapmaya devam edelim en iyisi…
 
Hatta şöyle yapalım; ben bugünü “Dünya Gazete Dağıtıcıları Günü” ilan ediyorum. Yarın da “Dünya Köşe Yazarları Günü” olsun o zaman.
 
Grafiker arkadaşlarımızın günahı ne, onlar da işin mutfağında en ağır yükü taşıyanlar. Onları neden atladınız? Haftaya Pazartesi de “Dünya Gazete Sayfa Tasarımcıları Günü” olsun en iyisi…
 
Bırakalım bu işleri. Gazetecileri gerçekten kutlamak istiyorsak; önce gazete okuyalım sonra da işlerini en iyi şekilde yapmaları için destek olalım.
 
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse; gazetecilik artık çok değersiz bir meslek haline geldi.
Gerçekte gazetecilik, toplum nazarında prestijli mesleklerdendir. Yani eskiden öyleymiş. Zaten sosyolojik ve psikolojik bir harbin içinde debelenen meslek, son yıllarda bir de ekonomik buhran yaşamaya başlayınca iyice ele ayağa düşmeye başladı.
 
Ne yazık ki Konya’da da her geçen gün freni boşalmış kamyon edasıyla bayır aşağı yuvarlanıyor bizim sektör. Frenlerin tutmamasında elbette şoför koltuğunda oturan bizlerin de bir sorumluluğu var. Ama en büyük sorumluluk yine bize destek vermeyenlerde.
 
“Herkes size destek vermek zorunda mı?” diyenler olacaktır elbette.
 
Evet herkes bize destek vermek zorunda!
 
Çünkü bu şehrin hakkını, hukukunu, geleceğini, çıkarlarını, sıkıntıları, güzelliklerini en fazla dert edinen sektör yerel basın. Bu şehir için savaşan, yeri geldiğinde her türlü riski alan da yerel basın.
 
Ama ne var ki; bu şehrin güzelliğinden, iyiliğinden, dününden, yarınından, geçmişinden, geleceğinden istifade edenlerin, bu şehirden para kazananların, bu şehirden itibar kazananların da neredeyse hiç destek vermediği yerel basın.
 
Yine de teşekkür etmek istiyorum. Bu güzel şehirde bize destek olan az sayıda kurum, kuruluş, insan elbette var. Eksik olmasınlar. Allah sayılarını artırsın. Çünkü en sıkıntılı günlerinde onlara sayfalarını açan yine yerel basın olacaktır.
 
Neyse, son cümleyle nokta koyalım…
 
Sen sosyal medyaya gidersin ama cenazene yerel basın gelir!