BU GİDİŞ NEREYE?

Sıtkı Yonca

                Kur’an böyle sorar. Bu gidiş nereye? İçinde bir çok olumsuz davranışlarımıza hem  gönderme  hem de sonucun hüsran olacağına vurgu yaparak.

                Kur’anın, çözüm yollarını göstermeyi ertelemeden hataların tespitini yapmak gibi kendine has bir metodu vardır. Anlattığı kıssalar gönül dünyamıza hükmederken, üst bilincimizin  de zaman zaman akla başvurarak kendi algı kapasitemize ve ilmi birikimimize göre anlam çıkarmamıza yardım eder. (Burada gönlü, merhum Oktay Sinanoğlu’nun ‘’Hedef Türkiye’’ isimli eserinde kullandığı ‘’Batıda gönül  diye bir kavram yoktur’’ sözünü Batı’ya karşı bir gurur vesilesi olarak kullanıyoruz; kendisine de Allah’tan rahmet dileyerek.)

                Kur’an’ın,  ‘’en güzel’’ dediği  Yusuf kıssasında, Hz. Yusuf’un kuyuya atılıp sonra satılmasında, kendi nefsimizle  sınanmamızın , iftira sonucu hapse mahkumiyetiyle toplumsal münasebetlerimiz açısından sınanmamızın, maliye bakanlığına getirilmesinde devletle sınanmamızın ağırlığına bir işaret vardır ders almamız için. 

                Ailesini davet ederek makamını babasına  ikram etmesiyle, anne babaya itaat maksimal anlamda idealize edilirken; kardeşlerini affetmesiyle de sınav,  somutlaşarak adeta ete kemiğe bürünür ve mutlu sona ulaşılır.   

                Olayla, ‘’Allah’ın müdahalesi olmasaydı O’da, vezirin karısı gibi kurup gitmişti diyerek’’ kaderin o ince çizgisine yapılan gönderme; bizim tartışma sınırlarımız ve kurallarımız hakkında dikkatli olmamıza verilmiş bir mesajdır ama sosyal medya denen organizmada kimin umurunda?   

                Kıssa,  imtihanın ne kadar zor olacağı ve Allah’a teslimiyetin inandım demekle bitmediğinin peygamber ölçeğinde verdiği sinyallerle dikkat çekici ama sosyal medyada kimin umurunda?

                Çoğunlukla arkadaşım olmadığı halde önüme düşmüş veya arkadaşım tarafından alıntılanmış yazı veya görsellere bakıyorum, hayretten donup kalıyorum.

                Bir bakıyoruz sayfasında öyle bir paylaşımda bulunmuş ki,’’ keşke  ben de bu  kadar temiz olsam diyor ve gönlümün bütün kapılarını açıyorum.’’ Hemen birkaç sayfa altında bir başka paylaşımına bakıyorum ‘’ya bu adam dinden mi çıkmak istiyor acaba’’ sorusunu soracak kadar hafakanlar basıyor ruhumu.

                Önce yazdığını ve paylaşacağını kendisi okumaz mı bir insan? Hele din konusunda alt yapın yoksa neden haddini bilmiyorsun?

                Hata başka, günah başka .Küfür daha ama çok daha başka.

                Müslüman hata yapar, hatta tövbe etmek şartıyla günah işler ama günaha, sevap; harama helal diyemez. Derse ne olur? Ellerinde rakı kadehiyle hemen masa önüne (affınıza sığınarak)‘’cenabet gezerim sana ne Tayyib’’ yazısını pankart büyüklüğüyle sosyal medyada paylaşanlar ne oluyorsa sen de öyle  olursun.

                O  kalabalığın  ‘’Ölü Tayyip’ ’diye bir dini var. Sözcü’yle, Cumhuriyet gazeteleri  ve Fox tv de bu dinin yayın organı. İsteyen bu dini de seçebilir karışmak ne haddimize ama  o zaman dinle ilgili paylaşımlarını o mahallede bırak ne olur! Bizim mahalleye gelirken mangal keyfi, salata çeşitleri ,deniz sefası  resimleriyle  gelirsen bizi daha mutlu edersin(!)   

                Eksik olmasınlar, bu mahallede zaten yeterince din bekçisi var, balkon dolu, anla beni. Uzattım. Başlıktaki sorum anlaşılmış olmalı. Selamlar.